Bölüm 8: İnsan ne zaman çaresiz kalır?

263 27 131
                                    

Merhaba! Yeni bir bölümle geldim! Hazır mısınız?

P.S. Dikkatli olun, bir sürü detay var bu bölümde de. İpuçlarını yakalamaya çalışın. >.<

Bulduğunuz ipuçlarını ve ilerisi için varsayımlarınızı yorumlar kısmında benimle paylaşırsanız çok mutlu olurum. Yorumlarınız benim için gerçekten çok önemli.

İyi Okumalar! <3

Bölüm 8: İnsan ne zaman çaresiz kalır?

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Bölüm 8: İnsan ne zaman çaresiz kalır?

Atlas Demirdağ...

İnsanlar için, diğer kavramlar gibi çaresizlik kavramı da farklıydı. Herkesin çaresiz hissettiği, zaaflarının ortaya çıktığı zamanlar vardır. Öyle anlar ki dünyanın en duygusuz insanına bile bir şeyler hissettirirdi. Hoş, zaten kimse o kadar duygusuz olamazdı. Belki duygular bastırılabilir veya kontrol edilebilirdi; fakat hep orada durur, gün yüzüne çıkacağı zamanı beklerdi. Bedaheten ortaya çıkınca da artık kontrol edilen taraf duygular değil, insanlar oluyordu.

Atlas da tam olarak öyle anlardan birini yaşıyordu. Uzun zaman sonra tekrar hissettiği o çaresizlik, kelimelere sığamayacak türdendi. Kelimelere sığamadığı gibi kalbine de sığamıyordu. Bir harabeden farksız olan yüreği zihninin sınırlarını zorluyor, tüm her şeyin gerçek olup olmadığını sorgulatıyordu ona. İlk defa anne ve babasını kaybettiğinde böyle hissetmişti. Şimdi de Helen yüzünden oluyordu.

Kaybediyordu yine birilerini. Helen... En değerlisi ellerinden kayıp gidiyordu ve o, küçücük bir odada sadece öylece durup çaresizce bunu izleyebilmişti.

Helen'in bunu yapacağını öğrendiği anda dur durak bilmeden odada volta atmış, bunu nasıl durduracağını düşünmüştü. Kız kardeşi o gün yeterince kafasına göre hareket etmemiş gibi, üstüne kulaklığı da çıkarmıştı. İletişimin kesilmesiyle Atlas'ın masanın üzerindeki kalemliği öfkeyle devirmesi bir olmuştu. Daha fazlasını yapmak istediyse bile öfkeyle hareket edecek durumda olmadığının bilincinde olarak yapmamayı tercih etti. Helen'i aradı, en azından telefonla ulaşmak için; ama açmıyordu. Kafeye de daha ulaşmamıştı.

Atlas korkusunu ve endişesini gizlemeye, geri plana atmaya çalışsa da pek başarılı olamıyordu. Konu Helen olunca ve hayatı tehlikedeyken bocalıyor, toparlayamıyordu. Helen öyle bir şey yapmıştı ki, hepsinin elini kolunu bağlamıştı.

Atlas bir şeyler olacağını hissetmişti. Helen'in bakışlarından sezebilmişti. Yine de bu duygularını inkâr etmeyi, onu kedince uyarmayı denedi. Ancak her şeyi daha kötü yapmaktan başka bir işe yaramamıştı. Helen'e kızmak istiyordu; ama yapamıyordu. Zaten birazdan kızın geleceği hâlin farkındaydı. Bu yüzden kızamıyordu da. Oysaki sinirlenecek çok sebebi vardı.

Atlas onu korumak için kendi hayatından vazgeçmişken -bunun için Helen'in kızgın olduğunu biliyordu- onun kendi hayatını sırf Atlas'a ders vermek için tehlikeye atmasına kızgındı. Planı tehlikeye sokacak şeyler yapmasına kızgındı. Kafasına göre hareket etti diye kızgındı. Onu anlamadığı için, durmadan Atlas ile kavga ettiği için kızgındı. Atlas'ın otoritesini diğerlerinin yanında sarstığı, sözünü dinlemediği için kızgındı...

Asla Benim Türüme Güvenme!Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin