✿ 15 ✿

3.7K 414 1.2K
                                    

"Louis!" Harry kütüphanenin önündeki üç dakikalık beklemenin sonucunda çocukluk arkadaşını gördüğünde heyecandan ne yapacağını bilemeyip zıpladı. Başkası olsa üç yaşında bir çocuk gibi zıplamaktan utanç duyardı belki ama hayır, Harry hiç utanmıyordu. Buna vakti yoktu bir kere, etrafına çarpa çarpa Louis'sine koşuyordu.

Kollarını onun boynuna sardı, boğarcasına sarıldı. "Seni son görüşümün üstünden kocaman dört gün geçti!"

"Ben sana özledim diye mesaj atınca alay konusu oluyorum ama sen dört günde hasretimden ölünce sorun yok, öyle mi?"

"Evet çünkü ben bal peteğiyim." Kısa sarılmanın ardından Harry geri çekilip saçlarını savurdu. "Keşke saçımı kestirmeseydim, o zaman daha havalı oluyordu."

"Uzar yine, dert etme." Louis kolunu ona doğru uzattı ve koluna girmesine izin verdi. "Buyurun sayın bal peteği, size kafeye gidene kadar eşlik edeyim."

"Ay harika!" Harry ona resmen yapışarak yürümeye başladı. Gece boyunca heyecandan uyuyamamıştı. Bu onun en nefret ettiği şeydi. Okulun ilk gününde, ablasının mezuniyetinde, lisede gittiği piknik gezisinde ve hatta okulun cadılar bayramı partisinde uyuklamasının sebebi hep önceki gece heyecandan gözlerini kırpamamasıydı.

Birlikte yürürlerken Louis ona çaktırmadan gülümsedi. Sadece dört günde bir insanın sesini bile özlemek çok ilginçti, üstelik o kişiyle yıllarca konuşmazken aynı özlemi hissetmemişti bile. Onun bol emojili mesajları, ani heyecanları, samimi tavırları olmadan hayat çok boş geçmiş olmalıydı.

"Gemma'nın nişanlısı bizim evdeydi dün akşam, düğün tarihini kararlaştırmışlar. İki ay sonra olacak, zaten sizin ailenize bir davetiye yollayacaklar ama ben şimdiden sormak istedim, sen de gelir misin?"

"Düğün boyunca yanımdan ayrılmazsan gelirim." Louis sırıtarak onu omzuyla dürttüğünde Harry kıkırdadı. "Beş kalp, bir tane gülen surat."

"Efendim?"

"Konuşurken emoji atamıyorum ya, artık sözlü olarak söyleyeceğim sen kafanda canlandırırsın."

Louis kafenin tam önünde durdu, yüzünde kocaman bir tebessümle ona baktı. "Yemin ederim çok tatlısın."

Harry gözlerini yere çevirdi, alt dudağını dişlerinin arasına aldı. "Altı tane utanan maymun."

Cidden utanmış olmalıydı, yüz ifadesi onu ele veriyordu. Louis güldü ve hafifçe onun burnunun ucunu sıktı. "Hadi utanan maymun, içeri girelim."

"Şey, bal peteğiydim ben ama..."

"Böyle devam edersen şirinliğin yüzünden öleceğim ben ama..." Louis cam kapıyı ittirerek açtı, içeri girdi ve Harry de girene kadar kapıyı tuttu. "Sen bir yere otur, ben ikimize sıcak çikolata alıp geliyorum." diyerek konuyu alelacele kapattı ve sipariş alanına ilerledi. Çenesi nasıl da düşmüştü birden bire, sanki Harry'ye asılıyormuş gibi ardı ardına gevşeklikler yapmıştı.

İki sıcak çikolata sipariş etti, ücreti ödeyip duvara yaslandı. Niye heyecanlandığını bile bilmiyordu! Yıllarca yanında oturan sıra arkadaşıyla buluşmak onu neden bu kadar germişti onu da anlamıyordu. Cenazelere dahi eşofmanla katılıp babasını delirten Louis, bu buluşma için önceki gün kendisine pantolon bile almıştı.

Büyük karton bardakları eline alıp gözleriyle etrafı inceledi. Harry'yi cam kenarında, diğerlerinden daha uzak bir köşedeki masaya yerleşmiş gördü, kendisi de oraya ilerledi.

Nefes al Louis, ayrıca sarkıntılık etmeyi kes.

Ona bir gül bile almıştı aslında, ama Harry'nin bu bir randevu değil ahmak demesinden korktuğu için gülü getirememişti. Tamam, Harry bir muffin kadar tatlıydı ve Louis'ye asla öyle şeyler söylemezdi ama yine de Louis arkadaş buluşmasını randevu sanan geri zekalı olmak istememişti.

HOMECOMINGWhere stories live. Discover now