Gitti...

69 10 99
                                    

Höööhhh... Zor bölümdü...

Lina kendi odasında, yatağında sırt üstü yatıyordu. Gözleri açıktı. Tavana bakıyordu. Kapısının önünde olduğunu düşündüğü grubun hiç de fısıltı gibi olmayan fısıldaşmalarını dinliyordu.

-Hastanelik bir şey olmadığına emin misiniz?

Bu Eunbyeol'ün sesiydi. Sesindeki endişe bile onu ele veriyordu.

-Yolda kendine geldi. Eve gitmek istiyorum diye tutturdu. Biz de getirdik mecbur.

Soobin, hafif bıkkınlıkla konuştu. Sebebini tahmin edebiliyordu kız. Yapılması gereken şeyin ne olduğunu bilmesine rağmen bilmiyormuş gibi muamele gördüğünde sinirleniyordu her zaman.

-Kendine toplandığında içinizden herhangi biri onunla benden önce konuşmayacak. Duydunuz mu beni? Daha fazla yalan istemiyorum.

Bu da menajerleri Taeyong'du. Şu durumda ne kadar bağırabilirse o kadar bağırıyordu. "Fısıldaşmaları" durduğunda onu sessizce onayladıklarını anladı Lina. Gözleri yorgundu. Uyumak istiyordu. Belki bir kaç saat. Belki ortalık durulana kadar. Ne yapması gerektiğini bilmemek onu çıkmaza sokmuştu. Bu yüzden, düşüncelerinin ışığını kapatıp karanlıkta bıraktıktan sonra yavaşça kapattı gözlerini.

***

5 kişi, Linanın odasından en uzak köşede, yani mutfakta konuşuyordu. Kapının kapısını kapatmışlardı. Ve açık olan camları.

-Madem ağlayınca bayılıyor, neden odada tek başına bırakıyorsun Soobin?

Soobin elinin içini alnından saçlarına doğru bastırarak bir yol izletti.

-Ağladığını bilmiyordum dedim ya. Ayrıca Yoong...

Soobin ağzından kaçırdığı şey ile durakladı. Taeyong iyice sinirlendi.

-Yoongi de odada onunlaydı dimi? O ikisi beraberler mi?

Kızların üçü reddederken, hiç bir şeyden haberi olmayan Eunjung onları izliyordu.

-Ah Soobin. AH SOOBİN.

Soobin ihalenin ona kalacağını, kafeteryada içmek için birşey istediğinde reddedildiğinde anlamıştı zaten. Kaderine razı gelip boynunu büktü. Cevap vermemek için dirense de bir an önce bitmesi için sessizce bekliyordu.

-Sana diyecek o kadar çok sözüm var ki. Ama şuanda yüzünü bile görmek istemiyorum.

Soobin bu kadar kolay mıydı onca azardan kurtulmak diye düşünse de son cümle kalbini çok acıtmıştı.

Ağzında bir şeyler geveleyip, mutfaktan çıkarak odasına yöneldi. Sesi titriyordu.

-Gerizekalı Soobin! Bir daha sana hiç güvenmeyecek. Aptal!

Kendine kızsa da asıl kızdığı Taeyong'du. O sadece arkadaşlarını korumak istemişti. Neden herkesten çok tepki görmüştü ki.

Kendini yatağına bırakıp, kulağına kulaklığını takıp, üstünü başıyla beraber pikeyle örttükten sonra, son ses müzik eşliğinde sessizce ağladı.

Taeyong ise mutfakta hala terör estiriyordu.

-HAYIR JAEHEE. BİTTİ. BIR KERE DAHA JUNGKOOK DERSEN YEMŞN EDİYORUM GİDER DÖVERİM.

Jaehee'nin olanları anlatmasına izin vermiyordu Taeyong. Sinirden gözü dönmüştü. Ellerini başının arasına alıp, "İpin ucunu ne zaman kaçırdım ben?" diye düşündü. Hepsi onun suçuydu. Iyi bir menajer değildi. Yapabilirim sanmıştı ama yine yanıldığını göstermişti bugünki olay.

Violet Flame 🌈Bighit's New Girl Group (with BTS) Where stories live. Discover now