:16

1.4K 169 31
                                    


Uyandığım gibi Chanı uyandırıp resmen evimden kovmuştum. Chan neler olduğunu bile anlamamıştı. Chanı evden kovmamdan 3 saat geçmişti. Sadece öylesine koltukta oturmuş aklınıza gelebilecek her şeyi düşünüyordum.

En çokta Chanı düşünüyordum. Onu bırakmayı istemiyordum bu çok açıktı fakat gittiğim zaman ikimizin de çok acı çekeceğini biliyordum. Sonuçta kim bir daha görüşemeyeceği dokunup koklayamayacağı birisiyle sevgili olmak isterdi ki?

Kısa sürede Chana bağlanıp daha sonrasında ayrılmak benim için çok zor. Eminim Chan içinde zordur. Ama bunu onun iyiliği için yapıyorum. Belki de ben gidince bir süre sonra beni unutup yeni bir sevgili yapacaktı. Umarım o zaman daha mutlu olur.

Ama umarım onu benden çok sevmez.

Kapının zil sesiyle irkilip kendime geldim. Chan olmamasını umarak kapıyı açtım. Karşımda Jisung, Felix ve Jeongin vardı. 

-Sizin burada ne işiniz var? Okulda olmanız gerekmiyor mu?

Hepsi soruma aldırmadan içeri girmişlerdi. Jeongin elindeki gül demetini salon masasına bırakmış Jisung mutfağa gidip elindeki kutuyu masaya koymuştu. Hepsi tekrar koltuğa dizilmişlerdi. Bende kapıyı kapatıp salona geçmiştim. 

-Anlatacak mısınız?

Tekli koltuğa oturup bacaklarımı kendime çekerken sordum. Felix koltukta dikleşip bana çatık kaşlarıyla baktı.

-Arkadaşımız bu haldeyken onu bırakıp okula mı gitmeliydik?

Diğerleri Felixe katılıp kafalarını sallamışlardı. Jeongine döndüm hepsinin burada olması olabilirdi fakat Jeongin seneye 12. sınıf olacaktı ve şuan zamanını benim yanımda harcıyordu.

-Peki ya sen? Sınavların yok mu senin?

Jeongin ayaklarına bakmayı bırakıp çatık kaşlarla bana baktı. Şuan bile çok tatlı gözüküyordu. Küçük bir çocuk gibi mızmızlanmaya başladı.

-Ya ama Hyung sen bu haldeyken sınavları önemseyemezdim. Hem ben dönem başından beri çalışıyorum biraz ara vermemden bir şey olmaz.

Uzanıp Jeonginin saçlarını karıştırıp zorla da olsa gülümsedim. Onunda güldüğünü görünce içim biraz daha ısınmıştı. Jeonginin gülüşü en mutsuz gününüzde bile içinizi ısıtabilecek kadar güzeldi. Tıpkı Chanın gülüşü gibi. 

Jisung kendini öne itmiş dirseğini dizlerine koyup bana yaklaşmıştı.

-Anlatma sırası sende her şeyi dökül neler oluyor?

Bacaklarımı tekrar kendime çektim bir süre şu ana kadar olan her şeyi düşünmüştüm. Chan ile ilk tanışmamız, sevgili olmamız, annemin kardeşlerimi alıp gitmesi, ayrılmamız. Her şey o kadar hızlı gelişmişti ki. Film şeridi gibiydi. Ardından arkadaşlarımı daha fazla bekletmeden Her şeyi anlattım. 

Jisung ve Felix aldığım karardan dolayı bana çok kızmışlardı. Jeongin ise hala gideceğimin şokundaydı. 

-Seungmin saçmalama! Hem annen nasıl bu kadar hızlı bir kararla sana bile sormadan kardeşlerini alıp kaçabiliyor ya?

Omzumu silkmiştim. İnan bende bilmiyordum. Her şey çok hızlı olmuştu olayları kavrayamıyordum. Jisung hala anlamamış kaşları çatık etrafa bakıyordu. Sinirlendiği çok belliydi. Felixin de ondan kalır yanı yoktu. Jeonginin gözleri dolmaya başlamıştı. Sonunda ağzını açıp dudakları titreyerek konuşmaya başladı.

-Yani bizi bırakacak mısın?

Jeonginin sorusunu bende her zaman kendime soruyordum. Hiçbir şey olmamış gibi onları bırakıp gidecek miydim gerçekten? Bilmiyordum. Ben artık hiçbir şey bilmiyordum. 

Gözlerim dolmaya başlamıştı Jisung bunu fark edip bana sarılmıştı ardından Felix ve onun ardından Jeongin sarılmıştı. Birlikte gözyaşlarımızı tutmaya çalışsakta başaramayıp ağlamış birbirimize sarılmıştık. 

Günün geri kalanını sanki son günümüzmüş gibi eğlenerek geçmişti. Kısa sürede yaşanan en güzel şeylerden biride bu olmuştu birbirimize sıkı bağlanmamız.

-----------------------------------


~SKY~ ChanminWhere stories live. Discover now