Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
🔱
"Sen az önce ne yaptın öyle?"
Jisung'un dudaklarından bir kıkırtı döküldü ve Minho derin soluklanırken başını onun açıktaki pürüzsüz bacağına yasladı. Minho'nun elleri ise hemen onun boynuna gitti.
Bacak içine kondurulan öpücüklerle hassas teninde hissettiği yangına göz yummaya çalıştı komiser.
Bu çocuğa katlanmak zordu. Yapacağını yapıyordu işte.
O dağılmış görüntüsü, oğlanın kırmızı şiş dudaklarının kenarından damlayan kendi sıvısı, ve vücudunda ardı ardına hissettiği zevk dalgalarını hatırlayınca tekrar tekrar mahvoluyordu. Gururuna bunları anlatmak çok zordu. Fakat şehveti gururuyla savaşıyordu.
Aklından binbir türlü cümle geçiyordu fakat dile getirmek çok zordu. Hesap sormak istiyordu,çocuğa kızmak istiyordu. Yaptıklarının yanlış olduğunu,berbat olduğunu,iğrenç hissettirdiğini söylemek istiyordu. Onu cezalandırmak istiyordu. Ama asla konuşamadı. Az önce onun dudaklarına yapışan ve ağzının içini kirleten kendisiyken kime ne diyebilirdi ki?
Rahatlamanın verdiği his,yorgunluğuyla birleşince esnedi.Ondaki bu yorgunluğu ve miskinliği farkeden Jisung onu yatağına düzgünce yatırdıktan sonra yorganıyla üstünü örttü.
Komiserin gözleri çoktan kapandığında ellerini onun yumuşak saçlarına daldırdı. Bunu yapmasıyla gözleri dolmuştu. Yıllarca yapmak istediği şeyleri bir günde yapmanın verdiği his kalbine dolu dolu geliyordu.
Eğildi ve komiserin saçlarına bir öpücük kondurdu. Tanrım..saçları öylesine tatlı kokuyordu ki.
Yirmi yedi yaşındaydı ama hala bebek gibi uyuyordu.
Komiserin boy aynasına yaklaştı ve kendi dağılmış ifadesine baktı. Dağınık saçlarını düzelttikten sonra odadan çıktı.
🔱
Duyduğu sesler komiserin uykusunu böldüğünde yatağında oturan bedenin kim olduğunu anlamadan yerinde kıpırdandı.
Üzerinde aniden beliren soğuk hava dalgasıyla titredi ve üşüdüğünü hissetti. Elini ensesine attığında saç diplerinin terli olduğunu farketti ve gözlerini açtı.
"Minho?"
Yatağında oturan Minji'yi ve karşısında büyükbabasını görmesiyle gözlerini kırpıştırdı.
"Siz ne zaman geldiniz? Geldiğinizi duymadım."
Penceresindeki kapalı perdeye baktığında hava kararmıştı.
"Önce ben geldim sevgilim. Yiyecek bir şeyler hazırladım. Bay Lee de az önce geldi."
Minho belli belirsiz başını salladığında Minji'nin eli onun boynuna gitti. Islak tenini okşadığında meraklı gözleriyle komisere baktı.
