7.bölüm

71 30 17
                                    

İşte geliyor, küvetteki kaçınılmaz son...

Eve vardığında içeri sessizce girmeye çalıştı, başardı da, ama abisi onu kapının önünde bekliyordu, kötü olan Asya'nın normal bir durumda olmamasıydı, teninde siyahlıklar, elbisesinden buram buram is kokusu yayılıyordu ve yırtığı vardı. Abisine baktı, abisi ona baktı ve ışığı yaktı, Asya bu aniden gözlerini kamaştıran ışığa elini tuttu, bu refleksi canını yakmıştı, kolundaki çizikler her hareketinde sanki yeniden çiziliyormuşçasına acıyordu. "Neredeydin sen?" dedi Mete, Asya sessizliğini korudu, Mete ışığı Asya'nın gözünden çekip yanına gitti "neredeydin dedim? Bu kollarının hali ne? Sen iyi misin?" "Değilim abi, ama konuşmak istemiyorum sadece duş alıp uyumak istiyorum" deyip onu kolundan iterek banyoya doğru hızlıca yürümeye çalıştı, bacakları acıdığı için hızlı yürüyemiyordu.

Ses çıkarmadan sessizce üstünden yırtılan elbisesini çıkardı ve küvetin içine oturdu, suyu çok sıcak olmayacak şekilde ayarladı ve bacaklarını temizlemeye başladı, yaraları sıcak su değdikçe acıyordu. Bacaklarını temizlemeye devam ederken kendini tutmak istemedi ve ağlamaya başladı. Kollarını bacaklarına sardı ve boşluğa başını gömüp ağlamaya devam etti, elindeki fıskiye hala su veriyordu. Sıcak gözyaşları aktıkça gözü yanıyordu, başını kaldırdı ve yüzüne fıskiyeyi tuttu, diğer eliyle de silmeye başladı. Yüzünden akan sudan sıcak göz yaşları suya karışıyordu. Ağlamaya devam ederken küvetin tıpasını taktı, sıcak su küveti doldurmaya başladı. Küvet dolana kadar hareketsizce ağlamaya devam etti. Ama artık ağlamıyordu, sadece boş boş suya bakıyordu, gereğinden fazla su dolmaması için çeşmeyi kapattı ve boş bakışlarına devam etti. O sırada banyonun kapısı açıldı, içeri biri girdi, gözleri yandığı için anlayamadı kim olduğunu başta, "kimsin?" diye bir soru yöneltti ama sanki boşluğa yöneltmiş gibi cevapsız kaldı, korku sardı bedenini, tekrar etti sorusunu ama bu sefer daha yüksek sesle "kimsin?" "Gizem ben, sen kimsin asıl, Asya? Uyumadın mı?" "Hayır Gizem, neden buradasın?"

********

Sabah uyandı, yüzünü bile yıkamadan kahvesini içmek için mutfağa girdi. Ama mutfak tuhaf bir şey kokuyordu, sanki... bilemedi ne olduğunu ama sanki... bir şey çürüyor gibiydi... sanki... İşte oradaydı, gözlerine inanamıyordu, nasıl olmuştu anlamamıştı ama çok kötü duruyordu, korkuyla yanına yaklaştı, yaklaştıkça koku arttı, kırmızı sıvının yere döküldüğünü gördü, tezgahın üstünde, biri çilekleri açıkta bırakmıştı, anlaşıldığı kadarıyla geceden kalmalardı, üstünde de bir tabak vardı ve bu tabak çürüdükleri için ezilmelerine sebep oluyordu, "hangi gerizekalı bu çilekleri açıkta bıraktı?" diye bağırdı, sesi evde yankılandı ama kimseden bir cevap alamadı, herkes uyuyordu, saat kaçtı ki? Duvardaki saat 5.57'yi gösteriyordu. Saat daha çok erkendi, hava da yeni aydınlanıyordu, ama Asya neden bu kadar erken kalkmıştı?

     Elinde kahvesiyle odasına döndü. Çalışma masasına oturdu ve bilgisayarı açıp Instagrama girdi, fake hesabına. Birkaç kişinin hesabında dolaştı, o hesaba gelince başta girmemeyi düşündü. Evet girmeyecekti ama çok istiyordu, sanki istediği şey kendine acı çektirmekti. Ama bunu yapamadı çünkü bir ses duydu, dışarıdan geliyordu, penceresinin önünden. Dışarısı felaket karanlıktı ve sisliydi, ürkünç bir manzara vardı kısaca. Kalbi korkuyla hızlanmıştı, pencerenin önüne bakmak üzere o tarafa yürüdü ve açmadan dışarı baktı önce, bir şey göremediği için hafifte olsa rahatladı ve bu rahatlığın getirdiği cesaretle pencereyi açtı ve başını çıkartıp dışarı baktı, soğuk hava yüzüne çarpınca sıcak bedenini bir titreme aldı, refleks olarak kollarını kendine sardı. Sol tarafta çalılık hışırtısı duyunca o tarafa baktı ve koşan birini gördü, resmen kaçıyordu! Ayağında ev terliği olmasını fırsat bilerek atladı camdan ve peşinden koşmaya başladı, ama gözden kaybetti o insanı, kız ve ya erkek, anlaşılmıyordu da. Kahvesini bitirebilmeliydi enerjisini toplayabilmesi için. Camdan içeri girdi tekrardan ve terliklerinin altını temizledi.

    Anlamıştı neden uyandığını, izleniyordu ve bunu hissetmişti. Tüylerini diken diken etmişti bu farklındalık. Ne yapacağını bilemez halde, korkuyla odasında dört dönerken kapıdan birinin geldiğini duydu "Asya? Bu saatte neden uyanıksın? O sesler de neydi? İyi misin?" dedi Çağkan ona doğru yaklaşırken. "Hayır, izleniyordum ve bu yüzden uyandım" diye cevapladı. "Kim izliyordu seni? Bunu nerden anladın?" "Ya bilmiyorum, hissettim işte. Çıktı gitti ne bileyim yüzünü bile göremedim" dedi pencereyi göstererek. Çağkan yüzünü ovuşturdu elleriyle, yeni uyandığı için halen kendine gelememişti, ya da en azından öyle gözüküyordu. O sırada kapıdan bir ses geldi "endişelenmeyin, ben hallederim" dedi ve Çağkan'ı ittirerek Asya'nın yanına gelip sarıldı ona Can. Çağkan çıktı onun geldiğini görünce, Can ise arkasından kapıyı kapattı ve Asya'nın kulağına fısıldadı "Çağkan'dan hiç hoşlanmıyorum" "neden?" diye sordu Asya, "bilmem, tipinde bile hayır yok çocuğun" deyip gülmeye başladı Can, Asya da ona güldü.

     "Hadi geç yat sen, ben burdayım" dedi Asya'ya, "sen kim oluyorsun da yanında oluyorsun lan, çık dışarı ben bakarım ona" dedi Mete kapıyı açarken. "Ya Mete abi olur mu böyle ya sanki... sanki ne bileyim... Hmm... ne denir ya..." "ne denirse denir, ne yapayım? Çık dışarı daha uyanamamışsın bile" deyip gönderdi Can'ı. Ama o sırada başka biri daha girdi odaya "Mete abi çıkar mısın lütfen?" "Sana ne oluyor Ada?" soruya soruyla cevap verdi Mete. Ada öyle bir bakış attı ki Mete odadan çıkmak zorunda kaldı, o çıkarken Ada onun kulağına fısıldadı "endişelenme, senin bu evde olman bile Asya'ya güvende hissi veriyor". "E hadi uyu" dedi Ada koltuğa otururken. "Uykum yok" dedi Asya battaniyeyi boğazına kadar çekerken. "Yatağa neden girdin o zaman?" diye sordu Ada, "bilmem" diye de bir cevap aldı. "Ben yüzümü yıkamaya gidiyorum" dedi Asya ve ayağa kalktı. Banyoya gitmek üzere yürümeye başladı. Hızlı değildi ama kaplumbağa yavaşlığında da gitmedi. Yolda giderken de salona bir göz attı, herkes uyanmıştı gürültüye, ama Gizem hala uyuyordu galiba.

İçeriye doğru "günaydın!" dedikten sonra karşılık aldığı an yürümeye devam etti. Kapıyı açtı ve içeri girdi, yüzünü yıkamak için musluğu açtı ve avuçlarını suyla doldurdu, yüzüne çarptı. Banyonun perdesi kapalıydı, yere de biraz su dökülmüştü. Tuhaf olan, suyun rengiydi, belli olmuyordu yerdeki fayansların renginden ama şeffaf olmadığı da kesindi. Merakla perdeyi aniden açtı, ama gördüğü şeyle dizlerinin bağının çözülmesiyle yere düşmesi bir oldu, ve en sonunda boğazında tıkalı kalan o çığlığı bastı. Korkuyla gerilerken Mete onu ayağa kaldırıp Gizem'in kanlar içindeki cansız bedenine bakmamasını sağladı.

Oy sınırı 20

You're So GorgeousWhere stories live. Discover now