"Jisung, senden bir şey istiyorum, lütfen olduğun yerde dur ve bekle. Seungmin oraya geliyor.Bu halde araba kullanmaya devam etme tamam mı?"
Onun görmeyeceğini bilse de başını salladı Jisung.
"Tamam ama ben gelene kadar Minho'nun yanında kalacaksın, onu yalnız bırakmamak şartıyla dediğini kabul ederim." Chan gülümsedi. "Anlaştık."
İçinde olduğu, Minho'nun arabasının yanına bir polis aracı parkettiğinde Jisung, telefonunu kapattı ve boynuna asılı cüzdana yerleştirdi.
Seungmin, "Atla." dediğinde Felix sırıttı.
"Woaah, Minho'nun minik kuzusunu ben mi kullanacağım? Bu benim için bir şereftir."
"Ben polis aracını kullandığıma göre." Dedi Seungmin. Felix suratını astı. "Bozmasana beni."
Felix polis aracından indi ve beyaz Mercedes'in sürücü kapısına yaklaştı.
"Felix?"
"Selam, hamile ve öfkeli." Jisung kıkırdadı ve direksiyondan inerek yan koltuğa geçti. Direksiyona Felix geçmişti.Seungmin, polis aracını çalıştırdığında, Felix de onu takip etti.
"Minho gibi kaçık olduğunu hiç düşünmüyordum."
Jisung dalgındı ve camdan dışarıyı izliyordu.
"Seninki uyandı." Jisung yine tepki vermemişti.
"Hey?"
Jisung ona döndü ve şaşkın gözleriyle baktı.
"Üzgünüm dalmışım Felix."
"Sorun değil, Minho'ya soracağın soruları biriktirdin mi?"
Jisung yüzünü avuçlarının arasına aldı. Elbette soracak bir sürü sorusu, konuşacak bir sürü şeyi vardı fakat o vurulduğu geceden sonra Minho onunla ne konuşurdu, ne tepki verirdi bilmiyordu.
"Ah evet, ama gizli planını berbat ettim. Ölümüne sebep oluyordum. Benimle konuşur mu?"
"Saçmalama." Dedi Felix. "Elbette konuşur, seni görmek için can attığına eminim. Evli bir çiftsiniz ve iki aydır görüşmüyorsunuz resmen."
Jisung iç çekti. "Stres seviyem o kadar yüksek ki, biraz çarpıntım var.
"Sakin kalmaya çalış Jisung. Artık kötü bir şey olmayacak."
🔱
"Bu adamın burada ne işi var Tanrı aşkına, onu burada istemiyorum gitsin! Eli kelepçeli bir katilin burada ne işi var!"
