14,

980 154 34
                                    

Lalisa Manoban'ın anlatımından,
İlk defa doğduğum gün.

İnsanlar 18 yaşına kadar yaşadığımız hayatın bir deneme sürümü olduğunu asıl hayatın bu yaştan sonra başladığını, gerçekleri işte o zaman göreceğimizi söylerdi.

Buna asla inanmadım.

Ben gerçeklerle çok küçük yaşta tanıştım.

Gerçeklerle büyüdüm ve acıyı en acı şekilde öğrendim.

Ben asla çocuk olmadım.

O yaşta eğlence ilk düşüneceğim şey olmalıydı ama buna bile vaktim yoktu.

Ben 18 yaşına gelmeden girmiştim gerçek hayata.

İşte bu yüzden bu kadar ölüydüm aslında.

Jungkook'un evde olmadığı saatlerde oturur akşama kadar penceremin kenarından manzarayı izlerdim.

Yapacağım hiçbir şey yoktu.

Oturup kirli dünyanın bu tozlu gökyüzünü izlemekten başka yapacağım hiçbir şey yoktu.

Okul bittiğinde her şeyden kurtulduğumu, babam ceza evinde öldürüldüğünde her şeyin geçeceğini sanmıştım.

Ama öyle bir şey olmadı.

Ne hayat oyunlarını üzerime oynamaktan gocundu nede ben kontrol iplerini ona teslim ettim.

Ben, bu hikayenin asıl kaybedeniydim.

Saçlarımı kesmiştim artık lekelerim yoktu nasılsa.

Taehyung ölmeden önce dünyadaki tüm polenleri yok etmişti.

Ama bir anlığına tekrardan uzun saçlı olmayı diledim.

Lekelerimi onun gidişine tercih ederdim.

Yine bir gece yarısı Jungkook eve döndüğünde ağzıma tek lokma yemek atamadığım için kapıyı açarken de başım dönmüştü.

Benim için çalışıyor, benim için üniversite okumayı reddediyordu.

Taehyung'dan önce neden ellerimi tutmamıştı ?

Ama yinede ona borçluydum. Erken veya geç hayatıma girmişti nasılsa. Hakkını ona ödememin imkanı yoktu.

Yorgunluğu her halinden belli olan morarmış göz altlarıyla içeri girdiğinde önce gülümsemeye çalışarak bana göz kırptı,
daha sonra elindeki kutuyla mutfağa doğru adımladı.

Başta ne yaptığını anlamasamda sorgulamadım.

Bana hesap vermek zorunda değildi.

Üşüyen kollarımı birbirine dolayıp aylardır silinmeyen pencerenin önüne oturdum.

Gökyüzü neden bu kadar kirliydi?

Daha sonra aniden ışıklar kapandı.

Ve odada küçük bir mum fitillendi.

" İyi ki doğdun Lalisa ! " diye haykıran Jungkook'un tok sesi tüm evde yankılandı.

18 yıldır ölü olan ben, ilk defa o gece yeniden doğmuş gibi hissetmiştim.

Ben bugünün doğum günüm olduğunu bile bilmiyordum.

Parasının yeteceği ve belkide yetemeyeceği kadar küçük bir pastaydı bu uğur böcekli küçük bir pasta.

Ama bu beni çoğu şeyden çok daha fazla mutlu etmişti.

" Ama- " desemde devamı gelmedi çünkü kelimelerim o an da intihar etti.

" Daha iyilerini hak ediyorsun ama elimden gelen buydu Lalisa. " morarmış göz altlarıyla bana alttan alttan bakarken aslında bu dünyanın o kadar da kötü bir yer olmadığını düşünmem uzun sürmemişti.

Belki de gerçekten de bu dünya o kadar kötü bir yer değildi.

Ona küçük gelen bir şey beni mutluluktan sabaha kadar ağlatabilirdi.

Onun beni düşünüp aldığı o tek dilimlik pasta beni gerçekten mutlu etmeye yetebilirdi.

Beni mutlu etmek bu kadar kolaydı işte. Başka hiçbir şeye ihtiyaç yoktu ki.

" Bu- bu gerçekten önemli değil. " kekelemiştim çünkü bu benim kutladığım ilk doğum günümdü.

Bu benim yeniden doğduğum ilk gündü.

" 19. yaşın kutlu olsun Lalisa. " diyip pastayı üflemem gerektiğini söylediğinde ona aslında hiç 19. yaşında olmadığımı söyleyemedim.

Bu benim birinci yaş günümdü.

" Ama önce dilek tut. " ayakta bile zor duran sarı muma hayretle bakarken ellerimi birbirine doladım ve başımı salladım.

Benim dileğim baştan beri belliydi.

" Ve sakın dışarıya söyleme yoksa dileklerin gerçekleşmez. " dediğinde bu sefer daha sıkı yumdum gözümü.

' Ben belki bencilce olacak ama ben, yaşamak istiyorum Tanrım. '

Mumu üfledim ve dileğimi senin dediğin gibi kimseye söylemedim.

Çünkü ben o gece ilk defa yaşamak istedim.

" Sana hediye almak istedim ama param sadece buna yetti. " elindeki pastayı bana verdiğinde başımı sağa sola salladım bu önemli değildi ki.
" Söz veriyorum gerçekten paramın çok olduğu zaman sana istediğin o kırmızı bisikleti alacağım. "

" Bu önemli değil. Benim en büyük hediyem sensin zaten. " demiştim ve bu doğruydu.

Benim en büyük hediyem hâlâ ayakta kalmamı sağlayan Jungkook'du.

Ve o gün bir şey daha fark etmiştim.

Belkide gökyüzü buradan bakıldığı gibi o kadar kirli değildi.

Sadece benim camları açmam gerekiyordu.

stigma | liskookWhere stories live. Discover now