Neydin Ne Oldun

305 227 125
                                    

Bu bölüm değerli okuyucumuz Sevanur_Yln8 ithaf edilmiştir

Keyifli okumalar

Oy vermeyi unutmayın lütfen ❤

Sevgili günlük,

bugün seninle daha yakın olmanın vakti geldi. Bugün sana tüm benliğimle,  savaşını verdiğim ve sulhu olmayan bir savaşta muzaffer olamama korkumu anlatacağım. Ama bana biraz müsaade et olur mu bunu yapmak benim için kolay olmayacak. Çünkü aynayı yüzüme tutupda görmek istemediğim çirkinliklerimin beni daha da korkuya sürüklemesini istemiyorum.

Adım adım açılmak, bir ikindi vakti rahatlığıyla, fesleğen kokan bir yerde sana bunları söylemek ve beni anlamanı isterdim. Unutmadın değil mi? Beni anlarsan belki Afrika doyar demiştim. Bu kadar önemli benim için senin beni anlaman.

Neyse, belki de o rahatlığı asla bulamayacağım ve bugün sana daha net açılma kararımın cesaretini kaybedeceğim. O yüzden başlayacağım bir yerlerden işte...

Kaç yaşındaydım hatırlamıyorum ama 'Sofi' kelimesini ilk o zaman duymuştum. Sofi... Değişik bir kelime gelmişti. Sordum babama, ne anlama geliyor bu diye.

Sofi: bilen, bilgili, ahlaklı ve bildiklerini yaşayan güzel insan demektir dedi.

Böyle bir insan olmayı çok istedim sevgili günlük. O kadar çok istedim ki bu kelimenin anlamını öğrendiğim öğlen saatlerinden, akşam uyuyana kadar da her boşlukta bunun için dua ettim. İçimde heycan, havayi fişekler gibi patlıyordu yüreğimde. Çocuğum ya hani hala bu dualarımın kabul edilip edilmeyeceği için de bir işaret istiyordum Allah'tan. Haşa, sümme haşa sanki siparişini verdiğim kargonun takibini yapıyormuşum gibi ... Ama sen maruz gör çocuğum işte o vakitler. Hem tamam başkasının delaleti beni hidayete erdirmez ama çocuk olmadığı halde hala daha Allah'a bana işaret ver şartı koşanlar yok mu? Neyse... Konuyu dağıtıyorum yine...
Benim sofi olacağım kabul edilecekse bir işaret bekliyordum. Çok kibirli bir davranış değil mi? Hani işaret gelmezse, kabul görmezse, denemeyecektim bile sofi olmak için. Ahhh ahhh.

Çocuğum dedim ya demek ki temiz kalple dilemişim bunları. Gece uyudum. Bir anda bir ses uykumu böldü. Yatağımdan kalktım. Pencereden dışarı baktım. Bulunduğum odada beklediğim işaret yoktu çünkü. Tam hayal kırıklığına uğrayacaktım ki uyanalı daha 10 15 saniye olmamıştı ki ezan okunmaya başladı.

Sevindin dimi sevgili günlük, bana işaret verildiği için, dualarımın kabul olduğu için sevindin değil mi? Ama dur acale etme! Ezanı duyan ben bunu o zamanlar bir işaret olarak görmedim. Anlamadım bile. Tekrar yatağıma girdim ve uyudum!

Hayat böyle değil mi sevgili günlük. Yüzlerce anda yüzlerce işaret ve bahane bizleri Allah'a yakınlaştırmak için gözlerimizin önünde dururken biz bunlara kör ve sağır kalıyoruz. Neyse işte sabah uyandım. Hala bir işaret bekliyorum. Bekliyorum beklemesine de sabrım o kadar da kaliteli değilmiş ki daha öğlen olmadan işaretin falan geleceği yok deyip pes ettim. Beklemeyi bıraktım. Asla sofi olamayacağımı anladım.

Benim yaptığım şey, otogarda beklediğim otobüsün geldiğini görmeyip, hatta gidişini bile fark etmeyip hala daha otogarda o otobüsü beklemek gibi. Neye yarar değil mi? Hala onu beklemek. Otobüs gelmiyor diye kızmak! 

Yıllar geçti sevgili günlük. Sofi olmayı bir daha hiç aklıma getirmedim. Ortaokul 8.sınıftayken bir gün çocuğun birisi yanıma gelip enseme yapıştırdı şaplağı. Ayağa kalkıp haddini bildirmek istediğimde yakama yapışıp beni daha fazla dövmekle tehtit etti. Hatta Allah'a peygamberime küfürler etti.
Korktum! Bu yaşta birinin böyle şeyleri ağzına alması bana korkunç geldi heralde. Korktum, herkesin içinde içime sinip kalakaldım sıramda. Zorbalık değil, gururum değil ya da dayak yemekten değildi korkum. Bunu biliyordum. Yetersiz bir kalbe sahiptim. Bunu anladım. Okul hep bu zorbalıklarla geçip gidiyordu. Dayanamadım. Sürekli tek başıma oturup düşüncelere daldığım, ağladığım ve kendimi aradığım çatımıza çıktım.

Orada ağladım sevgili günlük. Hıçkıra hıçkıra ağladım. Ağlarken de dua ettim. "Allah'ım bana öyle bir güç ver ki beni gören, ilişmekten korksun. Sana dil uzatacakların dilini koparabileyim."

