3.8

650 87 74
                                    

"Neler oluyor?"

Kapının dışından gelen seslerle gözlerimi araladım. Ne ara uyumuştum?

Ayağa kalkıp kapıdan uzaklaştım ve yatağıma oturdum. Başım çok ağrıyordu, ayrıca boynum da tutulmuştu.

Elimi enseme koyup ensemi ovdum. Bu sırada kapı tıklatılmış ardından da açılmıştı.

Gözlerimi merakla kapıya çevirdiğimde kapının önünde dosyama bakan polisler vardı.

Merakla gözlerimi polislerde gezdirirken gözlerime polislerin arkasındaki dağılmış Jimin takıldı.

Yoksa Jimin'de benim gibi bütün gece kapının önünde mi oturmuştu. Benim yüzümden boynu ağrıyor olmalı.

Jimin'le gözlerimiz buluştuğunda Jimin burukça gülümsedi.

"Taehyung, şimdi biraz daha iyi misin?"

Gözlerimi konuşan polise çevirip başımı yavaşça salladım.

İyi değildim ama eskisi kadar kötü de değildim.

"Söylediğin yere gidip bahçeyi kazdık ve iki bedene ait kemikler bulduk."

Kafamı salladığımda polisin yüz ifadesi ciddileşmişti.

"Ama bahçedeki kemiklerle bize anlattıkların uyuşmuyor Taehyung."

Kaşlarım çatıldığında polis bana doğru birkaç adım atıp elindeki dosyayı bana uzattı.

"Söylediğin gibi kardeşinin kemikleri bahçede gömülüydü ama annenin kemiklerini bahçede bulamadık Taehyung."

Kalbim bütün hızını kaybetmişti. Ortalık sessizleşirken bu sese kardeşimin çığlıkları eşlik etmeye başlamıştı.

Nefes alış verişim düzensizleşirken gözlerim polisin arkasındaki şaşkın Jimin'e kaydı.

Jimin şaşkınca yere bakıyordu. O da böyle birşey duymayı beklemiyor olmalıydı.

"Bahçede bulduğumuz kemikler babana ait Taehyung."

Her taraf aniden sessizleşmişti. Çığlıklar da susmuştu. Tek duyduğum şey kalp atışlarımdı. Düzensiz atan kalp atışlarım.

Ellerim titremeye başladığında anılarım gözlerimin önünden film şeridi misali geçmeye başladı.

Gözlerimi yere çevirip sıkı sıkı yumdum. Hayır, bunu duymaya hazır değilim. Hayır!

Gözümün önüne babam geldiğinde gözümden bir damla yaş süzülüp bacaklarımın üzerindeki elime damladı.

"B-babam mı?"

Sesim öyle kısık çıkmıştı ki ben bile duymakta zorlanıyordum.

"Babam...mı?"

Tekrarladım ve gözlerimi elime çevirdim.

"Bütün bunları yapan...babam mı?"

Babamın gülümseyen yüzü gözlerimin önüne geldiğinde göz yaşlarım hızlanmıştı.

Ellerimin titremesi daha da artarken eş zamanlı olarak nefesim de hızlanmıştı.

Sanki nefes alamıyor gibi hissediyordum. Aldığım nefesler bana yetmiyordu.

Elimi göğsüme koyup bedenimi yere doğru eğdim. Sanırım panik atak geçiriyordum.

"Neler oluyor? Hemşire çağırın!"

Polisin sesi sona doğru kısılırken sessizliğin ortasından kardeşimin çığlıkları yükselmişti.

Bir elimle kulağımı kapatmaya çalışırken diğer elimle de kalbime bastırıyordum. Bu kadar acı fazla gelmişti.

Bedenime dolanan kollar ve boynuma damlayan göz yaşlarıyla hıçkırarak ağlamaya başladım.

Jimin kulağıma eğilip bir sorun olmadığını, yanımda olduğunu söylüyordu. Bir eliyle da saçlarımı okşuyordu.

Ne kadar süre öyle ağladım bilmiyorum. Sonunda biraz da olsa kendime geldiğimde Jimin yanıma oturup ellerimi sıkıca tuttu.

"Senden neler olduğunu bize anlatmanı isteyemeyiz Taehyung."

Kafamı iki yana sallayıp kızarmış gözlerimi polise çevirdim ve burnumu çektim.

"Anlatmak istiyorum."

Polis tereddütle bana baktıktan sonra başını salladı. Gözlerimi Jimin'le birleşik olan ellerimize çevirdim ve derin bir nefes alıp anlatmaya başladım.

Uu neler oluyor yavhu?

Dead To Loser ➳ Vmin Textingحيث تعيش القصص. اكتشف الآن