13 | "Hassiktir, Jiminie!"

3.3K 425 240
                                    

Selamlar! 5k olduk, bunun için kocaman teşekkür ederim. İyi okumalar!

"Gerçekten büyüdük, değil mi?" Jimin elindeki kahveden küçük bir yudum aldı ve gözlerini esmer arkadaşına dikti. Hiç fark etmiyorlardı. Zamanın ne kadar hızlı akıp gittiğini ve hiç acıması olmadığını fark etmiyorlardı. Fakat bazen tıpkı şu an olduğu gibi duraksıyor, bu gerçekle baş başa kalıyorlardı. Saniyeler senelere dönüşüyordu ama kimse görmüyordu, kimse umursamıyordu. İnsanoğlu kısacık ömrünü zerre önemi olmayan şeylere harcıyor, bir defalığına ellerine geçmiş olan bu şansı kullanmasını bilmiyorlardı.

Jimin de bu insanlardan birisiydi. Onu tamamen suçlayamazdık, çünkü o aşkına kurban gitmiş bir gençti sadece. Böyle olacağını nereden bilebilirdi ki? Bilemezdi. Çünkü henüz âşık olmuş bir adamın gördüğü tek renk pembedir. Jimin için de öyleydi. Eğer aşkına karşılık alamasaydı siyahın pembeyi nasıl esir aldığını görebilirdi, fakat o şanslıydı. En azından, o sıralar şanslı olduğunu sanıyordu. Taptığı mavi gözler ona sevgiyle bakıyor, minik bedeni onun kolları arasında resmen kayboluyordu. Beraber uyuyor, beraber uyanıyor, beraber yemek yiyorlardı. Birdiler onlar, hayatlarını birleştirmiş iki insan gibiydiler. Jimin aldığı sevginin sahte olduğunu hiç düşünememişti, çünkü ilgiye bu kadar açtı işte.

Daddy issues, kullanılmaya çok müsaitti.

Bu olay her ne kadar cinselleştirilmiş ve asla ciddiye alınmamış olsa da, aslında düşünülenden daha derin ve daha travmatikti. Sevişirken birinin diğerine babacık diye hitap ettiği bir fanteziden daha öteydi bu. Böyle insanları kullanılmaya müsait kılardı ve öyle etkiliydi ki bu, çoğu zaman birilerine güvenirken ikinci defa düşünmezlerdi bile. İhtiyaçları vardı çünkü. Güvenmeye, birinin kollarına girmeye ve göremedikleri ilgiyi almaya muhtaçlardı.

"Gerçekten büyüdük, Jimin."

Derin bir nefes aldı Taehyung, dudaklarındaki küçük gülümsemeyle. Arkadaşını evinde görmeyi seviyordu ve tekrar oraya gitmesini istemiyordu. Bu sefer sorun çıkmamalıydı. Jimin tekrar kendini kaybedip uyuşturucu alırsa yeniden oraya yatmak zorunda kalabilirdi ve bu pek hoş olmazdı. Orası Jimin'e iyi gelmiyordu ama yaptığı şeylerin bazı sorumlulukları olduğunu kendisi de biliyordu.

"Tek isteğim huzurlu bir hayat, yemin ederim."

Elindeki kahve kupasını sehpaya bıraktı ve başını kanepeye yasladı. Yaşadığı onca şeyden sonra huzurlu bir hayatı hak ediyordu, bu yüzden Taehyung çabalıyordu ya.

Luciel ile ilk tanıştığında yirmi iki yaşındaydı Jimin. Aralarında dokuz yaş vardı ve o oldu olası kendisinden büyük olan adamlara ilgi duymuştu, bu yüzden Luciel onun gözünde çok ayrı bir seviyedeydi. İlk seneleri peri masalından da öteydi. Luciel sürekli ona sahip çıkıyor, babasıymış gibi saçlarını okşuyor ve âşığıymış gibi dudaklarından öpüyordu.

Gibi.

Bir sene sonunda Luciel, Jimin'i uyuşturucuya başlatmıştı. O güzelim çocuğu kendisine bağımlı kıldığı yetmiyormuş gibi bir de gençliğini heba etmesi için elinden geleni yapmıştı. Başarılı olmuştu da. Luciel, onu bağımlıya çevirmiş ve daha sonra da rol yapmayı kesmişti. Jimin, alabileceği en büyük yaraları o dönemde almıştı işte. Eğer Taehyung olmasaydı, onlar aldığı son yaralar olacaktı. Bu yüzden en yakın arkadaşına minnettardı, onu deli gibi itmesine rağmen hiç pes etmemişti. Onun hayatını kurtarmış, onun acınası bir insan hâline gelmesini engellemişti.

my strange addiction ;; taekookWhere stories live. Discover now