13: 3,2,1! Kayıt!

5.5K 769 464
                                    

O an gelmişti.

İkimizin de korktuğu an artık gelmişti. Zar zor uyuduğumuz gecenin sabahı, birkaç saniye uyumuşuz gibi hissediyordum, çok çabuk gelmişti. Gerçi ben uyandığımda Jungkook zaten uyanıktı. Muhtemelen beni şarkı mırıldanarak uyutmayı başardıktan sonra tüm gece boyunca uyumamıştı. Yine de bir şey dememiş uyandığımda göz göze geldiğimiz o an ufacık gülümsemiştim sadece. O da hafifçe gülümseyerek dudaklarını burnumun ucuna bastırmış, beni kendisine çekerek boynuna yerleşmemi sağlamıştı.

Sadece birkaç dakika süren huzurumuzu kaçıran şey ise kapımın tıklanarak açılması olmuştu. Doktorum iki hemşireyle birlikte içeri girerken Jungkook istifini bozmadan olduğu gibi durmuştu.

"Günaydın" demişti doktorum bize gülümseyerek. Hemşire kızlardan biri utanır gibi olmuş, bakışlarını çevirmişti. "Nasılsınız diye sormayacağım, gergin olduğunuzu biliyorum. Bu sahneyi defalarca kez yaşadım. Ve defalarca kez yaptığım konuşmayı sizinle de yapacağım" demişti. Ben hafifçe güldüğüm sırada Jungkook dudaklarını şakağıma bastırmış, orada soluklanmaya başlamıştı. Belimdeki elini okşayarak biraz daha gevşemiş ve doktorumun söyleyeceklerini beklemiştim.

"Her ameliyatta olan, normal düzeyde bir risk taşıyan bir ameliyat olacak. Ekstra endişelenmenizi gerektirecek hiçbir durum yok. Hastalığı artık tamamen kontrol altına alabilme olasılığımız çok yüksek. Moralin yüksek olursa ve hayat enerjin de yüksek olursa, bu iş tamamdır. Ve bu, çektiğin acıları geride bırakmaya hazırsın demektir"

Çektiğim acıların konusunun açılmasını dahi sevmiyordum çünkü her zaman duygusallaşıyor, yüksek ihtimalle de ağlıyordum. Ama doktorum susacak gibi değildi, ben de onu susturacak kadar konuşabileceğimi sanmıyordum.

"Taehyung, çok uzun zamandır birlikteyiz ve seni tanıdıkça, seninle konuştukça ne kadar harika biri olduğunu fark ediyordum. Üstüne bir de acıya karşı gelme şeklin o kadar sevimliydi ki zaman zaman profesyonelliğimi kaybedecek gibi oluyordum. Ama elbette korudum bunu. Neyse. Amacım seni ağlatmak değil. Artık mutlu olma vaktinin geldiğini söylemek için buradayım. Vedalaşmanız için kısa bir süreniz var, ameliyathane hazır olmak üzere. Elbette bu asla bir veda değil ama başka bir kelime bulamadığım için böyle söyledim" demiş ve ağlayan bana bakıp gülümseyerek gözlüklerini düzeltmişti. "Kısıtlamaların olmadığı bir sayfa açmaya hazırlan' demişti. "Çünkü birazdan kanseri tamamen yenecek insansın sen, bundan sonra kimse tutamaz seni"

Dudaklarımdan kısık sesli bir hıçkırık kaçarken Jungkook beni daha sıkı sarmıştı. Göğsüne sokularak sessizce ağlamaya devam ettiğimde onun da kendisini kastığını hissedebiliyordum. Sırtımı okşayarak beni sakinleştirmeye çalıştığında ben de kendimi tutmaya çalışıyordum ama bu pek mümkün olmuyordu. Dün gece birbirimizi severek üzerini örttüğümüz gerginlik artık gün yüzüne çıkmıştı bile.

"Tüm vaktinizi ağlayarak geçirmek istemeyeceğinize eminim. O yüzden toparlanın, güçlü olun ve gülümseyerek birbirinize bir şeyler söyleyin. İlk kelimeler çıkarken çok zorlanırsınız ama çıktığı anda rahatlama hissedeceğinize eminim. Neyse, şimdi gidiyorum. Yarım saat, en fazla kırk beş dakika sonra geleceğim."

Yanındaki hemşirelerle birlikte odadan çıktığında vaktimizin çok kısıtlı olduğunu kendime hatırlatıp durmuş, iki-üç dakika sonra kendimi durdurmayı başarabilmiştim. İç çekmelerim devam etse de biraz geri çekilerek yüz yüze gelmemizi sağlamıştım. O an, Jungkookun kızarık ve dolu gözlerini gördüğüm o an tekrar gözlerim dolsa da gülümsemiş ve elimi yanağına çıkararak onu sevmiştim.

"Taehyung" demişti sessizce. Kısık da olsa sesindeki ton içimi eritmişti. "Seni seviyorum" demişti. "Sadece bunu bil, yeter."

Dudaklarımı birbirine bastırarak dudaklarımı kıvırmaya çalışmış, titreseler de başarmıştım.

Record! :taekookWhere stories live. Discover now