Chapter Eight: 3 Years

135 12 0
                                    

Artık idol kimliğimdense aktör Cha Eunwoo olarak tanınır olmuştum, her ne kadar buna sevinsem de üyelerim ve müzik tutkum buna üzülmemi söylüyordu. Bu durum şu günlerde üyelerle aramın açılmasına bile sebep olmuştu, özellikle de Moonbin'le aramın açılmasına...
Uzun süre bu konu hakkında düşündükten sonra şirketin beni gruptan uzak tutmasına göz yummamaya karar vermiştim. Bu yüzden de müsait üyeler MJ, Rocky ve Moonbin'i eğlenmeye davet etmiştim, başta düşünseler de birkaç arkadaşlarını davet ederek geleceklerini söylemişlerdi. Güzel haberi alır almaz dağ evinde bir gece için hazırlık yapmaya başlamıştım. Aldığım yiyecekleri dolaba yerleştirmiş, etrafı temizlemiş ve güzel zaman geçirmek için her şeyi erkenden hazırlamıştım. Ön bahçeye ışıkları yerleştirirken omzumda hissettiğim bir elle arkama dönmüştüm.

"Hâlâ küs müyüz?"

Arkamı döndüğümde topuklu ayakkabılarıyla karın üstünde durmaya çalışan Doyeon'u görmem bir olmuştu. Aylardır yalvarıyordu ve artık buraya kadar geldigi için onu geri yollayamazdım, hayır anlamında başımı sallayıp ona ve yaninda gelen Yoojung'a evin anahtarını uzatmıştım. Neden küs olduğumuzu net hatırlayınca bir an duraksamıştım. Elimdeki ışıkları yere bıraktım ve merdivenin beşinci basamağına oturdum. Yıllarca duygusuz yaşamış, rol arkadaşlarıma bile gülümsemez olmuştum. İşimin verdiği hırs acıyı bastırmış ve herkesi ezer olmuştu, belki de artık bir şeyleri değiştirmeliydim, belki de artık ben değişmeliydim...

Süslemeler bittikten sonra arabamın üzerindeki karları temizlemek için bahçeye inmiştim. Ben uğraşırken Moonbin, Rocky ve MJ Rocky'nin arabasıyla yanıma park etmişlerdi. Herkes iyi görünürken Moonbin onların aksine sinirli bir şekilde inmişti arabadan, gülümseyip kolumu omzuna attım.

"Sakin ol adamım, ne bu sinir?"

Mj gülüp Moonbin'in omzuna vurmuştu, konunun çok da ciddi olmadığını anlayınca derin bir nefes vermiştim.

"Jeongyeon, Jimin ile beraber gelecek ona sinirli."

Jimin'i tanıyordum oldukça popüler bir grubun üyesiydi. Buraya gelmesi beni mutlu etmişti ama Jeongyeon? O kimdi?

"Jeongyeon?"

Sorumla beraber herkesin bir anda yüzü düşmüştü, cidden kötü bir şey mi yapmıştım?

"Sevgilim olan Jeongyeon, hakikaten bilmiyor musun Eunwoo? Grup konuşmalarımıza da mı bakmıyordun?"

Konuşmalar ve fotoğraflar aklıma gelince sorduğum sorunun ne kadar aptalca bir soru olduğunu farketmiştim, aklım cidden yerinde değildi.

"Hayır hayır, sadece unuttum... Hadi içeriye geçelim diğerleri de birazdan gelir."

Dağ evinin alt katında derin bir sessizlik hakimdi, bizimkiler Doyeon'dan pek hazetmiyordu haliyle. Özellikle Moonbin ondan nefret ediyordu ama en azından Yoojung ve diğerleri konuşuyordu ortamı sıcak tutmak adına.

Hava yavaştan kararırken müzik ve yiyeceklerle herkes eğlenmeye başlamıştı. Davetliler gelmeye devam ediyor ve her seferinde kapıyı ben açıyordum, kapı tekrar çalınca Moonbin benden önce koşmuş ve kapıyı açmıştı. Ben oraya odaklanmaya çalışırken Doyeon karşımda eski sevgilisiyle olan bir anısını anlatıyordu.

Doyeon'u sıkıcı hikâyesini dinlerken ziyaretçilerin bir anda sessizliğe boğulmasıyla kafamı kapıya çevirmiştim. İçeriye önce Jeongyeon sonra Jimin ve ikisinin ardından Taehyung ve o girmişti... Yıllardır göremediğim Ayçiçeği de buradaydı, benim partim olduğunu bilerek gelmiş olmalıydı. Yine çok güzel görünüyordu...

Sessizlik bozulmuş, herkes tekrar eğlenmeye başlamıştı. Bense ona bakmaktan kendimi alı koyamıyordum; yüz hatları daha da belirginleşmiş vücudu son gördüğüme göre çok daha iyi görünüyordu. O da dahil 4'ünün de bir çekimden geldiği çok açıktı, acaba ortak bir çekim miydi bu?

Bir süre Taehyung'un kolları arasında oturmuş ve bir saniye bile bana bakmamıştı. Gerçekten bu kadar mı ilgisini çekmiyordum? Belki de artık onu unutmalıyım düşüncesiyle içki ve yemeklerin olduğu masaya ilerlemiştim. Bir şişe şarap açıp kendime bir kadeh doldurdum.

Gece iyice ilerliyor, herkes eğleniyor bense git gide sarhoş oluyordum. Birisi utangaç Eunwoo'yu çekip alıyor gibiydi, düşüncelerimin beni ele geçirdiğini hissedebiliyordum. Gözüm karaoke yapan kalabalığa takılmıştı, bir hışım aralarına girip bir mikrofonu aldım.

"Woah, sen ne söyleyeceksin Eunwoo oppa?"

Bir süre düşünüp omuzlarımı silkmiştim, bilgisayarımdaki şarkılardan açtıklarından çoğunu biliyordum bu yüzden bir endişem yoktu. Panic Room başlayınca sarhoşluğun da etkisiyle birkaç adım öne çıkıp ezbere bildiğim şarkıyı söylemeye başlamıştım.

Cehennem yükseliyor, saçlarım havalanıyor. En kötüsüne hazırım.

Karaokede ikinci oyuncu için olan yerleri görmüş ama umursamamıştım, kendi başıma da söyleyebilirdim kimse görünmediğine göre. Tam o kısımları da söylemek için ağzımı açtığımda duyduğum güzel sesle hemen arkamı dönmüştüm.

Işık şimdi kontrol edebileceğimden daha büyük canavarlarla parlıyor ve titriyor.

Ayçiçeği gözlerinde hiçbir duygu olmadan tıpkı bir ölü gibi karşımda duruyordu. Bana sarıldığında ne yapacağımı şaşırmıştım, pek iyi görünüre benzemiyordu. Ben şarkıyı sesli söylerken o ise sözleri kulağıma fısıldıyordu, bu gerçek mıydı yoksa sarhoş olduğum için bir rüya mı görüyordum?

Panik odasına hoşgeldin, en karanlık korkuların senin için geliyor. Panik odasına hoşgeldin, şaka yapmadığımı yakında anlayacaksın.

Geriye çekildiğinde tüm tüylerim ayaktaydı, o ise bunu istermişçesine gülümsüyordu; psikopatça bir gülümsemeyle bana bakıyordu...

MOONFLOWER ; dahyun x eunwoo ✔Where stories live. Discover now