1.3

22.2K 2.3K 987
                                    

Umarım iyi gidiyordur hikaye, yazarken nereye sürüklediğimi bazen ben bile anlayamıyorum ama neyse skdkfkfk

iyi okumalar!

iyi okumalar!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

***

Jeongguk bir şeyler hatırlıyordu.

Tam olarak emin değildim, üzerinden bir hafta geçmiş olan o geceyi hangi hatlarıyla anımsıyordu kestiremiyordum fakat onu tanımama fırsat veren yıllar kapsamına bakarsak, kesinlikle bir şeyler hatırladığına emindim.

"Pankeklerden de ye, buranın meşhur olmasını sağlayan asıl şey o ve kesinlikle çok lezzetliler." dedim ortamıza konulan pankek tabağından aldığım parçaları çatal ve bıçak yardımıyla tek tek önüne koyarken.

"Her sabah benimle kahvaltı yapmayı es geçip buraya uğradığına göre, eminim ki lezzetlidirler hyung."

Bir parçayı daha önüne koyacağım sırada sarfettiği alay dolu iğneleme mırıltısı öylece kalmama sebep olmuş, hevesli hareketlerimi kursağımda bırakmıştı. Söyleyecek sözüm yoktu, bahanemse hiç yoktu. Haklıydı çünkü. Huysuz karakterine rağmen ilk geldiği günlerde kahvaltı masasını donatır ve iki tabak koyardı hep. Bense vaktim olmasına rağmen emek vererek hazırladığı sofrayı es geçer, kahvaltıyı hep buraya bırakırdım. Bir süre sonra tabak sayısını bire indirdiğini fark etmiş olsam bile bunu umursamamayı seçmiştim. Onun da benim gibi umursamadığını sanıyordum fakat geldiğimiz nokta, Jeongguk'un o kadar da kayıtsız ve umursamaz bir çocuk olmadığını gözler önüne seriyordu.

Hep böyle mi olacaktı yani?

Bunu kesinlikle sitem olsun diye sormuyordum kendime. Çok hatam vardı ve anlaşılan o ki her biri Jeongguk'un içine dert olmuştu. Peki ben bir şeyleri toparlamaya çalışırken onun bir zamanlar eksikliğini hissettiği şeyleri dile getirmesi böyle aciz mi hissettirecekti her seferinde? Zira biliyordum, ana fikrinde Jeongguk'u yaraladığım çok fazla anı vardı ve ben bunlarla yüzleşmeye hazır değildim. Bencillikti, bir anda aramızın iyi olabileceği ihtimaline tutunmam düpedüz bencillikti. Komikti de ayrıca. Jeongguk'a da komik ve samimiyetsiz gelmiş olmalı ki bıyık altından gülüyor, samimi bulmadığını belli edercesine yüzüme bile bakmıyordu.

Halbuki sırf onun her daim parlayan gözlerini görebilmek için bir haftadır denk gelemememize daha fazla dayanamamış, yanıma gelmesi için saçma bir unutkanlık bahanesine sığınmıştım. Davranışlarım bana bile samimi gelmiyordu açıkçası, içimde bir anda yükselivermiş olan bu Jeongguk ilgisi gram samimi gelmiyordu bana. O kadar yabancıydım ki bu hisse, asla düşünmem dediğim şeyleri düşünüyor, asla yapmam dediğim şeyleri yapıyordum tam şu anda. Tüm bu olay silsilesinde belki de bana samimi gelen tek şey, hiç şüphesiz onu çaresizce birazcık da olsa mutlu etme isteğimdi.

Umutsuz vakaydım.

Kocaman bir umutsuz vakaydım.

Ne kadar süre çatalımla bıçağım arasına sıkıştırdığım pankeki öylece önünde tuttum bilmiyorum, lakin bir süre sonra Jeongguk gözlerini tabağından çekmiş, sorgularcasına çattığı kaşlarıyla bir süre bana bakmıştı. İçimdeki aciz fırtınanın yüzüme yansıdığından emindim. Saklamak gibi bir niyetim de yoktu açıkçası. Hatalıydım, tek hatalı ben olmasam da oldukça fazlasına sahiptim ve bunun acı sonuçlarıyla yüzleşmem gerektiğinin de bilincindeydim. Hareketlerimi anlamlandıramadığını belli eden bakışlarına karşılık gerginlikle genzimi temizledim ve tabağına uzanabilmek için öne eğdiğim gövdemi geriye doğru çekip bakışlarımı kısa süreliğine de olsa o yoğun kahvelerinden kaçırdım.

blanco | taekook ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin