~9~

2.5K 142 43
                                    

Sinirle arkamı döndüğümde Berk'i karşımda gördüm.

"Ne yaptığını sanıyorsun sen ya? " dedim çemkirerek.

"Asıl sen ne yaptığını sanıyorsun? Sınıftan hortlak görmüş gibi çıkıp gidiyorsun."

"Belki de gerçekten hortlak görmüşümdür?"

"Bazen bir şeyleri tek başına çözemezsin tamam mı. Yardım gerekir, tek başına bir sonuca varamazsın. Heh işte o zaman yardım almalısın. Güvenip sırtını yaslayacağın biri. Emin ol yardım aldığın zaman bir şeyler sonuçlanır." Dedi ve sınıfa girdi.

Aslında hakıydı. Şuna baksana, bir şeyleri halledeyim derken daha çok düğümlüyorum ipleri. Evet, yardım alacaktım. Berk'ten, Nida'dan, Ilgın'dan, Bulut'tan ve tabi bir de Mert'ten...

Dersler bittikten sonra Nida beni çağırdı ve yanına gittim.

"Efendim?"

"Ayda ben bir şey öğrendim. Ama eminim şok olacaksın."

"Söyle de şok olup olmayacağıma ben karar vereyim."

"Hani şu bizim ödlek Cevdet var ya, onun oğlu bu okuldaymış."

"Hadi canım, bizim şu para basan müdür olan Cevdet mi? O oğlunu kendi okulunda harcamak yerine niye Amerika'ya göndermemiş? " Dedim dalga geçerek.

"Her neyse işte bak dur şimdi ikinci bir şoka hazır mısın?"

"Gönder gelsin."

"Oğlu da bizim sınıftaki Buğra'ymış." Bu kız ayaklı magazin ya.

"Şu yanımda oturan aptal mı?"

"Evet, bak Şule hoca Cevdet'e birkaç dosya götürmemi istedi, yani götürmezdim de kadın beni seviyor arada işime de yarıyor zaten. Neyse işte ben götürdüm ama kapıyı çalmadan odaya girdim. Cevdet birden irkildi ve elindeki çerçeveyi yere düşürdü. O ara gördüm işte, fotoğrafta onun Buğra'nın bir de karısının fotoğrafı vardı ve çekmecesi açıktı. Galiba çerçeve çekmecedeydi.

"Ohaa ben bunu Cevdet'in lehine kullanırım ama. Aferin lan arada işe yarıyorsun. Gel şu Ilgın'ı bulalım da ona da söyleyelim."

Akşam olmuştu, ben Nida Ilgın Mert Bulut ve Berk çardakta oturup ne yapabiliriz diye konuşuyorduk. Evet Nida'nın zoruyla şu müdür olayını bunlara da anlattık.

"Bence hemen bir şey söylemek erken olur. Tamam adam oğlunu herkesten saklamış ama biraz daha araştırmamız gerekir." Dedi Berk.

"Evet Berk haklı, yani bir şey söylemek için erken, ne de olsa her şey olabilir. " Dedi Ilgın.

"O zaman 3 kişi müdürün odasına gitsin, bir kişi kapıda beklesin ve diğer ikisi müdürün odasını karıştırsın. Belki ufakta olsa bir şey bulur. " Dedi Mert.

"O halde ben Ilgın ve Bulut yarın bunu yapabiliriz." Dedi Nida.

Ah hadi ama, neden ben? Neyse tamam zorlamayacaktım.

"Tamam o zaman. Birde şu kağıt var, onu kimin ve neden yazdığını hala bulamadık." Dedim.

"Ve tabi birde kime yazdığını..." Diye devam etti Mert.

"Tamamdır. Siz Cevdet'in odasını kurcalarken bizde bunu bulmaya çalışırız." Dedi Berk.

"Hadi şimdi kalkalım, yarın konuşuruz." Dedi Bulut, sabahtandır ilk defa konuşuyordu ve bunu mu demişti gerçekten? Her neyse.

"Evet ya kalkalım, size iyi geceler." Dedim yapmacık bir gülümsemeyle ve kalkıp yatakhaneye doğru yürüdüm.

Odama girip oturdum, rahatlatmaya ihtiyacım vardı. Hemen sıcak bir duş alıp kendimi yatağa bıraktım.

---

"Cevdet dakik biridir biliyorsunuz. Her gün saat 13:40 - 14:00 arası yemek yemeye gider. İşte sizde o zaman halledersiniz odayı kurcalamayı." Dedi Mert.

Evet saat 07:23 gözlerim açılmıyor ve çardakta oturmuş bugünkü planı dinliyorum.

"Ayda anladın değil mi." Diye sordu Berk.

"Hı? Ne... Evet, evet anladım."

Birden gülmeye başladılar ve bende onlara katılıp güldüm. Yaklaşık 10 dakika sonra odalarımıza çekildik.

"Nida ojen iğrenç kokuyor git başka yerde sür şunu." Dedi Ilgın.

"Ya bana ne, asıl sen şu aptal kitabını alıp başka bir yerde oku."

"Kitaplar güzeldir bir kere ojeler değil. Burnum iflas etti gerçekten."

"Tamam be sonra sürerim."

"Saat kaç?" Dedim.

"Saat kaçamaz ki." Dedi Nida gülerek.

"İlkokul esprilerini unutmamışsın bakıyorum da." Deyip sırıttım. Göz devirdi:

"08:56"

"Ben sınıfa gidiyorum biraz da orada uyuyayım, siz de ne yapıyorsanız yapın." Deyip ayağa kalktım ve çantamı alıp sınıfa gittim.

---

Saat 13:34 olmuştu ve ben Bulut ve Nida müdür odası koridorunun sonunda bekliyorduk.

"Kim dışarıda bekleyecek." Dedi Bulut.

"Ben. "

"Ben."

"Ben daha önce söyledim, içeri sen giriyorsun Ayda." Dedi Nida.

"İyi be girerim."

"Benimle girmeyi istemiyorsan tek girerim sorun olmaz." Dedi Bulut.

"Hayır yanlış anladın, yani öyle kastetm-"

"Sus. Cevdet çıktı, ben bekliyorum hadi gidin." Dedi Nida.

Bulut bana bakmadan çekip gitti. Tabii bende arkasından gittim. Ah gerçekten çok yanlış anlamıştı, ben onu kastetmemiştim bile. Sadece Cevdet pisliğinin odasına girmek mide bulandırıcı geliyordu.

Yaklaşık 10 dakikadır her yeri alt üst ettik ama yoktu. Buğra'ya ait en ufak bir ipucu bile yoktu. Son çekmeceyi açıp içini kurcalarken birden acıyla inledim.

"Ayda, ne oldu iyi misin?" Dedi Bulut ve bir hışımla yanıma geldi. Kanı görünce anlamsız bir ifadeyle bana baktı.

"Ben ahh... ben bilmiyorum, parmağım... parmağım kesildi."

"Allah kahretsin. Bir adam okul odasının çekmecesinde neden jilet bulundurur ki?"

"Jilet mi ne ala... ahh"

"Bilmiyorum... bilmiyorum ama tek bildiğim parmağın hiç durmadan kanıyor ve gitmemiz lazım." Dedi telaşla. Çok komik bir telaş yapmıştı ve gülmeden duramadım.

"Neden gülüyorsun?" Dedi anlamsızca.

"Komik bir telaş yaptın ben de güldüm abartılacak bir şey yok." Dedim sızlanarak. Gülecek gibi oldu ama ciddiyetini koruyup gülmedi.

"Eğer kucağıma almam için oyalıyorsan bunu asla yapmayacağım."

"Nedense her yanlış anlamak için üstün bir çaba sarf ediyorsun gibi geliyor. Boş yapma da gidelim." Dedim zar zor.

Biz tam çıkacakken kapı birden açıldı...


Gizemli OkulWhere stories live. Discover now