Yol ve Yolcu

146 46 149
                                    

Bu bölüm değerli okuyucumuz _angelofdeathh_  ithaf edilmiştir

Keyifli okumalar 💜

Sevgili günlük,

Hani hep derdim ya bir yola çıksam ve o yolda her şeyi ardımda bırakıp huzuru kovalasam... Beni bulmak için zahmete girmeyen mutluluğun peşinden ben koşsam... Hatırladın mı? Şimdi işte seninle yeni bir yolculuğa çıkacağız. Fakat bu öyle bilmediğim yerlere olan, huzuru kovaladığım yahut mutluluğu bulmak için çıktığım bir yolculuk olmayacak.

Bu yolculuk tam tersi istikamete olacak. Hüzünlerime, kederlerime, içime hatta beni mutsuz eden ne varsa geçmişte, işte tam da oraya doğru olacak. Fakat sabrına iyi sarıl! Bu yol biraz uzun olacak bilesin.

Bu yolculukta seni yarenim yapacağım. Nihayetinde nerede olacağız bilmiyorum ama özüme olan bu yolculuğun sonunda belki de en çok kendimden uzaklaşacağım. Çünkü şunu öğrendim ki ne kadar koşarsam koşayım uzaklaştığım yollar var. Ne kadar savaşırsam savaşayım kaybettiğim yarlar var. Kazandığım derin yaralar var...

Seninle şimdiye kadar olan muhabbetimizde hep bir parça hep bir zerre verebildim satırlarımla. Fakat bundan böyle yazacağım her kelime benden bir parça kopartırcasına ve benden bir şeyler eksiltircesine olacak.

Bu yüzden bundan böyle benden alacağın her zerreye sahip çıkmalısın! Belki ömrümce hayalini kurduğum evladıma bir ders kitabı olursun, belki de ömrümce tanımadığım, tanıyamayacağıma merhem olursun. Belki bir başkasına tohum olursun. Belki de o tohumda beni bulanlar, filizlendikçe hatıralarında, beni ölümsüz yaparsın.

Hadi lafı uzatmayalım da üç beş harften oluşan bu heybemizde lüzumsuz cümlelere yer vermeyelim.

Sevgili günlük, hayatın bana hep acımasız ve anlamsız geldiği bir yıldayız. O yıllarda elimi neye sürsem kuruttuğumu düşünecek kadar da cahilim. Oysa cahillik o ya, hep çürümekte olan dallara el uzatırmışım. Sonra da dala küser, düştüğüme şikayet ederim. 

Dur dur yol uzun dedik lafı kısa kesmek olmaz. Yavaş yavaş anlamlı bir hal alana kadar harfleri yan yana dizmek gerek...

Bir gün bir arkadaşımla birlikte.-Bak şu vakte kadar hiç bir arkadaşımın adını hatta kimsenin adını sana vermedim ama şimdi vermek vakti geldi.- O arkadaşımın adı Muhammed.  

Muhammed'le birlikte sınıfta oturuyoruz. O zamanlar daha lisedeyim. Sınıfta otururken içimin daraldığını ve okuldan çıkmak istediğimi söyledim. Yalnız bırakmadı beni. O da geldi benimle ve çıktık okuldan. Başladık yürümeye. Bu yürüme bulunduğumuz şehrin sokaklarında anlamsız bir adım atma eyleminden öteye gitmezken, sonunda yorulduk. Hava da gayet sıcaktı. Soluklanmak için gölgelik bir yer bulalım dedik. Sessiz ve gölge olan bir yer bulduk. Orası şehrin mezarlığıydı.

Şehrin mezarlığında bir ağacın dibinde oturduk. Yol boyunca hiç konuşmadık. Oturduktan sonra da konuşmuyorduk. Sonra Muhammed söze girdi:

"Bu mezarda yatanlardan farkımız nedir?"

Ne dediğini anlamadım. Öylece baktım ona ses etmeden. O da sözüne devam etti.

"Eğer yürüdüğümüz yolda varacağımız bir davamız olmazsa, dayanacağımız bir kuvvetimiz olmassa eğer, can taşıyan cesetten farkımız nedir ki?" dedi.

Anladım bu sefer dediğini. İçimi bir heycan kapladı o anda. Muhammed'e döndüm ve gözlerimde bir alev yandığını hissettiğim, umudumun beni ayağa kaldırıp yorulduğum yerden tüm gücümle yürüdüğüm tüm yolları tekrar yürümek isteğiyle ve her adımı daha anlamlı hale dönüştürmek gayesiyle dedim ki:

Sevgili Günlük ve BenWhere stories live. Discover now