chapter 5

18.1K 2.1K 3K
                                    

"Tamamdır,hadi yapalım şu işi!"dedim kararlı bir şekilde.
Gören de düşman askerlerine saldırmaya gidiyorum sanardı.
Masanın yanında bağdaş kurarak oturmuş olan Jeon yemek yiyordu. "Bu kadar heyecanlanmasana."dedi ve ağzına bir çörek atıp konuşmaya devam etti. "Heyecanlanmakta da yaptığın diğer şeylerde olduğun gibi kötüsün."

"Çok kabasın."diye mırıldandım ve kapıyı açtım. "Sen de benimle gel Jeon!"dedim,daha ne kadar yemek yemeye devam edecekti?
Masadan kalkarken aynı ifadesiz suratıyla bana baktı. "Bana Jungkook de."

Omzumu silktim,nasıl istiyorsa öyle seslenecektim.Sonuçta iblisle tartışmak pek sağlıklı bir şey değildi...

Min'e aniden buluşma teklifi etmiştim ve hemen kabul etmişti.Şimdiyse,buluşmaya gidiyorduk işte.

Kapıyı açtığımda karşıda Soobin ve Kim Seokjin'i gördüm.Soobin hemen arkasını dönüp bana el salladı. "Dışarıya mı çıkıyorsun Taehyung?"

(bu arada apartmanı anlatayım;
soobin ve kim seokjin'in genelde kapısı hep açık oluyor ve taehyung onları hep görüyor evlerine giriyor falan,farklı dairelerde yaşıyorlar ama evleri bir gibi anlayacağınız her neyse çok kafa yormayın)

Bay Kim Seokjin de arkasını dönüp gözlerini kıstı. "Pazar günleri dışarı çıkman alışıldık değil.Randevun mu var?"
Bu böyle pat diye sorulur muydu?

Babasının dediği şeyle Soobin'in gözleri ışıldamıştı. "Cidden mi?Taehyung'un randevusu mu var!"diye zıplamaya başlamıştı.Ben de dedikleri şeyi inkar ediyordum.

Soobin sonunda zıplamayı bırakınca yanımdaki Jungkook'u farketti. "Jeon da mı seninle geliyor?"

"Evet."diyip yemek pişiren Seokjin'in tenceresine baktım. "Çok güzel kokuyor."

"Boş günüm diye köri yaptım."dedi gülümseyerek.

Soobin de o sırada "Tüh,o zaman randevu değilmiş."dedi ve babasının yanına geri gitti.

"Yemek pişirmek ha..."dedim. "Belki ben de kendime bir şeyler pişiririm."
Daha önce hiç yemek yapmamıştım.
"Böylesi daha ucuz,değil mi?"dedim Seokjin'e dönerek.

"Kısmen."dedi. "Para sıkıntın mı var Taehyung?"
Bu adam cidden çok akıllıydı. "Biraz..."diye mırıldandım. "Jeon az biraz obur olduğundan er ya da geç sıkıntıya düşeceğim nasılsa."dedim,bu sırada da Soobin ile uğraşan Jungkook'u izliyordum.
"Anlıyorum."dedi Bay Kim Seokjin. "Daha ne kadar seninle kalacak?"diye sordu aniden.
Bu yüzden bakışlarımı Bay Kim'e çevirdim ve nedensiz bir şekilde kızarmaya başladım. "Ailesiyle arası biraz limoni,işler yerine oturana kadar eve dönmeyi planlamıyor."diyerek durumu izah ettim.

Söylediklerim yalan değildi ne de olsa.

-
Jungkook ve ben duvarın arkasına saklanmış caddeyi gözetliyorduk.
Jungkook'un omzuna konmuş olan Hoseok sessizliği bozmuştu. "Baksana Taehyung,şu Min denen çocuğu mu gözetliyorsun?"

"Elinde kırmızı bir gül olacağını söyledi."dedim caddeyi incelerken.
Jungkook da gözlerini kısmış elinde kırmızı gül olan birini arıyordu.

Jungkook ile ben büyük bir sessizliğe girmiştik çünkü büyük ihtimalle ikimiz de aynı şeyi görmüştük.

Elinde kırmızı gül olan birini görmüştük ama sorun şu ki bu bir dedeye benziyordu sanki.
Benziyor değil,dedeydi.

Jungkook gözlerini devirdi. "Ben gidiyorum."
Kolundan tutup gitmesine engel oldum. "Ne?Sözünden geri mi dönüyorsun?"

Aynı ifadesiz suratıyla gözlerimin içine baktı. "Sözümden geri dönmek mi?"dedi kaşlarını çatarak. "Sözünden geri dönen biri varsa o da senin şu ihtiyardır."dedi ve elinde kırmızı gül olan yaşlı adamı gösterdi.
Adama bakarken yüzünü buruşturdu. "Bu adamın neresi 18 yaşında öğrenci?!Sinirim bozuldu...Bazen siz insanlar biz iblislerden daha fenasınız."

No Sleep Tonight | Taekook Where stories live. Discover now