4 | "Dans etmeyi bilmem ben."

5.7K 672 684
                                    

Bölüm 3.2k oldu gidin kahve falan yapın kendinize, bitmiyor bir türlü!!!

Taehyung, önünde duran kâğıtlarda gezdirdi gözlerini. Yakın zamanda yapması gereken bir şey olup olmadığını kontrol ediyordu fakat göründüğü kadarıyla uğraşması gereken bir şey yoktu, dolayısıyla vaktini Jeon'u avlamaya harcayacaktı. Derin bir nefes alarak ayaklandı ve kenarda duran telefonunu aldı eline. Ardından rehberden Jeon'un ismini buldu ve birkaç saniye öylece ekrana baktı. Jeon'un garip kişiliği Taehyung'ı oldukça çekiyordu fakat bir o kadar da çekinmesine sebep oluyordu, yine de şimdi onu aramama gibi bir seçeneği olmadığının bilincindeydi. Nihayetinde, Jeon onun için bir amaçtan çok araçtı ve eline geçen her fırsatı değerlendirmesi gerekiyordu.

Oyalanmadan numaranın üzerine bastı ve geniş pencereye doğru ilerledi. Arkasını dönerek sırtını cama yasladı ve gözlerini tavana dikti. Jeon ile son görüşmesinin ardından üç gün geçmişti ve bu süreçte hiç konuşmamışlardı. Oysa Taehyung, Jeon'un numarasına sahipti ve ona yazabilirdi fakat işi basitleştirmektense kendini biraz özletmeyi tercih etmişti.

"Merhaba?"

Taehyung, telefondan gelen sesin yabancılığıyla kaşlarını çatmış, gözlerini yere indirmişti anlamazca. Her zamanki dalgacı, alaylı tınıdan eser yoktu şimdi. Tam bir şey söyleyecekken Jeon'un yalnızca bir alter olduğu gerçeği çarptı Taehyung'ın yüzüne. Ne bekliyordu ki? Her zaman Jeon'un dışarıda olacağını mı? Oysa Seokjin ona, alterlerin asıl kişilik kadar ortaya çıkmadığından bahsetmişti. Yine de bütün bunlar Taehyung için kolay değildi ve sık sık aklından çıkıyordu, çünkü Tanrı aşkına, bir insan hayatı boyunca kaç defa böyle bir durumla karşı karşıya kalırdı ki?

"Ben Jeon'u aramıştım fakat sanırım şu an orada değil."

Her zamanki özgüvenli tavrını bir kenara bırakmamış olsa dahi aslında bu konuşmanın büyük sorunlara yol açabileceğinin bilincindeydi Taehyung. Eğer şu an konuştuğu kişi bedenin asıl sahibi olan Jeon Jeongguk ise işler kötüye gidebilirdi, çünkü Jeon Jeongguk'un Taehyung'ı bilmemesi gerekiyordu. Taehyung emindi, Luciel'e bu kadar yakın olan bir ajanın Kim Taehyung'ın kim olduğunu bilmemesine imkân yoktu ve onun Jeon ile iletişimde olduğunu öğrendiği takdirde bütün planları suya düşerdi.

"Hayır, ben Jeon Jeongguk. İsmin kayıtlı değil, kim olduğunu söylersen daha sonra sana dönmesini sağlayabilirim?"

Taehyung, pencereden uzaklaştı ve merdivenlere doğru attı adımlarını. Nasıl dönmesini sağlayabilecekti ki, yoksa zihin yoluyla birbirleriyle iletişim falan mı kurabiliyorlardı?

"Hayır, teşekkür ederim. Ben onu daha sonra ararım."

Taehyung, basamakları çıkarken bu olayın böyle sakin bir şekilde kapanmasını umdu çünkü riske girmek istemiyordu, buraya kadar gelmişken her şeyi mahvetmek ürkütücü bir düşünceydi.

"Pekâlâ, iyi günler."

Taehyung da buna karşılık olarak bir veda cümlesi mırıldandı. Jeon Jeongguk gerçekten oldukça mesafeli bir ses tonuna sahipti. Her yerde bu şekilde konuşan insanlara rastlayabilirdiniz ve bu oldukça normaldi fakat Taehyung, bunu çok rahatsız edici bulmuştu. Oysa kendisi de çoğu zaman mesafeyi koruyan birisiydi ve birinin bu şekilde konuşmasından rahatsız olması saçmalıktan başka bir şey olmazdı. Eh, ne var ki Taehyung'ın asıl sinirini bozan şey Jeon'un sesini bu şekilde duymaktı. En başta o adamın sesinin rahatsız edici olduğunu düşünmüş, ürpertici bulmuştu ve hâlâ da böyle düşünüyordu fakat o kadar alışmıştı ki ona, o kadar kapılmıştı ki artık bu onun tuhaf bir şekilde hoşuna giden bir özellik olup çıkmıştı. Taehyung bunun olmaması gereken bir şey olduğunun pek tabii farkındaydı fakat çok da umursadığı söylenemezdi. Kendisine o kadar fazla güveniyordu ki, zamanı geldiğinde duygularına çelenk vurup mantığıyla hareket edebileceğinden neredeyse emindi.

my strange addiction ;; taekookWhere stories live. Discover now