10. Bölüm: Ahşap Kulübe

61 17 200
                                    

İlkay

Marie dışarıda Bryce'la konuşurken Oleg'le gergin dakikalar geçiriyorduk. Kulübenin dış kapısından içeri girince kısa bir koridor vardı. Koridor vintage tarzı döşenmiş salon gibi bir yere açılıyordu. Odanın bol güneş alıyora benzeyen geniş pencereleri ve başka odalara açılan kapalı kapılar vardı. Kapıların hepsi koyu kahverengiydi.

Kendimi çok tuhaf hissediyordum. Aşama 3'ten bu yana çok şey yaşanmış ve haliyle bana ağır gelmişti. Çok çok çok korkmuştum. Madam tüylerimi diken diken ediyordu. Bir de daha Oleg'in üstüne bayılma meselem vardı. Jason denilen çocuk da bana Şifacı diyordu. Hepsi bir gün için çok fazlaydı.

Oleg içeriye ilk girdiğimizde odanın ortasında dikilip beklemiş, daha sonra da kendini tekli koltuklardan birine atmıştı. Kaşlarını çatmış ve elini çenesine koymuş bir şekilde bekliyordu. Geldiğimizden beri bir kere bile yüzüme bakmamıştı.

Ben de kendimi oldukça rahat görünen bir koltuğun üstüne bıraktım ve Oleg'i incelemeye devam ettim. Üzerindeki kıyafetler tıpkı benimkiler gibi kurumaya yüz tutmuştu. Sarı saçları dalgalı ve dağınıktı. Gözlerinin rengi mavi gibiydi ama bazen renk değiştiriyor hissi veriyordu. Yuvarlak yüz hatlarına sahipti. Ve yüzü hep ciddi duruyordu.

"Beni daha ne kadar izleyeceksin?" dedi beklemediğim bir anda. Sonra bana doğru dönüp gözlerimin içine baktı. Yakalandığımı hissettiğim için utanmıştım. "Bak üstüne düştüğüm için bana kızgınsın ama bayılırken düşeceğim yeri seçemiyorum." dedim biraz diklenerek. "Umurumda bile değilsin." dedi aşağılar bir şekilde. Kafamı dikleştirerek ben de ona ters ters baktım. Başak'ın öğrettiklerini uygulama vaktiydi. "Pardon, hesaba alınacak biri olduğunu sanmıştım." dedim sesimin kısık çıkmasına özen göstererek. Eğer yüksek sesle söyleseydim küçük duruma düşecektim çünkü.

Sonra güçlü biri olduğumu göstermek amacıyla oturduğum yerde dikleştim ve fark etmeden birbirine yapıştırdığım bacaklarımı aralayıp rahat bir görünüş verdim kendime.

O hala devlet meselelerini çözüyormuş ciddiyetiyle çatık kaşlarla düşünmeye devam ediyordu. İçeriye Marie ve ardındaki Bryce girdi. Marie'ye şimdiden kanım ısınmıştı, abla hissi veriyordu bana.

"Yeni evinize hoşgeldiniz!" diyerek enerjik bir giriş yaptı Bryce. "Burası ortak kullanım alanlarınızdan biri. Size odalarınızı göstereyim." dedi ve koyu kahverengi kapılara doğru ilerlemeye başladı. Oleg ve ben de yerimizden kalkıp onu takip etmeye başladık. İlk kapıyı açıp "Burası senin, Oleg." dedi. Oleg içeri girdi, ben de şöyle kapıdan bir göz attım. İçeride çok büyük olmayan iki kişilik bir yatak, yine küçük bir dolap ve bir çalışma masası vardı. Yatağın öbür tarafında bir de komodin vardı sanırım. Buradan tam göremiyordum. Çalışma masasının yanına da tatlı bir kitaplık koymuşlardı. Mobilyaların çoğu beyazdı.

Bryce sağ tarafta dolabın yanında kalan kapıyı işaret etti "İşte şurası da banyon." dedi. Oleg'in yüzünde çok tuhaf bir ifade vardı. Odanın ortasında durmuş etrafına heyecanlı bakışlar atıyordu. Doğum gününde istediği o pahalı hediyeyi aldırmış bir çocuğun sevinci vardı yüzünde. Etrafında dönerek kendini sırt üstü yatağa attı ve gülmeye başladı. İşte bu sürpriz olmuştu. "Haydi onu tadını çıkarması için yalnız bırakalım." dedi Bryce ve üçümüz dönüp kapıdan uzaklaştık.

Hemen sağındaki kapıya ilerleyerek "Burası da senin Marie." dedi ve kapıyı açtı Bryce. Oleg'inkiyle aynıydı. Sadece daha aydınlıktı. Marie içeri girerken Bryce beni bir diğer kapıya yönlendirdi. "Gel seni de yerleştirelim." dedi.

Bir sonraki yani benim odam diğer ikisiyle tıpatıp aynıydı. İçeri girip elimi mobilyaların üzerinde gezdirdim. Tahmin ettiğim gibi yatağın yanında bir komodin vardı. Üzerinde de siyah bir çalar saat. Yatağın yanındaki pencereye ilerleyip perdeleri sonuna kadar açtım. Biraz ilerideki ahşap kulübeyi ve dışarıda gezinen birkaç insanı görebiliyordum. Pencereden uzaklaşıp dolabın yanına gittim. Metal yuvarlak kulplarından tutarak kapağını açtım. İçinde düzenli bir şekilde sıralanmış bir sürü kıyafet asılıydı. Geneli koyu renkteydi. Altındaki iki çekmeceden birincisini açtım. İç çamaşırları vardı. Bir tane sütyeni elime alıp baktım. Tuhaf bir şekilde tam benim bedenime uygundu. Gerçi böyle bir mekanda her şey tuhaftı.

NesilHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin