0.1

35.3K 2.9K 2.2K
                                    

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

***

"Koğuş, kalk kalk kalk kalk!"

Odamda öttürülen borazan sesiyle -gerçek bir borazan sesiydi- birlikte olduğum yerde aniden doğrulurken daha ayılamadan yüzüme çarpan su tüm sinirlerimi on saniye içinde alt-üst etmiş bulunmaktaydı.

Jeongguk kapımın önünde hala birkaç askeri terimi sıralamaya devam ediyorken ayık olsaydım eğer, büyük ihtimalle çoktan derisini yüzmeye başlamıştım.

Sonra sağ tarafa döndüm istemsizce. Dün gece bardan birlikte çıktığım kız sanki az önce yüzüne hiç su sıçratılmamış gibi horlayarak uyumaya devam ediyordu ve bu onu ölümüne kıskanmama sebep oldu.

Altı aydır asla kendi isteğimle bir hafta sonuna uyanamamıştım ve eğer şu kız gibi uyumaya devam edebilseydim yüksek ihtimal nirvanaya ulaşmış budistlerden çok daha huzurlu bir birey olabilirdim.

"Hey Jeongguk," dedim öfkelenmeyi bir kenara bırakıp gözümü ovuşturduğum sırada. "B planını devreye sokmalıyız, bu şekilde kaçacağa benzemiyor."

Pekala Jeongguk'tan nefret ettiğimi günde minimum yüz kez haykıran biri olabilirdim fakat küçük fırlamayla aramızda simbiyotik bir ilişkinin de olmadığını iddia edemezdim. Her insanın ihtiyaçları vardı, özellikle de hormonları iki kat fazla çalışan biz erkeklerin. Bundan mütevellit her cumartesi hormonlarımı düzene sokmak adına bu yatakta bir kadını ağırlamakta sorun görmüyordum. Sorun işte tam bu uyandırma evresinde başlıyordu. Yaptığım kulağa adice gelebilirdi fakat ben bunu zaten yatağa girmeden önce karşımdaki kişiye açıkça anlatırdım. O an karşımdaki kadın kişisi kendisine aşılanan aşırı özgüvenden, ve biraz da alkolden, olsa gerek, geçireceğimiz ateşli -benim içinse bolca hormonlu- gecenin etkisinden sonra anlaşmayı unutup peşinde köpeği olacağımı sanıyor olmalı ki, sabah gitmesini istediğimde sonum genelde üzerime fırlatılan birkaç küçük ve sert cisim oluyordu.

Bir keresinde kafama fırlatılan titreşimli dildo yüzünden...

Ah, bunu hatırlamak istediğimi hiç sanmıyorum.

Her neyse işte, ne diyorduk? Heh, işte tam böyle anların birinde, bir sabah ansızın gelebiliriz sloganıyla kapımda biten Jeongguk'tan kızı gönderebilmek adına yardım istediğimde benim için yapacağı tek iyiliği öne sürerek kadınları evden topuklarını kıçlarına vura vura uzaklaştırabileceğini söylemiş, yapmıştı da.

Değişik yöntemleri vardı, gerçi Jeongguk başlı başına değişik bir çocuktu fakat ilk gün soyunup benim yerime geçtiği anı unutamıyordum.

İkimiz önemli bir gerçeği o an gözardı etmiştik. Jeongguk haylaz bir çocuk gibi davranmasını bir kenara bırakırsak gerçekten oldukça yakışıklı bir çocuktu ve yatakta uzanan kadın uyandığı vakit karşısında sağ kolunu büküp dirseğinden aldığı destekle eline başını yaslamış, pis bir şekilde kendisine gülümseyen Jeongguk'u gördüğünde ilk başta afallasa da anın şokunu atlatıp "Dün geceki çıtırdan sonra daha iyisini görebileceğimi sanmazdım fakat tanrı beni seviyor olmalı." diyerek bir anda Jeongguk'un dudaklarına yapışmıştı.

