29

2.1K 242 83
                                    

the acid - basic instinct

Jeongguk dudağından akan kanı baş parmağıyla silerken alaylı bir tebessümle yerde yatan iki bedene bakıyordu. "Orospu çocukları..." diye mırıldandı ve sonrasında birinin bacağını ayağıyla dürttü. Çocuk acıyla inler gibi bir ses çıkarttığında "Kedi götünü görmüş..." Homurdandı ve kaşlarını çattı. "Daha yeni başlamıştık, ne bu hâliniz?"

"Bu kez okuldan atılacaksın." dedi diğeri. Jeongguk başını çevirip ona yukarıdan şöyle bir baktı. "Bu kez kurtuluşun yok."

"İlk önce siz saldırdınız-"

"Siktir git oradan."

"Tamam," Jeongguk yanaklarını şişirip gözlerimi devirdi. "İlk önce ben saldırdım ama hak etmediğinizi söyleyemezsin," Bacaklarını kırdı ve çocuğun sarı saçlarından tutup yüzünü yüzüne yaklaştırdı. "Değil mi? Homofobik piç. Biraz vicdanlı biri olduğum için şanslısın, sikini koparıp ağzına da verebilirdim."

Parmakları arasındaki saçları bıraktı ve onlardan uzak bir yere oturup sırtını duvara yasladı. Üstü başı tozdu ama yerde yatan ikili kadar bitik görünmüyordu. Gömleğinin bir kısmını tutup yırttı, dudağından akan kanı iyice dağıttıktan sonra ise "Bana saldırdınız," dedi oyuncu bir şekilde sızlanarak. "Kollarımdan tutup buraya getirdiniz ve beni hırpaladınız. Önce size karşılık vermedim, hâli hazırda bir uyarım var diye sustum ama bir süre sonra kendimi savunmak zorunda kaldım çünkü beni taciz etmeye çalıştınız."

Doğrusu şöyleydi: Bu ikili Jeongguk ile çok eskiden de uğraşırlardı ama en sonki olanlardan sonra onu savunmasız görmüşlerdi. Arkadaşlarından farklı bir sınıfa düşünce yalnız kalmasını fırsat bilerek önce sözlü sonrasında fiziksel bir şekilde rahatsız etmeye başlamışlardı. Jeongguk ne kadar sabretse de en sonunda patlamış, onları spor salonunun malzeme odasına çekmişti bir şekilde. Bu kolay olmuştu.

"Yalan söylüyorsun."

"Tamamen değil." dedi Jeongguk kıkırdayarak. Başını doğrulmaya çalışan ikiliye çevirdi ve kaşlarını kaldırdı. "Soyunma odasında hanginiz bana laf attı?" Cevap alamayınca gözlerini kıstı ve yanında bulunan topu alıp sarışının kafasına denk gelecek şekilde fırlattı. "Sendin o sikik."

"Bir daha bana top fırlat-" Ve Jeongguk sözünü bitirmesine izin vermeden ona başka bir top fırlattı, bu kez karnına denk gelmişti ve bu hiç iyi olmamıştı çünkü Jeongguk az önce tam o noktaya bir tekme geçirmişti. "Siktir!" diye inledi çocuk, karnını tutarken.

"Bana bulaşmayacaktın." Jeongguk biraz bile acımamıştı. "Dua et şu raketi götüne sokmadım."

Malzeme odasının kapısı bir anda açıldığında Jeongguk başını oraya çevirdi. Önce Jimin ve Hoseok'u gördü, ardından arkalarındaki nöbetçi hocayı. Bir anda elini karnına bastırdı ve canı acıyormuş gibi sızlandı.

"Jeongguk!" Hoseok kendisini hemen yanına attı ve endişeli bir şekilde ona baktı. "Ne oldu burada?"

"Canım acıyor," dedi sorusuna cevap vermek yerine. Onların hiçbir şeyden haberi yoktu. Buna bir anda karar vermişti, onlara söyleyecek vakti bile olmamıştı. "Ben-" Nefes alamıyormuş gibi davrandı, gözleri Jimin'in gözleriyle buluştu o sırada. Onun gözlerini kısarak kendisini incelediğini görünce gülmemek için çabaladı. Jimin yutmamıştı. "Ben iyi değilim," dedi yine de.

"Hocam!" Jimin gözlerini Jeongguk'tan ayırmadan diğer ikisiyle ilgilenen nöbetçi öğretmene seslendi. "Biz Jeongguk'u revire götürüyoruz, fazla darbe almış." Bilgilendirirken ayağa kalkmasına yardım etmek için Jeongguk'u tuttu ve bir parmağıyla üç kere Jeongguk'un koluna vurdu. Ritim tutar gibi.

i'm a bad liar (believe me, this one time)Where stories live. Discover now