Bölüm 1: Bir acıyla nasıl baş edilir?

1.6K 103 502
                                    




Evet, bu sizinle paylaştığım ikinci kurgum ve beğeneceğinizi umuyorum. En başından söylemek isterim ki, kitapta zaman zaman kan, cinayet, işkence vs. gibi hassas, tasvip edilmeyen konular ve  küfürler bulunacak. Hassas biriyseniz şimdiden başlamamanızı tavsiye ederim :).

Ve sizlerden kitabı dikkatle, yani olay akışını ve karakterleri analiz ederek okumanızı isteyeceğim. Çünkü her bölümde diğer bölümlerde yaşanacak olaylar için ipuçları bırakıyorum.

Son olarak da bulduğunuz ipuçlarını, kurguyla ilgili düşündüklerinizi, varsayımlarınızı ve çıkarımlarınızı yorumlar kısmında benimle paylaşırsanız sevinirim.

İyi Okumalar! <3

Bölüm 1: Bir acıyla nasıl baş edilir?

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Bölüm 1: Bir acıyla nasıl baş edilir?

Yaşam kılığına girmiş ölümün insanlık üzerinde kol gezdiği; öfke, nefret ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü o tehlikeli vakitlerden biriydi. İnsanlar için tek gerçek şey duygularken, tek korktukları şey de kendileri ve bu duyguların esiriyken yapabildikleridir. Çünkü ölümün ağırlığını taşıyan insanların kaybedecek bir şeyleri olmazdı...

Bir acıyla nasıl baş edilir?

Yıllar önce, mutlu bir hayata sahip on yedi yaşındaki bir gencin, anne ve babasının ölümlerinin şahidi olduktan sonra içinde büyüyen öfkesini bastırmak için kendisine sorduğu ilk gerçek soruydu bu...

Bir acıyla nasıl baş edilir?

Her şey bu soruyla başlamıştı. Yanıtıysa oldukça basitti;

İntikam alarak...

Çocuğun kendine verdiği bu cevap her şeyin devam etmesi için tek nedendi.

Yıllar geçmiş, o küçük çocuk büyümüş, eski soruların yerini yenileri almıştı. İyi ve kötü kavramları artık onun için farklı anlamlar ifade ediyordu. Ve tek bir şey anlamıştı tüm bunlardan; Kötü olmak için bir şey feda edilmeliydi. Elinden sevdiği bir şeyin alınması yeterdi birini kötü kılmaya. Fakat iyi olmak içinse tüm bu yapılanlar görmezden gelinmeliydi, hatta yeri geldiğinde hayatını karartanları affedecek kadar güçlü olunmalıydı.

O, bir gecede büyümek zorunda bırakılan çocuk, Atlas Demirdağ, kendini kesinlikle güçlü hissetmiyordu. Ailesinin ölümüne sebep olan kişilerin dışarıda ellerini kollarını sallayarak gezmelerine göz yumamayacak kadar öfkeyle doluydu. Varsın ona güçsüz desinler, umurunda bile değildi. Adalet istiyordu ve bunu kendisi sağlamazsa kimse sağlamayacaktı.

Onlarca, belki yüzlerce ailenin yok olmasına sebep olan o kişileri yakalatmak için kimse yeterince cesaretli ve zeki değildi. Fakat Atlas bunu deneyecekti. Aradan geçen on yılın sonunda planını devreye sokmaya hazırdı. O gün, o gece her şeyi başlatacaktı. Ne pahasına olursa olsun ailesini yok eden kişilerden intikamını alacaktı. Ve bunu yaparken yalnız da olmayacaktı.

Asla Benim Türüme Güvenme!Where stories live. Discover now