Bunu takip eden vakitler Jeongguk'un çığlıklar atarak kadını üzerinden itmesi ve yüzünü kalıcı çizikler bırakmak üzere tırnaklaklayarak yırtmasıydı. Bununla da kalmamıştı, kadının üstüne kusarak midesinin zaten hassas olduğunu öğrenmemizi sağlayacak şekilde kadını da peşinden kusturmuştu.

Düşünüyorum da, o sıralar Jeongguk için Freddy'nin Kabusları o kadar da nostaljik değildi sanırım.

Uyuşuk ve peltek bir tonda mırıldanmamın ardından Jeongguk'un yüzünden haylaz bir gülümseme geçti. Gözleri öyle bir parlıyordu ki şeytanın şu an ona şapka çıkarttığından emindim.

Usul usul yatağa yaklaşıp dizlerinin üstünde emekleyerek ortamıza ilerledi ve ben ona yer açmak için biraz yana kayarken buldum kendimi. Siyah, dar eşofmanının cebinden çıkardığı ufak poşeti bana doğru sallayıp gülmemek adına avcunu dudaklarına bastırdı.

"Ah, demek cebine kokain koyup onu FBI'a bildireceğiz, tanrım Jeongguk bu fazla dahice!" deyip elimi beşlik çakmak için heyecanla, en fazla ne kadar heyecanlı olabilirsem o kadar, havaya kaldırdığımda bana bu dünyada israftan başka bir şey olmadığımı anlatan on dokuz numaralı meşhur bakışını attı.

"Bazen Harvard Yüksek Tasarım Fakültesi'nde okuman için gelen o görkemli davetiyenin, seni bir mukavva kağıdı olarak kullanmak adına gönderildiğini düşünüyorum hyung." diye hayıflandığında havada kalan elimi bozulduğumu belli edecek şekilde somurtarak indirdim ve yapacağı şeyi izlemeye başladım.

"Bu kokain değil, olsaydı bunu ona vermek yerine 5000 wonluk Yulgok baskılı banknot ile kendi üzerimde denemeyi tercih ederdim."

Seni küçük keş.

Paketi açıp bir miktar tozu avcuna boşalttı ve bana uzattı. "Sitrik asit, C6H8O7. Karboksilik asitlerden, kristal yapıda. Organik bir bileşik olduğunu da belirtme gereği duyuyorum."

Pekala, organik kimya üzerinde çalışmayı biraz azaltmalıydık, yani sanırım.

"Jeongguk, bu canını biraz fazla yakabilir." dedim temkinli bir şekilde, gözlerim elindeki tozla ışıl ışıl parlayan iri gözleri arasında mekik dokurken.

"Sikerler." diye tersleyip kızın burnunu boşta kalan eliyle sıktı. Ardından tekrar bana döndü. "Altı üstü birkaç hafta sakso çekemeyecek, o kadar."

Sonrası ise biraz hızlı gerçekleşmişti. Burun delikleri tıkanan kız nefes almak için can havliyle dudaklarını aralamış ve tam o anda Jeongguk avcundaki sitrik asidi -karboksilik asitlerden, formülü C6H8O7 olan kristal yapıdaki madde, organik bileşik olduğunu artık hepimiz biliyoruz diye umuyorum- kızın ağzına dökmüştü.

Birkaç saniye sonra gözleri irice açılan kız, tepesinde dikilen şeytan gözlü Jeongguk'un eseriyle gurur duyan bir edayla kendisine bakmasını umursamadan çığlık atarak ağzındaki tozu tükürmüş ve ağlayarak, ağlamak biraz az kalıyordu ama neyse, odayı terk etmişti. Evin içinde koşturup durduğunu seste Doppler kuramı sağolsun, kolayca anlayabiliyorduk.

"Mutfak soldan ikinci kapı!" diye bağırdı Jeongguk, kızın yatakta bıraktığı boşluğa yerleşip neşeyle kıkırdarken. Onu taklit edip kendimi yatağa bıraktım ve uykulu gözlerle tavanı izlemeye başladım.

"Umarım bizi polise şikayet etmez."

***

***

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
blanco | taekook ✓Where stories live. Discover now