HL (18)

1.1K 174 233
                                    

¬HyunJin

Ne yapacağım... Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum. Boşlukta gibi hissediyorum. Ellerim, ayaklarım sanki bedenimden ayrılmış... Onları hissetmiyorum. Aklım yerinde ama bedenimi kendim yönetmiyormuş gibiyim, ellerim nerede?

Dün akşam, ne oldu?

"Her zaman böyle mi olacak...?" Bir ses duyuyorum. Evet bu kalın ama nazik tonda kulaklarıma ulaşan ses sevdiğim insanın sesi. Felix, yanımda duruyor olmalıydı. Tepki vermek istiyorum.

Sen bir aptalsın.

Hayır ben aptal değilim... Hiçbir zaman aptal olmadım.

Ondan nefret ediyorum.

Ben onu seviyorum... O benim her şeyim.

İnsanlar sevilmez, sevgi iğrenç bir duygu.

Sen sevginin ne güzel olduğunu bilmiyorsun. Sevilmeyen birisi sevgiyi bilemez.

Senin gibi.

"HyunJin? HyunJin! Elimi... Elimi çok sıkıyorsun tanrım!" Yanımda yükselen ses ile farkında olmadan yaptığım şeylere bir tepki vermek istedim. Bedenime söz geçirmeye ve onun canını yakmamaya çalıştım. Bırakmak istiyorum... Felix'i bırak.

Felix'i hemen bırak!!

"Aman tanrım..." Ve sonunda rahatlayan sesini duyduğumda kendimi kasmayı bıraktım. Gözlerimi açmak için kendimi zorlamaya başladım bu sefer. Bedenimi serbest bırak!

Hayır. Buna izin veremem.

Sana... Bedenimi rahat bırak dedim.

"HyunJin?" Açılan gözlerim ile ilk gördüğüm beyaz tavan ile bakışmış daha sonra kahverengi tavan kenarlıkları... Ve en sonunda o ela gözler ile bakıştım. Endişe dolu gözleri benim gözlerimde gezinirken yorgun bir şekilde bakmıştım ona.

"İyi misin? Çok korktum..." Güzel elleri tokasından ayrılan saçlarımda gezerken ona iyi olduğumu belli etmek için gülümsedim, öyle sanıyorum. "Bir anda yere yığıldın... O kadar korktum ki..." Bulunduğum yerin hastane olduğunu en başından beri biliyordum. Beni buraya büyük ihtimal ekip arkadaşlarım ya da çağırılan ambulans sayesinde getirmiş olmalıydılar.

Ne kadardır uyuyorum ya da nasıl geldim bilmem ama Felix ile göz göze geldiğim an hiçbirini umursamıyor oluşum biraz komik geliyordu. Sanki tek ilacım oymuş gibi... "Bangchan Hyung yardım etti seni hastaneye getirdik... Dünden beri yatıyorsun..."

Felix sanki içimi okumuş gibi içimden merak ettiklerimi bir bir cevaplamış daha sonra oturduğu sandalyesinde ayrılıp yattığım yatağa oturmuştu. Ellerinin ikisi de sağ elimini avuçları içerisine alırken endişeli bakışlarının asla kayboşmadığını farkettim. "İyiyim..."

"Bir süredir konuşmadığım için ve kuruyan boğazımdan dolayı hırıltılı çıkan sesim karşısında yatağın yanında duran kumanda ile beni yarı oturur pozisyona getirdi." Böyle iyi misin? Sana su içireceğim? "

Kafamo sallayarak onu onayladığımda onun komodinden şişe su ve bir peçete aldığını görmüştüm. Her hareketini bir bir izliyordum, yapacak başka bir şeyim yoktu zaten. "Al bakalım." gözlerimle verdiğim teşekkürden sonra kuruyan boğazımı onun yardımı ile birkaç yudumda ıslattığımda daha rahat hissediyordum.

"Doktor ani bir şok dalgası yaşadığını söyledi. Lakin bir kalp hastalığın ya da onun gibi bir sorunun yok ki olsa operasyonlarda bulunamazsın... Benden sakladığın bir şey yok değil mi?" Felix'in ardı ardına sıraladığı kelimeleri takip ederken düşünüyordum.

HᴇʟʟSᴛᴀᴛɪᴏɴ § HʏᴜɴLɪx✔︎Where stories live. Discover now