windylows and plimpies

2.4K 191 348
                                    

Aralık ayına rağmen dışarıda hava günlük güneşlikti. Güneşli havalara hasret kalmış öğrenciler, öğle yemeklerini kapıp bahçeye çıkmışlardı. Slytherin ile ortak Biçim Değiştirme dersinin sonunda Çapulcular, cübbelerinin ceplerine doldurdukları kapkekler, turtalar ve dahasıyla gölün kenarına inmişlerdi. Dördünün de elinde içi balkabağı suyu dolu uzun bardaklar vardı.

“Ders çıkışında Sümsükus'u gördünüz mü,” dedi, James. İçeceğini yudumlamaya ara vermiş, krema bulaşmış parmaklarını emiyordu. “Lily ile konuşmaya çalışıyordu! Benim kız arkadaşımla!”

“Kız arkadaşın olduğundan Lily'nin haberi var mı?” Sirius alay etti.

“Kes sesini, elbette haberi var. Haftada iki kere randevuya çıkıyoruz.”

“James... Kütüphanede ders çalışmanın randevu olduğunu sanmıyorum.” Remus kendisini gülmemek için zor tutuyordu. Ağzına bir parça kek atarak kahkahasını bastırdı.

“Üstelik o randevulara Remus da katılmıyor mu?” Sirius arkadaşıyla dalga geçmeyi sürdürdü.

“Kutsal bir görev için,” dedi, James. Remus'un bakışıyla hemen toparladı. “Yani.. FYBS'lerden geçer not alabilmem için. Ama Remus gittikten sonra yalnız kalıyoruz, geçen gün bana çikolatalı kek getirdi.”

“Aslında,” dedi, Remus. Bu defa gülüşünü bastırmaya gerek duymamıştı. Peter ve Sirius'a dönerek gerçeği açıkladı. “Revirde olduğumu duyunca geçmiş olsun hediyesi olarak bana getirdi.”

“Dalga geçmesenize, en azından artık kavga etmiyorlar.” Peter araya girerek James'i savundu. James de ona minnettar bir bakış attıktan sonra yumruklarını tokuşturdular.

“Eww, yalakalık yapma,” dedi, Sirius. Gülerken elindeki boş bardağı salladı. Bardağa adeta mucizeyle yeniden dolmasını bekler gibi bakıyordu. “Sıkıldım ben.”

Remus yarısı içilmiş bardağını Sirius'a uzatıp sandviçinden bir ısırık aldı. Bir ağaca yaslanmış, uzun bacaklarını uzatmıştı. Kucağında eski bir kitap duruyordu. Yanında bağdaş kurmuş olan uzun saçlı çocuk, hevesle balkabağı suyunu alıp kafasına dikti. Peter, çocuğun diğer yanında yere uzanmış, başını da Sirius'un dizine yatırmıştı. James ise tam karşılarında oturmuş, onları seyrediyordu. “Ben de sıkıldım,” dedi, zaten dağınık olan saçlarını daha fazla dağıtırken. “Astronomi kulesine yumruklayan teleskop mu koysak? Eminim aptal birkaç Slytherinli yarın mosmor gözlerle gezmek zorunda kalırlar.”

“Onu iki sene önce yapmıştık ve profesör Gryffindor'dan 20 puan kırmıştı.” Sirius somurttu. Remus'tan aldığı içeceğini de bitirmişti.

“Kusturan pastiller? Hem o bir klasiktir, asla eskimez!”

“Geçen yıl benim kapkekime de katmıştın ve ölecektim, olmaz.” Peter karşı çıkınca James ofladı.

Remus konuşulanlara gülmüş ve dalgınca durgun gölü seyretmeye başlamıştı. O sırada göl kenarında yürüyen çocuğu gördü. Siyah uzun saçları, tamamen sönük ve dümdüzlerdi. Yağlı gibi görünüyordu. Bembeyaz yüzünün tam ortasında büyük, kemerli bir burnu vardı. Gözleri elinde tuttuğu kitabın sayfalarında geziniyor, bir yandan okuyup bir yandan ilerliyordu. “Sıkıntınıza iyi gelecek bir şey buldum,” dedi, Remus. Bu zavallı çocukla uğraşıp durmaları pek de hoşuna giden bir durum değildi ama en azından arkadaşlarını bir süreliğine başından savabilecekti. Parmağıyla göl kenarında yürüyen oğlanı işaret etti. “Snape.”

Sirius anında keyiflenerek ayağa kalkmış, bunu yaparken de dizini Peter'ın kafasına geçirmişti. Tıknaz çocuk ağrıyan kafasını tutarak onun peşinden ayaklandı ve James de aynı hevesle göle doğru koşmaya başladı. “Sümsükus,” diye bağırdı. “Dikkat et de göle düşme.”

quarter past midnight | wolfstarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin