friends and flames

2.6K 228 257
                                    

Gryffindor Ortak Salonu'nda durgun bir akşamdı. Öğrenciler gruplar hâlinde oturuyor, kendi içlerinde ettikleri gündelik muhabbetlerle vakit öldürüyorlardı. Şişman Hanım Tablosu'nun ardındaki kapıdan içeriye giren ikilinin soğuktan yüzleri burunları kızarmış, hâlâ ara ara titriyorlardı. Salona girdiklerinde onları karşılayan sıcak hava dalgasına kavuşmanın etkisiyle rahat bir nefes aldılar. Adımlarını adeta büyülenmiş gibi doğrudan şöminenin önüne kurulmuş olan James ve Peter'a yönlendirdiler. Ana amaç arkadaşlarının yanına gitmek değildi, cızırdayan ateşin başında ısınmaktı.

“Hey, Patiayak. Seni gören cennete gidiyormuş diye duydum?”

İki çocuğun gelişiyle birlikte koltuklara yayılmış diğer arkadaşları hemen onları fark etmişti. James her zamanki neşesiyle, hiçbir şey olmamışcasına esmer çocuğa gülümsedi. Doğrusu, Sirius'a kızmıştı, hem de çok kızmıştı ama Remus'un yüzünde gülümseme olduğu sürece onun mutluluğunu baltalamazdı. İkisi barışmkş gibi göründüklerine göre aralarında hiçbir sorun kalmadığı anlamına geliyordu. Gerçi, her şeye rağmen bunca zamandır aralarında olan gerginlik konusunda Sirius'la muhakkak konuşmayı da planlıyor fakat bunu yalnız oldukları bir ana saklıyordu. Ayrıca onu özlemişti. Sirius uzun zamandır herkesten kaçtığı için günlerdir dostunun yüzünü bile göremez olmuştu. Oysa şimdiye dek Sirius ve James ayrılmaz ikililerdi. Hatta Sirius, James için bir öz kardeşten farksızdı. Özellikle de uzun saçlı olan, geçtikleri yaz gözlüklü çocuğun ailesinin evine taşındığından beridir.

Remus ve Sirius gülümseyerek arkadaşlarının yanına oturduklarında James, son zamanlarda huy edindiği Remus'u koruma içgüdüsüyle kumral çocuğa yanaştı. Sirius'tan ayrı kaldıklarından ve Remus'un sırrını öğrendiğinden beri kumralın üstüne titremeye başlamıştı. Bir nevi Sirius'un yokluğunun onda yarattığı üzüntüyü bu şekilde kamufle ediyordu. Üzerindeki kabanı çıkarmasına yardım ettikten sonra koltukta yan oturan ona, arkasından sarılıp başını omzuna koydu. Remus'un omzu üzerinden Sirius'a baktığında çocuğun onları dikkatle incelediğini gördü. Yüzündeki gülümsemenin giderek silindiğini fark ettiğinde aklına dolan şüphelerle tek kaşını kaldırdı. Aslında bir süredir Sirius ile ilgili şüpheleri vardı ve çocuğun her hareketi de bu şüphelerini destekler durumdaydı.

“Sirius,” dedi, sinsice. “Evans'tan iyisini bulduğuma inanabiliyor musun?”

Uzun saçlı çocuk dalgın bakışlarını James'e çevirdiğinde 'hah'layarak, sahte bir gülüş sunmuştu. Potter, çoğunlukla bir aptal gibi hareket etse de yeterince dikkatliydi. Sirius'un ifade değişimlerini de bu dikkati sayesinde yakalamış ve bu sayede bazı şeylerin farkına varmaya başlamıştı. Dudaklarında yerini alan devasa sırıtışıyla kollarını Remus'a daha sıkı doladı ve çocuğun omzuna kazağı üzerinden bir öpücük kondurdu. Yaptığı biraz adice olabilirdi ancak onu test etmesi gerekiyordu. Aklında şekillenen fikirlere göre bu işin sonucu onların mutluluğu olacaktı nasılsa.

James'in kumral çocuğu öpüşünü gözleriyle hiç kaçırmadan takip eden Sirius'un kaşları hafifçe çatıldığında James iyice keyiflendi. Kendi aralarında ödevler hakkında dalmış olan Remus ve Peter ise durumun hiç farkında değillerdi. Peter durmaksızın ödevine yardım için dileniyor, Remus ise onu azarlıyordu. Her zamanki hâlleriydi. Bu fırsattan yararlanan James, küçük hain deneyine devam ediyordu. Bu defa yüzünü Remus'un boynuna yaklaştırdı, onu öpüyormuş gibi davranıyor ama bunu yaparken de gözlerini Sirius'tan asla ayırmıyordu. Oysa sadece burnunu sürtüyordu, tabii köpek bunu göremezdi.

“Yapma, huylandırıyorsun.”

Remus irkilerek güldü. Hâlâ durumun farkında değildi, hatta başını kaldırıp James ya da Sirius'a bakmamıştı bile. Kendini geri çekmeye çalışıyordu fakat gözlüklü olan buna izin vermedi. Remus'un gülüşüne aynı şekilde karşılık verirken Sirius'un duyabileceğine emin olduğu bir alçaklıkta Remus'un kulağına fısıldadı:

“Özür dilerim, bebeğim. Ama çok güzel kokuyorsun.”

Tüm bunların üzerine Sirius'un yüzü giderek sinirli bir hâl alsa da hiçbir yorumda bulunmamıştı. Ancak James'in son sözleri üzerine daha fazla dayanamamış olacaktı ki, başını çevirdi. Remus ise çocuğun dediklerine gülmüş ama anlam verememişti. James her zaman saçma şeyler söylediği için üstünde durmadı bile. Çatalak, bir yandan her ikisinin de bu denli saf olmalarına üzülüyor, bir yandan da Sirius'un bu hâlini görme şansına sahip olduğu için saflıklarına teşekkür ediyordu. Onun düşüncesine göre iki ihtimal vardı; bunlardan biri Sirius'un Remus'u kıskanmasıydı, diğeri ise gerçekten bir homofobik olmasıydı. İkinciyi elbette eliyordu çünkü tüm zaman boyunca arkadaşının yüzünde hiçbir tiksinme belirtisi görmemişti. Oysa kendisi ve Remus ne zaman yakınlaşsalar sinirleniyordu. Bu bariz bir şekilde kıskançlıktı.

Şimdi her şeyi daha iyi anlıyor ve daha önceki seferlerde Sirius'un defalarca kez neden ters çıktığının ya da neden kalkıp gittiğinin farkına varıyordu. Dolunay gününde, hastane kanadında, iksir dersinde, yemek saatlerinde ve daha birçok seferde. En yakın arkadaşı namıdiğer Sirius Kesinlikle-Gay-Ama-İnkâr-Ediyor Black, Remus Sirius'un-İdeal-Tipi Lupin'den hoşlanıyordu. İkisinin yakınlıklarını yanlış yorumlaması yüzünden de olur olmadık kıskançlık krizlerine giriyordu ama eşcinsel olduğunu kabullenemeyişi yüzünden sinirini onlardan çıkarıyordu. Ahmak, âşık olduğunun farkında bile değil, diye düşündü.

“Hah, yakaladım seni orospunun fırlattığı.” Dalgınlıkla mırıldandı.

“Ne?” James'in kendi kendine fısıldamasını duyan Remus sordu.

“Hiç, Quidditch'i düşünüyordum.”

Huzursuzca oturmuş şöminedeki alevleri seyreden Sirius'a baktı. Dostunu üzmeyi istediği söylenemezdi ama son zamanlarda Remus'a yaşattıklarından sonra bu kadar üzüntüye de katlanmalıydı. Ayrıca kıskandığında suratı çok aptal bir hâl alıyordu ve bu James'in hoşuna gitmişti. Sonuçta kardeşi gibi görüyor olması onunla uğraşmayacağı anlamına da gelmiyordu. İkisi sevgili olduklarında şimdiki aptalca hareketleri için Sirius'la dalga geçmeyi aklının bir köşesine yazdıktan sonra asıl meseleye döndü. Şimdi aklında inatçı aptalları nasıl birleştirmesi gerektiğine dair sinsi planlar dönüyordu.

O sırada kızlar yatakhanesinden biri merdivenlerden ikişer ikişer inmeye başlamıştı neşeyle. James, arkadaş grubunun yanına koşar adım giden kızı anında fark etti. Tüm düşünceleri kızıl saçları gördüğü anda dağılmış, tam onun yanına gitmek için ayaklanmıştı ki durdu. Lily Evans namıdiğer hayallerini süsleyen kız, müstakbel karısı ve James'e sürekli lanetler yapan kızıl; çocuk onun için deliriyor olabilirdi ve şu an yanına gidip kendini lanetleyene kadar kıza sataşmak istiyor da olabilirdi ama yapamazdı. Arkadaşlarının mutluluğu adına kendine kutsal bir görev edinmişti. Dolayısıyla Sirius'a söylediklerinden sonra Remus'un yanından ayrılmaması gerekiyordu.

Kalktığı koltuğa sanki hiçbir şey olmamış gibi geri çöktü. Omuzları da kendisiyle birlikte çökmüştü çünkü Lily bu akşam öyle güzel görünüyordu ki, böyle güzel bir kız tarafından lanetlenmenin şerefini tadamayacağı için kahroluyordu. İçinden arkadaşlarına küfürler ederek iç çekti. Yenilgiyi kabullenmiş, hiç yoktan onlar için bir şeyler yapabilmek adına ödevine başlamış olan Remus'un kulağına eğilmişti.

“Bir planım var.”

×××

Biraz da James'in tarafından olaylara bakalım. :d

quarter past midnight | wolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin