16 BÖLÜM

2.9K 262 168
                                    

Acı olan mutlu olmamak değil, mutlu olabilecekken olamamaktır.

A. J. Cronin

LUCY

Trisha, Carol ile tahmin ettiğim gibi iyi anlaşmıştı. Son bir haftada girdiği ağır kamp hayatı yüzünden, cilt bakımının ve sağlıklı yaşamanın ne kadar önemli olduğunu bir kez daha anladığından söz eden arkadaşıma en özel karışımlarını hazırlamaya özen gösteren ve her birini tek tek üzerimizde hevesle deneyen Carol sayesinde günün yorgunluğu çoktan üzerimizden akıp gitmişti.

Yeşil limon, papaya, aloe vera, lavanta, üzüm çekirdeği, biberiye, papatya... bize daha adını bilmediğimiz bir çok bitkisel karışımlarından bahsederken, bir yandan da şifalı çaylarından içiren Carol'ın dediğine göre tam anlamıyla tüm kötülüklerden arındırılma vaktiydi artık.

Trisha ile sokak sokak gezerek, bir mağazadan diğerine indirim peşinde koşturmak da eğlenceli sayılırdı fakat nedense kafamı boşaltmaya pek yardımı olmamamıştı.

Jason'ın aramalarına bilerek duyduğum kayıtsızlık, sokak ortasında karşıma ikinci kez çıkan gizemli kırmızı gül için hissettiğim kaygıların arasında sıkışıp kalmış gibi hissediyordum kendimi.

Ama itiraf etmeliydim ki, Carol arınma konusunda tam bir dehaydı. Pahalı spa merkezlerinde bile bundan daha iyi vakit geçirmemiz imkansızdı. Keşke en başından buraya gelseydik diye geçirdim içimden. Üstelik Trisha raflarda sıra sıra dizilen rengarenk şişelerde kendini kaybetmişken, bilmediği otların isimlerini ve ne işe yaradıklarını araştırırken en az indirimden aldığı ayakkabılar kadar mutlu görünüyordu.

"Bu sihirli karışımın tarifini muhakkak istiyorum senden. Hımmm. Şuna bak Lucy, kokusu ne kadar muhteşem öyle değil mi?"

"Haklısın." diyerek uzattığı kreme benzeyen şeyi kokladım. Şeftali ve ananas arası yenilesi bir kokusu vardı. "Ne var bunun içinde Carol?"

"Ana maddesi badem ve hint yağı olan bir krem. Cilde çok iyi geliyor. Fakat kokusu için içine kendimce bazı eklemeler yapmış olabilirim."

"Peki ya hazırladığın çaya ne demeli. Hayatımdan bundan daha güzel bir şey içtiğimi hatırlamıyorum."

"Trisha'ya katılıyorum."

"Beğendiğinize sevindim. İçtiğiniz şey, uzak doğuya özgü prinç ve tahıl tozuyla yapılmış bilindik bir sake aslında." diyerek bir el hareketiyle önemsizmiş gibi geçiştirerek göz kırptı. Nedense bunun da içine kendince bir şeyler katmadığına dair şüphelerim kabarmıştı.

Ardından yeniden doldurduğu, üzerinde çini desenleri olan minik fincanları bize uzattı. "Tek farkı alkolsüz olması."

Trisha küçük sevimli fincanından bir yudum alırken, "Ne kötü, oysa şarap gibi görünüyordu." diye belirtti.

"Ama bu şarap gibi seni sarhoş etmez. Olsa olsa kendine getirir." dedi Carol usulca.

Hepimiz birden kıkırdamaya başladık. Yanakları giderek pembeleşmeye başlayan arkadaşıma baktım. Carol'ın bahsettiği kadar masum bir içecek olmadığına kalıbımı basardım.

Tam o sırada cam kapı açıldı ve içeriye birinin girdiğini belli eden müşteri zili şangırdadı.

Diğerleriyle birlikte geleni görmek için omzumun üzerinden arkaya baktığımda Jason'ın üzerime yoğunlaşan delici bakışlarıyla karşılaşmıştım.

CEHENNEMDEN DÖNÜŞ (Araf Serisi-2)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin