~7~

3.2K 201 70
                                    

Yerde, Nida'nın dizinde ölü gibi duran Ilgın'a dehşet içerisinde bakıyordum. Sanki bir ölü gibi Nida'nın dizinde uyuyordu. Tövbe yarabbim tövbe. Ben şok geçirirken, Mert yanımdan geçip hemen Ilgın ve Nida'nın yanında diz çöktü.

Bir şeyler düşünmeye çalışıyordum, düşünemiyordum. Bir şey yapmak istiyordum, yapamıyordum. Aklıma küçükken geçirdiği kaza gelmişti bir an.  Ben olayları idrak ederken, Mert  Ilgın'ı Nida'nın dizinden alıyordu. Ben de kendimi toparlayıp hemen onların yanına koştum.

"Nida ne yaptın lan kıza." Diye haykırdım resmen.

"B-ben gerçekten bir şey yapmadım." Dedi üzgün bir ses tonuyla.

"Sen yapmadıysan kim yaptı o zam-" Derken Mert sözümü kesti. Neden sözümü kesiyor bir şey diyoruz şurada değil mi ama?

"Ilgın burada baygın duruyor, siz burada tartışıyorsunuz. Kendinize gelin. Hemen hastaneye gitmemiz lazım, hem de hemen!" Dedi sinirle.

Haklıydı, şuanda Ilgın'ı düşünmemiz lazımdı. 30 saniye kadar ölüm sessizliğinden sonra, bu sessizliği Nida bozdu.

"Hadi ne bekliyoruz hemen revire gidelim."

"Revir ne be saçmalama, hastaneye gidiyoruz." Dedim hızla.

"Ayda haklı, revir olmaz hastane en iyisi, hadi." Dedi Mert.

Ve hemen bir hışımda odadan çıktım.

"Mert hadi, Nida sen burada kal biri sorarsa açıklarsın durumu." Dedim ve Mert yanıma geldi.

"Oldu. Başka emrin var mı Ayda?" Dedi Nida bağırarak.

"Yok." Dedim aynı şekilde.

Mert homurdanarak hızla yürümeye başladı ve ben de onu takip ettim. Arkamdan Nida bağırıyordu hiçte umurumda değil şuan. Ne hali varsa görsün. Acaba neden Ilgın bayıldı? Bunu çok merak ediyorum ama şuan da önceliğim Ilgın'dan başka kimse değil. Okuldan çıkarken herkes bize 'öküzün trene baktığı gibi' bakıyordu.

"Arabam şurada." Dedi Mert çenesiyle arabanın olduğu yeri işaret ederek. Onun işaret ettiği yere doğru ilerlemeye başladım ve arabaya vardığımızda durdum.

"Hadi açsana, neyi bekliyorsun?" Dedim.

"Anahtar cebimde."

"Eee al aç işte."

"Ilgın kucağımda, kızı kafamda mı taşıyayım?" Mantıklı.

Anahtarı ceketinin cebinden aldım, arabayı açtım ve arka koltuğa bindim. Mert, Ilgın'ı nazikçe yanıma kattı ve elini anahtarı vermem için uzattı.

"Gerekirse evet." Dedim, son kurduğu cümle için düz bir ses tonuyla.

Başını onaylamazca salladı ve ön koltuğa oturup arabasını sürmeye başladı. Lan sana ne oldu bir bilsem var ya.. Eğer Nida bir şey yaptıysa kötü olurdu. Ne yani, farını falan kırmıştır diye bayıltmış olamaz değil mi kızı?

Ne saçma düşünceler bunlar ya. Ne farı, ne makyajı, Nida bunu yapmaz. İstese de yapamaz ki. O çok masumdur. Hani derler ya 'O çok yufka yüreklidir. Karıncayı bile incitmez.' diye, hah tam öyledir Nida.

Araba durunca, Mert aşağı inip arka koltuğun kapısını açtı. Anahtarı bana attı ve Ilgın'ı kucağına alıp hastaneye doğru ilerlemeye başladı, neredeyse koşuyordu. Hemen arabayı kilitleyip koşmaya başladım. Hastaneye girdim ve gözlerim Mert'i aradı. Kaş göz arası nereye gitti bu çocuk? Biram ilerledim ve onu gördüğüm gibi yanına gittim.

"Doktorlar bakıyor." Dedi ben sormadan.

"Tamam." Dedim soğuklukla. Çünkü neden soğuk olmayayım ki, Mert benim neyim ki? Hiç bir şeyim...

---

Telefonuma gelen bildirim sesiyle, telefonumu arka cebimden çıkarıp bildirime baktım.

Whatsapp'tan bir mesajınız var.

Nida: Durumu nasıl?

Ayda: Aynı, bekliyoruz.

                    Çevrimiçi... yazıyor...

Nida: Bak, ben gerçekten bir şey yapmadım Ayda.

                             Yazıyor...

Nida: Yemin ederim.

Ayda: Biliyorum, bu konuyu sonra konuşuruz. Önce neyin ne olduğunu bir anlayalım. Tamam mı.?

Nida: Tamam, bir şey olursa ara.

"Ilgın hanımın yakınları?" Diye seslenen doktora baktım. Mert'le aynı anda ayağa kalktık.

"Benim." Dedim düz bir sesle.

"Ilgın hanım gayet iyi, sadece biraz tansiyonu düşmüş."

"Neden?" Dedi Mert.

"Büyük bir ihtimalle, yemek yemediği içindir. İsterseniz yanına gidebilirsiniz."

Kafamı onaylarcasına salladım ve odaya girdim.

"Ayda." Dedi Ilgın yorgunca.

"Ya sen salak mısın? Neden yemek yemiyorsun, sen yemek yemeden duramazsın ki."

"Beni çok mu düşünüyorsun sen, bana mı öyle geldi?"

"Yok ya ne alaka, Nida çok korktu ondan dedim."

"Ya ölseydim?" Dedi sorarcasına. Tövbe de lan salak.

"Geber umrumda mı?" Homurdandı hemen.

"Hem Nida nerede?"

"Okulda."

"Oha o gelmedi  mi? Yani şim-" Sözünü kestim.

"Gelmesini istemedim, bu konuyu sonra konuşuruz. Şimdi uyu dinlen sen."

"Tamam ya, zaten çok uykum var." Dedi ve 15 dakika sonra uykuya daldı.

Nida'ya kısa bir mesaj atıp yanındaki koltuğa kıvrıldım ve kendimi uykuya hapsettim.

---

Gözlerimi yavaşça açtığımda belim inanılmaz derecede ağrıyordu, kafamı çevirdiğimde Mert'in sandalyede iki büklüm uyuyakaldığını gördüm. Gitti sanmıştım oysa ki. Belimin ağrısı yüzünden garip sesler çıkardığım için Mert'i de uyandırmıştım. 3-5 dakika sonra Ilgın da uyanmıştı. 

Ilgın şok içerisinde Mert'e bakıyordu. Niye bu kadar şaşırdı ki bu? Sadece onu hastaneye Mert ile getirmiştim.

"Ağzını kapa ağzını." Dedim Ilgın'a eğilerek.

"Geçmiş olsun." Dedi Mert.

"S-sağol senin ne işin var burada?" Bu kız niye kekeledi ki şimdi? Bundan hoşlanmıyordur değil mi? 

"Gidiyim mi?"

"Yok hayır, öyle demek istemedim. Şaşırdım sadece." Mert tebessüm etti.

"Seni biz getirdik." Dedi beni işaret ederek.

"Evet biz getirdik, ve geri götürüyoruz. Hadi kalkın." Dedim çoktan biten seruma bakıp.

Hastanedeki çıkışı da halledince dışarı çıktık. Mert arabayı açınca yeni kaynanalar gibi ön koltuğa hışımla oturdum. Ilgın'ın homurdanmasını duydum. Nida olayları nasıl açıkladı bilmiyorum ama olan olmuştu.

Gizemli OkulWhere stories live. Discover now