❦ 41 ❦

3.1K 291 710
                                    

"Özür dilerim." dedi Louis başını sol tarafa çevirirken. Harry onun yanında uzanıyordu, örtüyü boynuna kadar çekmişti. Burnunu sildiği peçeteyi komodinin üzerindeki çöpe atıp "Önemli değil." dedi. "Aslında pişman da değilim Lou, ben öptüm."

"Ama ben zorladım. Biliyorum, çok fazla sırnaştım sana ama bir günde hasta olacağını düşünmemiştim. Üstelik sen iyileşmiş haldeydin! Annen seni buraya sağlıklı bıraktı, ben hasta ettim."

Harry cevap veremeden eline mendil aldı, hapşırdı. Bir peçete daha çöpe giderken Louis hem Harry'nin haline üzülüyor, hem de öksürüyordu. İkisi de çocuk gibilerdi, Louis'nin hastalığını umursamadan gün boyunca sarılıp öpüşmüşlerdi ve artık Harry de hastaydı. Uyandığında ateşi vardı, üstelik burnu akıyordu. Louis hemen Jay'i çağırmış, Harry'yi kontrol etmesini istemişti.

Sonuç olarak artık ikisi de gripti, Harry'nin annesi onların bu sorumsuzluğunu duyunca çok azarlamıştı. Harry'yi alıp eve götürmek istemişti ama Harry Louis'yi bırakıp gitmemişti, Jay de eskiden hemşire olduğu için çocuklara iyi bakabileceğini söyleyerek onu ikna etmişti. Louis kendini yeniden ilkokul çağında gibi hissediyordu.

"Üşüyorum ben, ateşim var mı?" dedi Harry ona doğru yaklaşırken. Louis elini onun alnına koydu ama emin olamadı. "Bilmiyorum ki, ellerim soğuk."

Harry göz ucuyla ona baktı. Ona sarılıp ısınmak istiyordu ama bunu söylemesinin hiçbir yolu yoktu, çekiniyordu. Bu yüzden sessiz kalıp gözlerini kapatmayı tercih etti. Gözleri de yanıyor, sürekli akıyordu. Tüm vücuduyla hastaydı.

Saniyeler sonra Louis'nin kolları tarafından sarmalandığını hissedip gözlerini yeniden açtı. Louis ona gülümsedi, diğer yöne dönmesini sağlayıp arkasından sarıldı. "Beraber ısınalım, ayrı ayrı hiç güzel değil."

Harry sırıttı, hiç itiraz etmeden onun kollarını tuttu. İkisi de sessizce sarılıp gözlerini kapatmışlarken odanın kapısı açıldı, Johannah elinde bir tepsiyle içeri girdi. Ona kapıyı açmış olan Lottie de hemen arkasındaydı.

"Böyle yaparsanız iyileşemezsiniz ama..." dedi Jay tepsiyi komodine koyarken. "Biriniz iyileşecekse bile diğeri tekrar bulaştırıyor."

"Bir şey olmaz..." diye mırıldandı Louis. Rahatsız edilmek zaten hoşuna gitmemişti; üstüne bir de Johannah ile Lottie'yi gören Harry utanıp onun kollarının arasından çıkmış, doğrulup oturmuştu.

"Neyse, size bitki çayı getirdim. Tamamı bitecek, itiraz istemiyorum."

Harry iki bardağı da eline alırken "Çok teşekkür ederiz." dedi. "Sizi çok yoruyoruz."

"Rica ederim canım, bir şey yapmıyorum ki."

Louis onların teşekkürleşmesini bölmeyi umursamadan "Anne ateşimiz var mı baksana." dedi. "Üşüdük."

Johannah ikisinin de alnına elini koydu, birkaç saniye durdu. "Hayır, şu anda ateşiniz yok." dedi. "Ama çıkacak olabilir, ondan üşüyorsunuzdur. Üstünüzü örtmeyin."

Harry Louis'ye çayını verdi ve hemen örtüyü bacaklarına kadar indirdi. Bu sırada Louis de yastıkları yatak başlığına dik halde yaslayarak daha rahat oturabilecekleri şekilde düzenlemişti.

"Şimdi..." dedi Johannah ellerini beline koyarak. "Ben Ernest ve Doris'i okula bırakmaya gidiyorum, oradan da kardeşime geçeceğim. Lottie evde kalacak, birazdan zaten Anne gelecek sizi kontrol etmeye. Çayları bitiriyorsunuz, bir saat sonra ilaçlarınızı alıyorsunuz. Acıkırsanız dolapta size yaptığım tavuk suyu çorbası ve sebze yemeği var. Tamam mı?"

"Anne, beş yaşında değiliz. Başımızın çaresine bakarız."

"Öyle mi? Yağmurda dışarıya çıkarken, birbirinizi hasta ederken, uyarılarımıza rağmen birbirinize yapışırken hiç de başınızın çaresine bakabilirmişsiniz gibi görünmüyordu oysaki..."

HOMECOMINGWhere stories live. Discover now