23

19.8K 2.7K 894
                                    

Nocturne in G, Niall Byrne.

"Borçlar hukuku, sayfa yirmi dörtten kırk bire kadar. Okumayı ve hazırlanmayı unutma." dedi, Bay Kim, gözlerime bakarak gülümserken. Işıl ışıldı, her şeyi unuttum, dudaklarını izledim ve gülümsedim.

"Elbette, efendim." dedim, gülümsememi genişleterek, aklımı toparlamaya çalışırken. Dersten sonra yanında bittiğim on üçüncü seferdi, on dakikayı aşkın akşamüstü konuşmamız yine böylesi bir ikazla son bulurken gülümsememi bastıramıyordum, geriye adımladım ve kitaplarımı göğsüme bastırıp âdeta uçar hâlde, zıplayarak yurduma yöneldim.

"Görüşürüz!" dediğimde, gülerek başını onaylamazcasına iki yana salladı, ardından kütüphane binasının yolunu tuttu. Düşmemek amacıyla ben de önüme döndüm ve o şekilde yoluma devam ettim. Gülümsemem yavaş yavaş soldu, binaya yaklaştıkça içime bir karartı çöktü ve derin bir nefes aldım.

"Guguk!" Sesi tanıdım. Sesinin kulağıma yerleşmesinin hemen ardından da ağırlığı sırtıma bindi, Yugyeom, üstüme atlamayı seviyordu yine. Bıkkınlıkla soludum, sırtımdan inmesini bekledim ve kulaklarına varan ağzıyla karşılaştım.

"Sana bir sürprizim var!" Kaşlarım istemsizce havalandı, gözlerine bakarak bir cevap bekledim, bir süre drama yaratarak bekledi.

"Lucas döndü!" Söylemi beni sahiden, sahiden şaşırttı. İki sene önce aniden ortadan bir mektupla kaybolan arkadaşımızın dönmüş olduğu gerçeğiyle yüzleşmem sürdü, dudaklarım aralık, yüzüne bakakaldım. Kahkaha atarak sarstı beni, mutlu olmalıydı zira onunla daima yakın olmuştu, ani gidişinin Yugyeom'u nasıl darmaduman ettiğini hayal meyal hatırlıyordum.

"Yüzüne ağır bir tokat attığından adımın Jeongguk olduğu kadar eminim." dedim, Yugyeom'a beklentiyle bakarak. Gülümsedi, omuz silkti, yapmış olduğunu kavradım, gülümsedim.

"Giyiniyorsun, bir şeyler yiyoruz, atariye gidiyoruz ve sonrasında geceye doğru okulun yakınındaki şu kafe bara gidiyoruz."

"Emrivaki yapma bana."

"Saçmalama da yürü."

"Nefret ediyorum senden."

"Dava açtırma bana."

"Kanıtın yok."

"Yürü Jeongguk!"

Onu dinledim. Direnmem de dinlemeyeceğimden değildi. Eskisi gibi aptal bir çocuk misali saçma tartışmalar yapmayı özlediğimi düşünüyordum. Duş aldım, giyindim, isteği üzerine kendime özendim, birlikte saatler süren bir yemek ve atari macerasının ardından kafe barın girişinde durduk. Saat gece yarısını geçiyordu ve öldürdüğümüz dakikaların hesabını yapıyordum. Yugyeom beni itekledi, içeri girdik, bakındık ve orada, ileride, senelerdir görmediğim, öldüğünü düşünmeye dahi başladığım arkadaşımı gördüm. Tekrar tanıştık âdeta, nerede ne yaptığından bahsetti durdu, öylece izledim, zaman zaman güldüm, biraz konuşmaya katıldım ve bolca bardak devirdim. Bir zaman sonra, gözleri etrafı taradı, Lucas, gülümsedi ve bana baktı.

"Annabella." dedi, gülümsüyordu, gözlerime baktı, yutkunamadım, sustum, nefes dahi alamadım. "Annabella nerede? Çok özledim onu."

rüyalardaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin