Baba

440 26 9
                                    

2 gün sonra NAZLIDAN:

Zeynep sonunda taburcu oldu. Kız'ın dinlenmesi lazım ama o maskeli olacak adam inatla bizi çağırıyor. Zeynep ne kadar ben iyiyim dese de sol kolunu kaldıramıyordu. Kıyafetlerini gitmesine yardım ettik. Özellikle Esra çok ilgileniyordu. Zeynep'in kıyafetlerini almak için eve bile o gitti. Barış ben giderim dediğinde onu azarladı "Kızın özel eşyaları var Barış farkındaysan siz sadece sevgilisiniz git Zeyneple ilgilen" diye bağırdı. Giyinmesine bile yardım etti. Kızlarla biz beceremedik. En sonunda hastaneden çıktık. Kapıda birsürü insan vardı ne biz onları tanıyorduk nede onlar bizi tam olarak tanıyordu. Zeynep çıktığı an hepsi alkışlamaya başladı. Yüzümüze flaşlar parlıyordu.  Bu olaydan ne zaman kurtulacağımız hakkında hiçbir fikrim yoktu. Ben en son liseyi bitirip güzel bir üniversite tutturmak adına planlar yapıyordum. Bazen diyorum ki keske o rock konserine hiç gitmeseydim sonra birden Savaş aklıma geliyor ve kararım anında değişiyor iyiki gitmişim diyorum. Arabalara bindiğimizde hızlıca oradan uzaklaşıp adamın bizi çağırdığı yere doğru sürmeye başladık. Ormanlık alanda bir depo önünde durduk. İçeriye girmek için bazıları sabırsızlanıyordu. Burası tekin bir yer değildi. Bunu Savaş da fark etmiş olacakki arabadan silahları aldı ve hepimize verdi. Silah tutmayı bile bilmeyen ben artık yanımda silah olmadan dolaşamıyordum bile. İçeriye girdiğimizde korumalar etrafımızda durdu. Sonrasında onları takip etmeye başladık. Gideceğimiz yere vardığımızda şok olduk. Gördüğümüz görüntü iğrençti yani bana göre öyleydi. Kampta bize musallat olup kampı bize zehir eden kişiler birer sandalyeye bağlanmış ve çizilmedik hiçbir yerleri kalmamıştı. Benim igrenerek baktığım yere Savaş ve diğerleri sadistçe sırıtarak bakıyorlardı. Sonrasında duyduğum ayak sesleri ile gerilmeye başaladım. Tok gelen ayak sesleri bir adamin geldiğine işaret ediyordu. Sanırım hayattaki tek yeteneğim bu herhangi bir çıtırtıyı bile duyuyordum kim olduğunu yere basmasından kaç kilo olduğunu bile tahmin edebiliyordum. Şu an bize yaklaşan adam yaklaşık 83 kilo civarındaydı. Adam yanimizw geldiğinde yüzünde yine o maske vardı. Savaş:O maskeyi çıkartacağını zannetmiştim.
Maskeli:Evet doğru zannetmişsin öyle yapacağım ama biraz beklemek zorunda kalacaksınız.

Savaşta en ufak bir belirti bile yoktu. Adam arkasını dönüp kolej bebelerini gösterdi evet bizim onlara koyduğumuz isim bu. Şeytanlarmış papcumun şeytanları. Sonrasında bana doğru yürümeye başladı. İçimden geri geri gitmek geliyordu ama yapmadım. Yüzüme dikkatli bir şekilde baktıktan sonra saçımın bir tutamı ile oynamaya başladı.
Maskeli:Tıpkı babana benziyorsun.
Savaş:Çek ellerini
Maskeli:Tamam kızma aslanım.

Dedi ve tekrar arkasını döndü. Babamı nereden tanıyordu.
Savaş:Baba!

Üzüntülü sesi ile bunu söylenmişti. Hepimiz şaşkınlıkla Savaş'a bakmaya başladık.
Maskeli:Bunu nereden çıkarttın.
Savaş:Saklanma artık baba sesini unuttuğumu mu zannettin sadece iki sene oldu baba iki sene ben senin sesini değil iki senede unutmak aşılar geçse yine unutmam.

Maskeli birden kafasındaki maskeyi açıp Savaş'a sarıldı "Oğlum". Savaş kolunu kaldırıp sarılma zahmetinde bulunmamıştı. Banu ağlamaya başladı. Tabi ya bu adam Banu'nun da babası.
Savaş:Neden ölmüş gibi yaptın neden bırakıp gittin beni annem senden önce beni bıraktı bu kendi isteği ile olmadı ama sen beni kendi isteğinle bıraktın baba. Uzak dur benden bizden iki senedir nasıl uzak durduysan şimdi de uzak dur.
Maskeli:Oğlum yapma böyle iki sene senin karşına çıkacağım günün hayalini kurdum. Çok güçsüzdüm bak şimdi çok zenginim, güçlüyüm artık seni ve değerini koruyabilirim bu işleri bırakıp normal bir hayat sürebilirsiniz. Güzel bir üniversite evlilik çocuk hayatınız çok güzel olabilir.
Savaş: İstemiyorum ben evlilik falan git baba iki sene önce nasıl gittiysen şimdi de git.

Ne evlilik istemekmek. Savaş benimle dalga mı geçiyor. Ses çıkarmadım bunun hesabını sonra soracaktım. Banu'nun ağlaması daha da artıp hıçkıtığa dönüşmeye başladı. Maskeli Banu'ya yaklaştı
Maskeli:Sen neden ağlıyorsun küçüğüm anne babanı mı özledin bu sahneyi gördüğün için senden çok özür dilerim.
Savaş: Hayır baba ailesini özlediği için ağlamıyor.
Maskeli:Neden ağlıyor o zaman Savaş
Banu:Gerçek babamı gördüğüm için ağlıyorum.

Maskeli şaşkınca ona baktı. Ağzından neredeyse fısıltı gibi "Ne?" sorusu döküldü. Savaş bağırarak konuşmaya başladı.
-Zehra'dan peydahladığın kızdan haberin yok mu?
Barış: Savaş kendine gel nasıl konuşuyorsun.

Savaş barışın dediği ile kendine gelip Banu'nun yanaklarını elinr aldı. Banu bu söylediği şeyin sayesinde daha fazla ağlıyordu.
Savaş: Özür dilerim kardeşim ağzımdan kaçtı sinirle söyledim çok özür dilerim.

Dedi ve sarıldı. Maskeli hala daha şaşkınlıkla izliyordu. "Kızım" dedi sessizce. "Zehra bana senin öldüğünü söyledi."  Neredeyse hepimiz ağlamak üzere geldik. Benim aklımsa hala daha Savaş'ın evlenmek falan istemiyorum diyişine takılmıştı. Böyle bir ortamda bu şekilde düşününce aklıma bir ata sözü geldi 'Mahalle yanarken o..spu balkonda saçını tararmiş' kafamdaki bu sözü atıp sessizce oradan çıktım. Yanlız kalmak istiyorum bir süre yanlız kalmak. Hızlıca kendi arabama atlayıp uzaklaştım. Savaş gittiğimi bile fark etmedi. Artık beni hiç umursamıyordu. Ama yeter artık madem evlenmek istemiyor onun eğleneceği kız olmayacağım. Hızlıca sürmeye devam ederken bir yandan da nereye gitsem diye düşünüyordum. Eve gidip yanıma eşyalarımı aldım. Hesabımdan yeteri kadar para aldıktan sonra yola koyuldum. İlk hedefim Antalya....

ÇETE (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now