Okul bitti. Liseye geçecektim ve lise birinci sınıfı şehir dışında ailemden bin kilometre ötede akrabalarımda misafir olarak kaldığım şehirde okumaya başladım. Orada güçlendim işte. Orada ettiğim dua vuku buldu. Lise ikinci sınıfda tekrar şehrime geri döndüm. Hatta biliyor musun sevgili günlük o enseme vurup küfürler eden çocukla da döndükten bir hafta sonra karşılaştım. Aynı kabadayılıkları sürüyordu. Yine horozlandı. Dövdüm onu sevgili günlük. Hayatı boyunca yemediği kadar dayak attım ona.

Neyse yıllar beni serseri, gücün esiri yapmış, olduğum lisede gangıster havasıyla çeteleşmiştik. Tüm bu zamanlarda gücün yetersiz kaldığı şeylere şahit oldum. Çıktım yine bizim o çatıya... Yalvardım. Bana cesaret vermesi için Allah'a yalvardım. Gözümün gördüğü hiçbir şeyden korkmak istemediğimi söyledim Allah'a. Bu zamana kadar gücümün güveniyle hareket eden ben, çok geçmeden cesareti de kazanmıştım. Benden yaşça büyüklere bile kafa tutuyor. O küçük dünyamızda o küçük lisede büyük adam benim işte diye pozlar veriyordum.

Neyse ki zaman çok geçmeden kudretin sahibi olmadığımı cesaretin bu kadar zavallıca bir şey olmadığını da öğrenme fırsatı tanıdı. Evet sevgili günlük. Yine evet. Üçüncü defa dua için çıktım o çatıya. Ağlayarak pişmanım dedim. Tövbe ettim. Ne güç ne cesaret istemiyorum artık dedim. Ben ilim istiyorum dedim. Bana ilim ver Ya Rabbi diye ağladım sevgili günlük.

Sonra da hayatıma dahil olan bazı arkadaşlar sayesinde, okuma alışkanlığım arttı. Okudum sevgili günlük. Otobüste, yatakta, tenefüste her yerde durmadan okudum. Aynı zamanlarda bir ameliyat oldum. Bu ameliyat benden 20 kilo aldı. İki mide operasyonu geçirdim. İki dişime kanal tedavisi yapıldı aynı sene içinde. Beni görenler bir deri bir kemik kalan o kas yığını bana hayretle bakıyor, acıyorlardı. Umursamadım. İlim öğrendim sevgili günlük.

Biliyor musun sevgili günlük yine hata yapmışım isteklerim konusunda. İnsan ne istediğini iyi bilmeli. İlmi olupta ameli olmayana ne denir sevgili günlük. Bir yemek kitabı sana yemek yapamaz. Yemek yaptırır ama kendisine faydasız bir şeydir bu. İşte ben de bunda hata yaptım. Oysa "Kişi ilmiyle amel ederse, bilmedikleri de ona öğretilir." hadisine nail olmayı dilemeliymişim.

Sevgili günlük, başa sarayım dur. Sulhu olmayan bir savaştayım ve muzaffer olamayacak olmanın korkusuyla titriyorum. Bu savaş benim kim olduğumu, nerden geldiğimi, ne için geldiğimi ve nereye gideceğimi her şeyi içinde barındırıyor. Bu savaş hak ile batılın savaşı sevgili günlük. Ve ben kaçıp giden otobüslerin kaçıp gittiğini bile fark edemeyecek körlüğü halen daha yaşadığımı hissediyorum.

"Taviz tavizi doğurur." sevgili günlük. Bunu hep görebileceğimiz bir yere büyük harflerle yazıp asalım. Bir kere yaparım sonra bir daha tövbe ederim gibi hatalar, bir kerelikten bir şey olmaz denilen yanlışlar, küçücük görülen o küçük görüldüğü için büyüyen günahlar. Ziyan edilen zamanlar var sevgili günlük.

Neydik? Ne olduk? Ne olmak istedik ve ne olamadık sevgili günlük? Ne olduğumu düşünüyorum, ne olamadığımı ve bu olamamanın geçersiz bahanelerini düşünüyorum. Nerede olduğumu, nerede olmam gerektiğini ve neden olmam gereken yerde olmadığımı düşünüyorum.
Bunu hepimiz düşünelim mi sevgili günlük? Bu yolculuk nereye!
Oysa emrolunduğu gibi dosdoğru olmak gerekirdi. Olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol cümlesinin çok daha ötesinde, olman gerektiği gibi ol ve olman gerektiğinin dışında görünme!

Ahh sevgili günlük ahh... Sözümün başında sana tüm tamamen açılacağımı söyledim ama sanırım yine başaramadım. Bunu zamanla sen parçalarımdan tamamlayıp tam anlayacaksın. Bir kerede yapabileceğimin ötesinde bir kudrette bunu yapmak.

Hadi bunu da burada nihayete erdirelim. Hoşça kal hoşça yaşa... Vesselam.

***
Bölüm hakkında genel fikriniz neler?

1-Sizin bu hayata gönderilme amacınız ne olabilir?

2-Dua edip kabul olanların o duası nelerdi?

3- Sizce yapılması gereken nedir?

Sevgili Günlük ve BenWhere stories live. Discover now