19. BÖLÜM - ŞÜPHELER

25.5K 2K 316
                                    

Sürü saygılıydı. Hem de fazlasıyla... En çok da bu yönlerini sevmiştim sanırım. İnsanların özeli olabileceğinin farkındaydılar ve buna göre davranıyorlardı. Hatta her şeyi duyabilecekleri halde duymamak için çabalıyorlardı. Öyle ki beyaz kurdun bir anda yere yığılması ve insan formuna bürünmesiyle de bizden uzaklaştılar. Olası bir tehdide karşı hala yakındılar fakat gözlemlediğim kadarıyla buraya bakmıyorlardı. Ben, Demet ve bir kaç kadın dışında kızın yanında kimse kalmamıştı. Demet'in annesi Gonca Yenge'yse, uzun süre kurt formunda kaldığından bedeninin yorgun düştüğünü söylemişti. Bu yüzden bayılmıştı beyaz kurt. Kaçtığı şey her neyse durup dinlenmeye bile vakti olmamıştı besbelli.

Kızın sarı saçlarını okşadım istemsizce. Onun için içimde anlamsız bir şefkat duyuyordum ve ona üzülüyordum. Henüz hikayesini bilmezken bu şekilde hissediyor olmam ya benim merhametimden ya da iç güdülerimden kaynaklanıyordu. Eğer ilerde bir gün bu kızla derin bir dostluk bağım olursa, bugünkü şefkatimi, onu tanımadan hissettiğim samimiyete bağlayacaktım.

Çok fazla oyalanmadan, ne olur ne olmaz diyerekten, yanımızda getirdiğimiz giysileri baygın olan kıza giydirdik. Sonrasında hep birlikte köyün yoluna tuttuk. Eve geldiğimizde bizi beklemekte olan Dağhan ve Derya Teyze, ne olduğunu anlamak istercesine, Ferhat'ın taşıdığı kıza bakıyordu. Kızın başı, Ferhat'ın çıplak göğsüne yaslanmıştı. Olası bir arbedede hızla dönüşmek için sürünün çoğu yarı çıplak gitmişti kızı almaya.

"Ne oldu?" diye sordu dayanamayarak, bize doğru ilerleyen Derya Teyze. Kötü bir şey olduğu konusunda endişelendiğinin farkındaydım.

Gonca Yenge de benimle aynı fikirde olacak ki, "Merak etme Derya. Bir sorun yok. Yorgun düşmüş sadece," diyerek onu rahatlatmaya çalıştı.

"Ben Ali'yi aramaya gidiyorum," dedi Demet. At kuyruğu yaptığı saçlarından dolayı güzel yüzü ön plandaydı. Açık kahverengi saçları, acı kahverengi gözleri vardı. Teni buğdayla esmer arasında bir tondaydı.

"İyi düşündün. Sabah okula diye çıktı evden, hemen ara gelsin," dedi Gonca Yenge.

Derya Teyze'nin telaşına buruk bir tebessüm edebildim yalnızca. Gözlerim hafifçe dolarken, üzerimde hissettiğim bakışlarla başımı çevirdim. Dağhan'ın yüzünde manidar bir gülümseme vardı ancak bunun eğlendiği için olmadığını anlayabiliyordum. Onu belki çok uzun zamandır tanımıyordum ama birinin hüznüyle dalga geçmeyeceğini biliyordum. Ve benim hüznüm başta o olmak üzere tüm ailenin bildiği bir şeydi.

"Onu nereye götüreyim yenge?" diye sordu Ferhat. Kucağındaki kızı tutan kolları kasıldı. Esmer teni, koyu renk saçları vardı. Yüzünden her hangi bir yorgunluk ibaresi seçilmezken, kucağında kaymakta olan kızı düzeltti.

"Gel oğlum, göstereyim," diyerek önden yürüdü Derya Teyze. Kapıyı açıp geçmesi için Ferhat'a yol verdi ve ardından içeri girdi. Açık kalan kapıdan üst kata çıktıklarını seçebiliyordum. Onların arkasından Gonca Yenge de içeri girdi ve kapıyı kapattı.

"Babamla konuşmam lazım," derken gitmeye meyleden Dağhan'ın kolunu tuttum.

Demet, Ali'yi aramaya gittiği için, ben, Serhat ve Dağhan kalmıştık geride.

"Ne konuşacaksın?"

Dağhan'ın yeşilleri benim gözlerimle buluştu. Ormanı andıran gözlerine ne zaman yakından baksam içlerinde kaybolasım geliyordu ama kendimi tutuyordum. Buna kapılmam benim zararıma olurdu.

"Kız hakkında," dedi Dağhan sorumu ikiletmeden. İnat etmemiş olması şaşırtıcıydı.

"Ben de gelmek istiyorum."

DOLUNAY ||DÜZENLENİYOR||Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin