Nasırlı Kalabalıklarım

245 182 118
                                    

Bu bölüm değerli okuyucumuz -Elemkarane  ithaf edilmiştir.

Keyifli okumalar

  Sevgili günlük, 

Yağmur yağıyor evimin sokaklarına. Islanıyor yine bu kaldırımlar. Yine sıçratır yer sularını üzerimize arabasıyla hızla geçenler. Ben kızmıyorum biliyor musun bunu yapanlara. Yani belli ki bunu yapmaya hakkı olduğunu düşünüyor ve ben koşup yetişemeyecek kadar yavaşım. Kendimle kavga etmekten öteye gitmiyor bu şeylere öfkem. O yüzden hak vermeye başladım ben de bunlara. Nede olsa arabasıyla basıp giderken sıçrattığı suların kirlettiği onun elbiseleri değil. Bu kirliliği kalbine de sıçratır da hakkını buradan alır demek ki. Oysa herkes bir gökkuşağıyla doğar. Bu haklı, arabalı ve su sıçratanların gökkuşakları kirlenmiş. Ben benimkini renklilerle yıkarım geçer de o bu haklılıkla ne yapacaklar onu bilemem!  Neyse benim haklılarla işim olmaz. Yoksa sırf ben o birikinti sularında ıslanmayayım diye yavaşlayacak değil ya? Hem benim de o birikintinin yanında ne işin vardı diyecek olanlar için verecek cevabım yok.

Böyle saçma soru sorarlar mı diye düşünme sevgili günlük. "Gece o saatte orada ne işi varmış?" denilen ne çok tecavüze uğrayanlar var ki aklın şaşar. Neyse tadımız kaçmasın. Aslında tadımız tuzumuz kalmadı ama işte ağız alışkanlığı benim ki de.

Neyse, ne diyordum.
Heh, evimin sokaklarına yağmur yağıyor yine. Esen de serin bir rüzgar var. Yağmur damlaları pencereme vuruyor. Sanırım dikkatle dinlersem bana şarkı söylemeye çalıştıklarını bile fark edebilirim. Dikkat etmiyorum sevgili günlük. Şarkı dinlemek istemiyorum. Hele ki yağmur damlalarından şarkı hiç dinlemek istemiyorum.

İçimde zaten yakılan bir ağıt var. Dumanı tüten özlemlerim var sevgili günlük.
Nasıl desem sana bilmiyorum ama annemin okşadığı saçlarım ağrıyor.
Sevdiğimin öptüğü yanaklarım, çocukluğumu tutan yüreğim acıyor.
Oysa ne kadar da kalabalıktı etrafım. Tıpkı bu yağan yağmurda ki her hangi bir damla gibi etrafım kalabalıktı. Fakat hani yağmur yağarken hiçbir damla bir diğerine değmezmiş ya, o kalabalıkta da kimse bana değmedi sevgili günlük. Yere düşüp çamura bulandığımla kaldım. Kaybolup gittim diğer onca damlanın arasında.

Hani dedim ya yanımdan geçen arabalının yerde ki suları üstüme sıçratıp gitmesine kızmıyorum diye. Sen beni anlamadın belki, dur, ben sana daha başka bir şey söyleyeyim. Hayatıma girip, mahveden, sonra da hiçbir şey olmamış gibi gidenler de aynı şeyin laciverti değil mi sevgili günlük. Üstelik sana dedim! Haklılar dedim!

Bir yerlerde bir şekilde beni bekleyen bir bahar var ve her şeye rağmen yalancı cemrede kanmışlığıma razı gelinir, ya da ne bilim işte yalnızlığımın katili olursa birileri diye kendimi avutmaktan sıkıldım. Sırtımı dayadıklarımdan yara almaktan bıktım. Daha önce sana sana kaçıp gitmekten söz etmiştim hatırlıyor musun?
Neden kaçıp gitmediğimi biliyor musun?
Söyleyeyim sevgili günlük! O üzerime su birikintilerini sıçratan arabalıların,  yaptıklarını fark edip, geri gelmesini ve özür dilemesini beklediğim için. Bilerek yapmadıklarını duymaya ihtiyaç duyduğum için. Kaçıp gitmiyorum çünkü geri döndüklerinde beni bulmalarını istiyorum.

Bakma, ihtiyaç duyuyorum dedim ama affedeceğimden de değil. İlerde bir yerde başka birini de kirletmeyeceklerinden emin olmak istememdendir belki de...

Ama merak etme. Bir gün gideceğim. Gelmek konusunda yeterince geç kalanlar da ahmaklıklarına yansınlar. Gideceğim yeri de bilmiyor ve bilemeyecek olmanın da ızdırabıyla kavrulsunlar. Merhametime muhtaç kalsınlar sevgili günlük.

Tamam, biliyorum kızmıyorum demiştim. Kızmadım zaten. Öyle düşünme böyle konuştuğum için. Bu daha derin. Daha derine kazınmış bir yara. O yüzden sadece yorgun deme benim için. Sadece kırgın da deme.
Bu Bağdat'a düşmüş bir bomba.
Bu altın kalbi kaçırılmış bir maden ocağı.
Bu bende ki olan şey, yanmış, kavrulmuş sevdiklerimin kokusu. Beni okuyan senin öfken.

Deme şimdi bana ne konuşuyorsun sabahtan beri diye. Bu sefer de anlaşılmak için ben çaba göstermeyeyim. Bir kere de ben bir şeyleri açıklamak zorunda  kalmayayım.
Hepiniz!
Bu sefer de siz paralanın, beni anlamak için, olmaz mı? Bir kere de olsa yanlış anlamanız dert vermesin bana.
Çok şey istemiyorum ya sevgili günlük.

Bak şimdi sana ne anlatacağım...

Bir keresinde çok sevdiğim bir yakınımla ne olduğunu bile hatırlamadığım bir konu hakkında tartışmaya başladık. Bu tartışma giddikçe işin içinden çıkılmaz bir hal aldı.

Dur sana daha öncesinden bahsedeyim biraz.

Bu yakınım aradı beni, çok kötü olduğunu söyledi. Ayıptır sölemesi sağ ayak serçe parmağımda da bir nasır çıkmış, ayakkabı giymek, bıçaklanmak gibi acı veriyordu.  Ben o ayakla ve ayakkabıyla gözlerimden yaşlar gele gele koştum onun yanına. Yürüme mesafesi yirmi dakika olan bir yolu o halde koştuğumdan bahsediyorum.

Yakınımın yanına gittiğimde, midesi bulanıyormuş. Hastaneye götürmeye çalıştım kabul etmedi. Tek olmak istemediği için çağırmış beni. Yanında durmam yeterliymiş.
Tamam dedim sevgili günlük. Ayağımdan söz etmedim. Onunla durdum. Çok değil yarım saat olmadı kendisini daha iyi hissetmeye başladığını söyledi. Ben hala iyi hissetmiyordum. Onca yolu koştuğum için parmağımda ki sızı asla dinmiyordu. Söylemedim sevgili günlük, ben iyi değilim demedim.

Sonra işte o konusunu hatırlamadığım tartışma başladı. Bilmiyorum ne kadar tartıştık ama en sonunda kalktı gitti. (Kaldığı evin sokağında ki parkta beni beklemişti.) Arkasından seslendim. Gitme dedim. Gidersen ve ben burdan kalkıp gidersem bir daha dönüp bulacağın biri olmaz dedim. Bir daha asla giden sen olmazsın ve dönecek yer de bulamazsın diye bağırdım. Gel dedim. Konuşalım dedim.
Ben de bir huy vardır sevgili günlük, sevdiklerimi kaybetmemek için sonuna kadar savaşırım. Kavga ederim, hemen orada o sorunu çözmek isterim. Ertelemeyi, zamana bırakmayı sevmem.
Durdu, döndü bana baktı. Gitti.
Evet gitti sevgili günlük.
Ben son sözümü sölemiştim. O da son bakışını attı gitti. Kötü olan ne biliyor musun? Sözümü yutmak istemediğim için o oturduğum yerden kalkamadım. Dönmesini bekledim. Kalkıp gidemedim. Saatlerce bekledim. Ben diyeyim 3 saat sen de 5 saat orada oturdum. Belki gelir diye,  ben de söylediklerimi yapmak zorunda kalmam diye.

Gelmedi.
.
Sonunda dayanamadım. Hava kararmaya başlamıştı. Başka bir arkadaşımı aradım. Ortak bir arkadaşımızı. Kalkamadığımı, neden kalkamadığımı söyledim. Onu aramasını, gelmesi gerektiğini sölemesini istedim.

Aradı... Gelmedi...

Ben ayakkabımı çıkardım. Nasırım yırtılmıştı. Kanıyordu. O an fark etmiştim bunu. Aldım elime ayakkabılarımı. Kalktım sevgili günlük. Kalkıp çıplak ayakla evime geri döndüm. Ağlayarak. Ben o oturduğum banka bir sevda gömdüm sevgili günlük. Evet evet.  O yakınım dediğim, sevdalı olduğum kişiydi. Eve vardığımda ayağımın acısında mı yoksa yüreğimin mi acısından daha çok canım yanıyordu diye kendime sorduğumda ayağımın artık acımadığını fark ettim. Ben o gün bir sevdayı kanaya kanaya gömdüm.

Diyeceksin ki o yakınım bir daha dönmedi mi? Evet döndü. Hatta ben eve gittikten bir kaç saat sonra aradı beni. Sevgili günlük ben artık dağları dolanmıştım, yarin sesi yankılandı fakat artık anlaşılmaz bir gürültüydü. Ben artık o banka oturan kişi olmaktan çıkmıştım. Sana dedim ya ben sevdiklerim için sonuna kadar savaşırım diye. Savaşı bıraktığımda sevgi bende kalmamıştır. Arabasıyla gelip su birikintisini üstüme sıçratmıştı ben kirlenmiştim artık. Özürüyle temizlenemedim. O da parmağımda ki nasır gibi olmuştu benim için. Acıtıyordu ama artık onu hayatımda istemiyordum.
...

sevgili günlük, ben hayatımıza girip hayatımızı mahvedip çekip gidenlerin de cinayetle yargılamasını istiyorum. O gün benden bir ben öldü. Ve bu cinayettir.

Yıllar sonra bile ne zaman  o serçe parmağım gözüme gelse bir banka ve o bankta ölen bir ben gelir aklıma. Oturduğu yere mıhlanmış bekleyen ben gelir aklıma. Dedim ya bir gün giderim diye. Yıllar geçti ve her seferinde farklı bir bank ve farklı bir cinayet daha işlenir yüreğimde. İşte her seferimde oturduğu yere mıhlanan benden kalmadığında tamamen kalkıp gideceğim sevgili günlük. Ama o gün bugün değil.

Şimdi bu konuşmamızı da burada nihayete erdirelim.  Kendine iyi bak. Hoş kal sevgi ile kal...

***
1-Oturup beklediğiniz var mı?
2-Kalkıp gittiğiniz oldu mu?
3- Kaç kere öldünüz yaşarken, saydınız mı?

Bir sonra ki bölümde görüşmek üzere... Fikirlerinizi yorumlarınızı eksik etmeyin... Benim için çok kıymetli. Hoşça kalın...

Sevgili Günlük ve BenWhere stories live. Discover now