26

2.3K 260 96
                                    

linkin park - crawling

Jeongguk oldukça sert ve hızlı yağan yağmura rağmen üzerine hiçbir almadan çıktığında nereye gideceğini çok iyi biliyordu. Jimin onu arayıp arkadaşları ona ulaşamamış ve evde değilmiş diye haber verdiğinde aklına tek gelen yere gidiyordu. Basketbol sahasına. Onu orada bulmayı umsa da saatlerdir hiç hızını kesmeyen yağmur nedeniyle bir yandan da istemiyordu orada olmasını.

Bunu yapmaması gerekirdi. Onunla henüz gün içersinde konuşmuş ve kendi ağzıyla uzak durmasını söylemişti. Şimdi ise ayaklarına giden yine kendisi olmuştu. Arkadaşlarının tüm uyarılarını hiçe sayarak yine Taehyung'a gitmeyi seçtiğinde bunu sadece bir aptalın yapabileceğini biliyordu. Aptal olduğunu da inkar etmiyordu zaten. Taehyung'a sadece aptallar aşık olabilirdi ve o da öyleydi. Koca bir aptal.

Sokağın köşesinden döndüğünde ve basketbol sahası görüş açısına girdiğinde birkaç saniyeliğine duraksadı, oradaydı. Islanmayı siktir etmiş bir şekilde sahanın içinde sırtını demirliklere vererek oturuyordu. Dirseklerini dizlerine yaslamıştı, başı ise yere doğru bakıyordu. Üzerinde ise onu yağmurdan koruyacak hiçbir şey yoktu. Kaşları çatıldı yeniden yürümeye başlarken. Kendisine karşı bu kadar sorumsuz davranmasına inanamıyordu. Kapalı bir mekanda ya da en azından bir ağaç dibinde de bok gibi hissetmeye devam edebilirdi ama hasta olmayı tercih etmiş gibi görünüyordu. Geri zekalı.

Hızlı bir şekilde sahaya girdiğinde Taehyung başını kaldırmadı bile. Boğazını temizlediğinde de aynı şekilde durmaya devam etti. "Sen beyinsizin tekisin." dedi bir seferde. "Bu yağmurda ne bok yemeye burada oturuyorsun?" Taehyung'un sırtı aldığı derin nefesle güçlü bir şekilde inip kalktığında "Evet, ben geldim. Ne olmuş yani?" diye homurdandı.

"Bana beyinsizin teki olduğumu söylüyorsun ama karşıma geçen yine sensin, Jeongguk." Taehyung ses tonu düşüktü ve olabildiğince alaylı. "Benim için aşkından ölüyor falan mısın?"

"Dalganın sırası değil," dedi Jeongguk. "Kalk, adam gibi bir yere gidelim."

"Sen gidebilirsin, beni rahat bırak." Taehyung başını kaldırmamaya yeminli gibi davrandığında "Babanın sana tokat attığı video herkesin elinde, yüzünü gizlemeye çalışma yani, biliyorum zaten." dedi.

Jeongguk ona doğru bir adım attığında Taehyung kıkırdadı. "Sanki umrumdaymış gibi."

"O zaman niye yüzüme bakmıyorsun?"

"Görmek istemediğimden belki?"

"Sen- seni var ya-" Jeongguk dilinin ucuna kadar gelen küfürleri yutmakta zorlandı. "İnanılmaz birisin gerçekten!"

"Bunu çok duydum." Taehyung başını soluna çevirdi ama Jeongguk'a yine de bakmadı. "Gerçekten gitmek için siktir git dememi falan mı bekliyorsun? Tamam. Siktir git."

Jeongguk onun tüm sözlerini görmezden geldi ve önğnde dizlerini kırarak çenesini tuttu. Taehyung onun elini ittiğinde daha güçlü tuttu ve başını kendisine çevirmesini sağladı. Biraz zor olmuştu ama bunu başardığında ise gördüğü görüntüyle dişlerini sıktı. Basit bir tokatla sınırlı değildi. Daha fazlası vardı. Daha fazlası olmuştu.

"Neden?" diye sordu istemsizce. "Neden yaptı bunu?"

"Bunu on bininci kez söylüyorum, seni ilgilendirmiyor. Bırak- çek şu elini." Taehyung onun elini itti ve derin bir nefes aldı. "Bana biraz alan verir misin?"

Jeongguk ona istediği alanı vermedi. Bir şeyleri zorlayan sadece Taehyung olmayacaktı sonuçta. Olduğu yerde ona bakmaya devam ettiğinde Taehyung gözlerini devirdi ve Jeongguk'u sadece uzaklaşması için yumuşak bir şekilde itekledi. Jeongguk ıslak zeminde dengesini kaybetmemek için bir adım arkaya sekerek ayağa kalktığında hâlâ oturmaya devam eden Taehyung ile dudakları arasından birkaç küfür bıraktı.

i'm a bad liar (believe me, this one time)Where stories live. Discover now