3,

1.9K 218 39
                                    

Aşka inanmazdım.

Senin puslu gözlerinle tanışana kadar.

Ve bu denli korkmazdım

Lekelerini yakından görene kadar.

Yüzme dersinden kalacağını bildiğin için ilk defa mayolarını giydin üzerine.

Kimse o lekeleri görmesin diye hocayla özel olarak konuşmuş sadece sınava gireceğini haber vermiştin.

Şimdi bu sessiz salonda, karanlıkta tek başında oturmuş hocayı beklerken yanına doğru adımladım titrek adımlarla.

Nöbetçi olduğum için beni irdelemedin ve ellerini iki bacağının arasına alarak yüzünü örttün.

Ama kaçamazdın kırık deniz kızı.

Acıların ve lekelerin bu denli ön plandayken iki bacağının arasına sığınamazdın.

Veya gözlerini yumamamaz ve her şeyin geçeceği hayallerine kendini kaptıramazdın.

Çünkü dünya bu kadar kolay bir yer değildi.

Işıkları açıyorum önce daha sonra yanına doğru adımlıyor ayak ucuna oturuyorum.

Sadece susuyor ve hızlı nefes alış veriş seslerinin verdiği melodiye kendimi kaptırıyorum.

"Kelebeklerin ömrü bir günmüş. " diyip seni sakinleştirmeyi diliyorum.

" Seninkini bir ömür çizdim. "

Başını gömdüğün yerden kaldırıyor ve dudaklarını silip burnunu çekiyorsun. Konuşmuyor ve sadece gözlerime bakıyorsun.

Sana söz veremem.

Ama gözlerinde bir ömrün yattığına yemin edebilirim.

"Beni kurtarmanı bekledim. " fısıltıya karışan sesini duyuyorum ilk defa. Gözyaşlarına karışmış kırık notaların sesini.

"Ben, " diyorum gözlerimi biran olsun gözlerinden ayırmayarak. " Seni kurtaramam. "

" Neden? Kaltak olduğumu düşündüğün için mi? "

Duymak istemediğim ama doğruluğu birebir kesin olan cümleler kulağımda yankılandığında sadece susmakla yetindim.

Sustum ama ne o anladı ne de acım azaldı.

Sustum ve sessizlik konuştu.

Küçük elleri benden güç alıp ayağa kalktı düştüğü yeri öptü.

Titreyen bacakları dayanamadı ve bedeni yeri boyladı.

Boğazından bir hıçkırık sesi hakim olduğunda yerimden kalktım ve bedenini kucağıma aldım usulca.

Sustu. Çünkü yorgundu.

Sustu ve tüm kainat ağladı.

Muhtaç olduğu bedeni buldu sıcaklığıma sığındı.

Lekeleri şimdi ellerimdeydi.

Kokusu genzimde

Elleri göğsümde.

Peki ben neredeydim?

"Eve gitmek istemiyorum. " dedi göğsüme iyice gömülürken. " Beni kurtar. "

" Sadece sınıfa çıkaracağım. "

" Eve gitmeyelim Jungkook, lütfen. " diye tekrar etti mahmur sesiyle.

" Eve gitmeyeceğiz güzelim. "

" Beni kurtar. " ve dudaklarından dökülen son kelime bu oldu ıssız salonda.

Kainat ağladı.

Yıldırımlar çarptı.

Yer Gök bu anın acısına dayanamayıp haykırdı.

Ben ise ölmüştüm çoktan.

stigma | liskookUnde poveștirile trăiesc. Descoperă acum