46

1.8K 176 67
                                    

bishop briggs - the way i do

"Ne yani, siz hâlâ birlikte misiniz?"

Jeongguk tam karşısındaki arkadaşlarına bakıyor ve onların neredeyse iç içe girdiklerini görüyordu. Yüzünde allak bullak olmuş bir ifade, parmaklarının arasında ise sönmek üzere olan bir sigara tutuyordu.

"Oh, siktir," Jimin, Jeongguk'un sorusuyla gülmüş ve gözlerini Jeongguk'tan ayırmadan "Duydun mu, Hoseok?" demişti. "Dijitalden heyecanlı bir şekilde kitap okurken bir sonraki bölüme geçiyorsun ve bum, sikik bir lezbiyen oyununun reklamı seni uyandırıyor gibi bir şey bu. Jeongguk 'Ağır İbne Kim Taehyung ve Onun Oyuncak Bebeği Jeon Jeongguk' başlığı altındaki hayal dünyasından çıkıp arkadaşlarının varlığını hatırlıyor, vay be." Biraz daha güldü ve Hoseok'un sigarasını dudaklarından çekip kendi dudaklarının arasına sıkıştırdı. Tütünü derin ve bir dört saniye kadar içine çektikten sonra dumanını Jeongguk'un yüzüne doğru üfledi. "Evet moron, hâlâ birlikteyiz."

Jeongguk bir süre tepkisiz kalsa da sonrasında Hoseok'a dönüp "Zor zamanlar geçiriyorsan bunu benimle paylaşabilirsin, biliyorsun değil mi?" dedi.

"Ha ha, siktir git, bok kafalı." Jimin ona bir tekme savurdu, Jeongguk bundan kaçtı ve Hoseok yalnızca gözlerini devirdi. Bu ikisi hayatının en önemli parçalarıydılar ve bu olmadan önce keşke engelleseydim düşüncesi zaman zaman aklına uğramıyor değildi.

"Ön bahçeye dönsek iyi olur, bugün biyoloji hocası nöbetçi. Sigarayla yakalarsa sikimizi tutar," Hoseok bunu söyledikten sonra az önce Jimin'in kendisine yaptığı gibi sigarasını aldı ve bir kez daha içine çektikten sonra yere attı. "Gerçekten tutmaktan bahsediyorum."

"O orospu çocuğu bir sik yapamaz," Jeongguk kendinden emin duruyordu, ki bunun için yeterli sebepleri vardı. "Beni gördüğü yerde yolunu değiştiriyor," Yine de o da sigarasını söndürdü çünkü biraz sonra zil çalacaktı.

Ön bahçeye geçtiklerinde havanın inanılmaz bir şekilde güzel olması nedeniyle onları bir kalabalık karşılamıştı. Çimlerde ve banklarda oturanlar, oradan oraya koşturan birinci sınıflar vardı. Güneş onları ısıtıyordu ve sanki dünyanın sonu yokmuş gibi eğleniyorlardı.

"Şu seninki değil mi?" dedi Hoseok ve sormak aklına yeni gelmiş gibi ekledi. "Sahi aranız nasıl?"

Jeongguk, Hoseok'un gözleriyle gösterdiği yere baktığında istemsizce yürümeyi kesti ve ağzının içinden bir küfür savurdu. Taehyung saçlarını geriye doğru tarayıp alnını açığa çıkarmıştı. Güneş ışığının altında parlayan saçları nefes kesici görünüyordu ve evet, Jeongguk nefesinin kesildiğini inkar edemezdi. Özellikle her zaman tertipli görünen örnek öğrenci Kim Taehyung'un kıravatını gevşetip gömleğini pantolonunun içinden çıkartması ayrı bir olaydı. Dikkat çekmek için çabalamış gibiydi ve Jeongguk bunu ne ya da kim için yaptığını çözemiyordu. Her zamanki gibi görünse olmaz mıydı? Daha az... dikkat çekici?

"Taehyung-sshi," diye bağırdı kendine hakim olamayıp. Kalabalığın içinden sesi neyse ki biraz uzağındaki çocuğa ulaşabilmiş ve onun dönüp kaşlarını merakla kaldırarak kendisine bakmasını sağlamıştı. Bu sayede onun gözlerine de bir şey yapmış olduğunu fark etti. Kalem mi sürmüştü o? Jeongguk sinir olmuş gibi güldü. "Saçların için özendiğini görüyorum..." dedi gıcık bir şekilde ve ekledi. "Bok gibi olmuş."

Taehyung aniden gelen iltifat nedeniyle bir süre hiçbir şey demeden dursa da, Jeongguk'un inanılmaz rahatsız edici sırıtışı yüzünden orta parmağını kaldırıp "Siktir git," diye bağırmıştı.

O sırıtışı çözmek zor değildi. Jeongguk sıçtın diyordu ona. Seni mahvedeceğim.

Jeongguk onları izleyenlere bir saniye olsun dikkatini vermeden Seolhyun'un bir zamanlar kendisine yaptığı gibi elini yumruk haline getirip dudaklarına götürmüş ve sakso çekiyormuş gibi yapmıştı. Taehyung'un gözlerinin sinsice kısıldığını görünce Hoseok'a gecikmeli bir cevap verdi.

i'm a bad liar (believe me, this one time)Where stories live. Discover now