10,

1.1K 166 31
                                    

O gideli bir ay sekiz gün oluyor.

Sen öleli ise 18 yıl.

Fark ettin mi bilmiyorum ama sana
bu notları yazarken asla tarihi belirtmedim.

Çünkü benim için tarihin bir önemi yoktu.

Gün ve ay sadece yazılış için önemliydi.

Ayın on sekizinde yazdığım bir olayı bu satırlarda okursan eğer üzülecekdin ve ayın on sekizlerinden hep nefret edecekdin.

Öyleyse bırak sözcüklerle konuşalım.

Günleri birbirine katıp, Pazartesi günü tatili yaşayalım.

Herkesten, her renkten farklı olalım.

Siyaha boyanmış ruhunu kendi ellerimizle pembeye boyayalım.

Ama her şeyden önce, tut ellerimden.

Bu bitmek bilmeyen yokuşları seninle birlikte aşalım.

Baban hapse gitti ve sen o kirli evde hayata tutunmaya çalıştın. Okulun bitmesine bir ay kala hiçbir gün okula gitmedin.

Seni özledim ama bu önemli değildi.

Neticesinde seni özlemeyi bile hak etmemiştim.

Taehyung'un ölümünden sonra tüm okul senin üzerine yürüdü.

Ama bu senin suçun değildi Lalisa.

Taehyung hayattayken yüzüne bakmayan insanlar, sırf duyar kasmak için, sırf seni daha fazla ezebilmek için açtılar seslerini.

Onlar bu sistemin kölesi.

Yalandan ağlamalar ve sahte haykırışlar.

Senin bela getiren bir mıknatıs olduğunu söyleyen bile var.

Ama sen onların bahsettiği gibi biri değilsin.

Ne olur onları dinleme.

Ne olur o çürük evde kendini biraz daha ölürme.

Bugün okulumuzun mezuniyeti vardı. Sonunda kurtuluyorduk.
Sonunda kurtuluyordun.

İnsanların kirli düşüncelerinden sonunda kurtuluyordun.

Üzerime giydiğim siyah smokini inceledim uzun süre. Sen o mezuniyete gelmeyecektin bile.

Ve bu parti, belki de okulun en güzel kızından mahrum kalacaktı.

Ama bu da önemli değildi.

Çünkü o baloya bende gitmeyecektim.

Sana, size bunu yaşatan insanlarla aynı kefeye girmeyecektim.

O yüzden o gece baloya gitmedim.

Seninle Taehyung'un mezarına gitmeyi tercih ettim.

Başta beni yadırgasanda zorla alışmıştın. Neticesinde yalnızdın ve bu kirli dünyada benden başka tutunacak hiçbir dalın kalmamıştı.

Taehyung'un resminin önünde çöküp ağladığın dakikalar boyunca sadece arkanda durup yumruklarımı sıkmakla yetindim.

Senin için öleceğimi söylüyordum ama ben o kadar cesaretli değildim Lalisa.

Ben senin için ölemezdim.

Ben, senin için yaşardım.

Bu kirli dünyayı sırf sen daha fazla acı çekme diye seninle birlikte yaşardım.

" Sen gideli 1 ay sekiz gün oluyor. " Ellerin nemli toprakla buluştuğunda derin bir iç çekiyorsun. " Ben öleli ise 18 yıl. "

Derin iç çekiş sesini duyuyorum. Gözyaşların onun kuru toprağını nemlendiriyor. " Bana dünyadaki tüm polenleri yok edeceğini söylemiştin. Ettin Taehyung. Morluklarım yok artık. "

Sesin titriyor.

" Sen istediğini aldın. Beni kurtardın. Ama kendini niye kurtaramadın ? Gittiğin yerde mutlusun değil mi ? Ben burada hiç mutlu değilim. Neden benide yanına almıyorsun? "

"Lalisa. "

" Ben neden ölemiyorum Jungkook. Herkes gidiyor, herkes gidecekmiş gibi geliyor. Ben niye gidemiyorum ? "

" Gitmeni istemiyorum. "

" Düzene ayak uyduramıyorum. "

" Uydurma o zaman Lalisa. Bunu yapma. Istediğin gibi yaşa. İstediğin gibi öl. Adaletin olmadığı yerde düzende olmaz. Bırak bu düzenleri yıkalım. Seninle birlikte bu ülkeden kaçalım. "

Burnunu son kez çekip ayağa kalktığında herkesten gizlediğim göz yaşlarımı bu sefer içime akıtıyorum.

" Benim yerim burası. " diyorsun elinle mezar taşını göstererek. " Ben korkak gibi kaçamam Jungkook."

Böyle diyorsun ama sen yaşamaktan korkuyorsun.

Sen, ayağının üzerinde durmaktan korkuyorsun.

Taehyung'un senin için öldüğünü söylüyorsun. Evet, senin için öldü.

Ama o sırf sen daha rahat nefes al diye öldü.

Bunu biliyorsun öyleyse niye ölmek istiyorsun?

O senin için gitmişken hemde neden onun sözünü dinlemiyorsun?

stigma | liskookWhere stories live. Discover now