:14

1.4K 164 91
                                    


Her şeye rağmen maalesef hayat devam ediyordu. Şimdi sınıfıma girip sanki dün hiçbir şey olmamış sanki dün canım çıkarcasına ağlamamış gibi davranacaktım. Kabullenmiştim çünkü bir seçeneğim yoktu. Lisem bitince buradan ayrılıp kardeşlerimin yanına gidecektim.

Chanı yalnız bırakacaktım. Ben gittiğim zaman onu terk ettiğimi düşünmesini istemiyordum bu yüzden gitmeden önce ondan ayrılacaktım. Bunu her ne kadar istemesem de yapmak zorundaydım. Uzaktan bir ilişki istemeyeceğini biliyordum. Sonuçta ellerini tutamayıp dudaklarını öpemedikten sonra ilişkinin ne anlamı kalırdı ki. Ondan ayrılacak ardından buraya sanki hiç gelmemiş gibi buralardan gidecektim. 

Sınıfa girmeden önce kendimi düzeltip yüzüme sahte bir mutluluk takındım. Sınıfa girip grubumun yanına oturdum. Kısa sürede harika bir grup olmuştuk. Ama olsak ne olurdu ki bu mutluluğu tadamadıktan sonra?

Sınıfa girmemler arkamdan öğretmende girmiş derse başlamıştık. İlk defa öğretmenin bu kadar erken gelmesine sevinmiştim. Sahte bir gülümsemeyle daha fazla kalmak istememiştim. 

Öğle arasına girdiğimizde grup olarak yemekhanede oturuyorduk. Herkes yüzündeki koca neşeyle birbirleriyle konuşuyordu. Chanın eli omzumda Changbin ile hararetli bir tartışma içerisindeydiler. Minho ve Jisung kendi dünyalarında takılıyorlardı. Hyunjin ve Felix Jeonginin matematik sorularıyla cebelleşiyorlardı. 

Ben ise öylece oturmuş hiçbir şey düşünmüyordum. Çünkü artık düşünmek istemiyordum. Bu fazlasıyla canımı acıtıyordu. Chanla ayrılıp Amerika'ya taşınmayı düşünmek ölümü düşünmek gibi geliyordu bana.

Bu işi hemen halletmeliydim daha fazla düşünüp kendi canımı acıtmak istemiyordum. Okul çıkışı Chanla her zamanki parkımıza gidip ayrılacaktım. Mutluluğumuz başladığımız yerde bitecekti. 

Okul çıkışına geldiğimizde herkes farklı yönlere dağılmıştı. Ben ve Chan birlikte son kez el ele parka gidiyorduk. Yolda Chanın yüzüne bakmamaya çalışıyordum çünkü şu anki mutluluğunu yerle bir edecektim ve ben bunu görmek istemiyordum. 

Her zamanki gibi bankımıza oturduk. Elleri ellerimden bir saniye bile ayrılmıyordu. Şuan bana kalbimi eriten güzel gülümsemesiyle baktığını biliyordum fakat ona dönüp bakamazdım. Üzgün olduğumu anlamış olacak ki ellerini çeneme koyup kafamı ona çevirmişti.

-Aşkım bir şey mi oldu?

Aşkım ne güzel bir kelime değil mi? Ama artık hak etmediğim bir kelime. Ben onu birazdan ölesiye üzecekken onun bana hala aşkım demesi yüreğimi daha da paramparça ediyordu. Aşkım bir insanın diğer bir insanı asla terk etmemesi onu ölesiye sevmesi demek ti ama ben bunu başaramamıştım. Bu kelime artık benim için geçerli değildi.

-Chan seninle bir şey konuşmalıyım

Sakin ve mümkün olduğu kadar gözlerine bakmamaya çalışarak söylemiştim. Konumuzun ciddi olduğunu anlamış olacak ki yüzündeki gülümseme düşmüş yerini ciddi bir ifade almıştı. O ciddiyken bile güzeldi. 

Bütün dikkatini bana vermiş söyleyeceğim şeyi bekliyordu. Ben ise bu kadar lanetli bir cümleyi nasıl söyleyeceğimi düşünüyordum. Bir cümleydi sadece ama sanki bir hançer gibiydi. İkimizin de kalbini delik deşik edecek bir hançer. Bir an yapmamayı düşündüm fakat bunun onun için daha iyi olacağı gerçeği her saniye yüzüme çarpıyordu. Belki de bundan sonra benden nefret bile edecekti. Ama bu cümleden sonra ben onu daha çok sevecektim. 

-Chan ben ayrılmak istiyorum. Üzgünüm bir daha görüşmeyelim. Hoşça kal. 

Kelimelerim söylerken o kadar ağır gelmişti ki bir an kalkamayacağımı sanmıştım. Hatta kalkarken tökezlemiştim bile. Chan ise donup kalmış dediklerimi idrak etmeye çalışıyordu. Daha fazla onun güzel yüzünü görüp kendime acı çektirmeden parktan uzaklaştım. İyiliğim, iyiliği için arkama bile bakmamıştım. 

---------------------------------------------

:c



~SKY~ ChanminWhere stories live. Discover now