8. Bölüm: NESİL +Porselen Tarlası+

89 23 34
                                    

Oleg

Başımda dikilen kızın bana yardım etmesine izin vermeden ayağa fırlamıştım. Neler oluyordu böyle? Korkunç rüyalardan birini daha atlattığımı sanmıştım ama hala buradaydım. Ve de ıslaktım.

Çabukça etrafa göz gezdirdim. Burası insan kaynıyordu! Grupça gülüp eğlenenler, tek başına takılanlar ve evet çimlerde oturanlar bile vardı. İyi de burada nasıl çim vardı? Uzağı görebilmek için gözlerimi kıstım birkaç ahşap bina seçti gözlerim. Aklım almıyordu. Bu beyaz boşuk normal bir hayatla uyum içinde birleşiyor gibiydi.

Az önce başımda dikilen kız yanıma geldi ve elini koluma koydu. Bir çırpıda elinden kurtuldum. O an fark ettim ki sol elimdeki tüp iki gündür olduğu gibi yine oradaydı. Bu seferkinin rengi maviydi.

"Porselen Tarlası'na hoşgeldin Nesil!" dedi kız tüm sert davranışlarıma rağmen coşkuyla. Çatılı kaşlarımla ona yönelttim soğuk bakışlarımı. Kız hala sinir bozucu bir şekilde sırıtıyordu. "Endişelenmene gerek yok, birazdan Madam her şeyi anlatacak."

Bir hareketlilik olunca ikimiz de başımızı o yöne çevirdik. Kahverengi saçlı, sıkı vücutlu bir kız etrafındaki insanlara saldırıyordu. O da benim gibi ıslaktı ve çıldırmış gibi görünüyordu. "Uzaklaşın benden! İki gündür hayatım mahvoldu! Daha fazla bu rüya saçmalıklarını çekemeyeceğim! Dokunma bana!" deyip kendisini sakinleştirmeye çalışan kızı ittirip yere düşürdü. Herkes hala robotlaşmış bir ifadeyle gülümsüyordu. O sırada siyahlar giyinmiş sarışın bir kadın hızla kalabalığa yaklaşıyordu. Onu gören kız "Sen!" diyerek parmağını ona doğrulttu. "Evime geldin! Tüm o şeyler... Kimsiniz siz?! Neler yapıyorsunuz bana?!" sarışın kadın tüm yaygaraya rağmen sakinliğini koruyarak yaklaştı kıza. Gözlerini ona dikti. Bakışları çok keskin ve yeşildi. Sağ elinin işaret ve orta parmaklarını kızın alnının ortasına koydu, diğer elini de beline. Kız karşı koyamadı bile. Kadın dudaklarını büzüp üflemeye başlayınca kız kafasını geriye attı. Kadının ağzından mor dumanımsı bir şey çıkıyordu. Kız bir an kendinden geçti gibi ama kadının hareketleriyle eski pozisyonuna döndü. Kadın ona bir şeyler söylüyordu şimdi. Ama uzakta olduğumdan duyamıyordum.

İnsanlar coşkuyla alkışlamaya başlayınca arkamı döndüm. Gökten merdiven gibi bir şey iniyordu. Herkes bizim olduğumuz yerde toplanmaya başladı. Tuhaf bir törenin ortasında gibi hissettim kendimi. O sırada benim gibi ıslak olan daha fazla kişi olduğunu fark ettim. Hepsi korku ve endişeyle izliyordu olan biteni.

Beyaz merdivenden tuhaf bir dumanla birisi inmeye başladı. Spiral merdiven bu saçma beyazlıkta çok yükseklerde yoktan var oluyor gibiydi. Abartılı bir coşku vardı insanlarda. Sanki Tanrı iniyordu merdivenlerden.

Duman hafiflerken sonunda inen kişiyi görebildim. Bir kadındı. Siyah saçlı esmer bir kadın. Üzerine yapışıp hatlarını en küçük kıvrımına kadar gösteren, lacivert, son derece sade ama göz alıcı bir elbise giyiyordu .Elbise ne uzun ne kısaydı. Saçları çok sıkı bir şekilde toplanıp ensesinde topuz yapılmıştı. Kadın bu haliyle gücün temsiliydi sanki. Yürüyen kontroldü. Her şeyin sahibi gibiydi. Saf güçtü.

Neler olduğunu anlamadan ben de alkışlamaya başladım. Kalbim heyecanla çarpıyordu. İnen kişi içimde saçma bir mutluluk uyandırıyor, varlığı bana neşe veriyordu. Sanki o inince dünyadaki en mutlu insan ben olacaktım. Kafamın gerilerinde kendi benliğimi hissedebiliyordum ama bilincime bir sis inmiş gibiydi. Kendimi kontrol edemiyordum. Kendi gözlerimden başkasının yaşamını izliyor gibi hissediyordum.

Kadın merdivenin sonuna yaklaşırken, merdivenin bitiminde bizim durduğumuz yerden hafifçe yüksek olan beyaz platformda, az önce gördüğüm sarışın kadına benzer siyah giyinimli kişiler toplanıyordu. Kadın-erkek karışık olan bu siyah giyinimli kişiler, bende korumaymış hissi uyandırmışlardı. Bazıları kapşonlarını kafalarına geçirmişti ve yüzleri görünmüyordu. Toplamda 10 kişiydiler.

NesilWhere stories live. Discover now