HL(3)

2.2K 208 152
                                    

"Gözlerin... İçlerinde yıldızlar var. Ama senin gözlerinde ise *Aynayı gösterir.* ölüm var."

--------

Arabanın yaklaştığı HellStation binası uzaktan bile görkemli bir kaleye benziyordu. Suçlusu bulunamayan davaların uğrak yeri, başarısızlık ve zaman aşımına uğrayan dosyaların yeniden hayat bulduğu adaletin kılıcı. Hyunjin'in özellikle buraya gelmek istemesinin bir sebebi vardı elbet. Sağlanmayan adaletin verileceğine inanması. 

"Dosya için kayıt açıldı mı Bang?" Minho, otoparka giren araba ile öndeki polise seslendiği zaman BangChan kulağındaki tek kulaklığı çıkarıp kafa salladı. "Bizim çıktığımız andan itibaren SeongHwa dosya işlemlerini başlatmış."

"Umarım elimizde şüpheli vardır." Hyunjin yanındaki astının dedikleri ile kafasını sallayarak onayladı. Araba park edildiği zaman yaz kış soğuk olan, rutubet kokan ve az ışığın bulunduğu bu ortam yani otopark  ona sorgu odalarını hatırlatıyordu. "Emin ol Minho, Seonghwa çoktan 3-4 tane şüpeli bulmuştur."

Hyunjin bahsettikleri kişiyi tanımadığı için sessizce asansöre doğru ilerledi. Önceki çalıştığı yerde o kadar az olay oluyordu ki ilk günden cinayet vakasına bakmak biraz ağır gelmişti o nedenle kafasını daha fazla bilgi ile doldurmayı düşünmüyordum.

Ama kendisine inanıyordu, bu tempoya umarım alışacaktı. Zorundaydı, eğer alışmazsa elveda diyebilirdi. "İlk günün, nasıl hissediyorsun?" 

Asansörde bulunan dört ampulün ikisi çalışırken biraz daha karanlık tarafta kalan Minho üçüncü kata doğru doğru çıkmayı beklerken kapıya bakıyordu. Soruyu yönelttiği bedenin iç çekişini duyunca boş bakışlarına rağmen gülümsedi. "İlk günden beklemediğim bir tempo ama iyiyim."

"Ben ilk saniyelerde başkana yapılan saldırı için gitmek zorunda kalmıştım." Minho'nun dediklerine şaşırmak istiyordu ama yapası gelmiyordu. Dediği gibi bu karakolda her şey olabilirdi. Her saniye bir olay oluyordu.

"Şanslıyım desene." Hyunjin onun kelimelerine hafif dalga tonunda karşılık vererek gri asansör kapılarının açılmasıyla tam 2 saat önce var olduğu, devamında hep var olacağı yere geri gelmişti.

"Seonghwa ve HwanWong ileride sorgu odasının olduğu yerde bekliyor." asansörden inip sola keskin bir dönüş yapan Minho'yu Chan ve Hyunjin izlemişti.

Gözleri kapalı olsa bile yolu bulacağına emindi. Kararlı adımları ile koridorun en sonundaki odaya doğru ilerlerken Chan'ın dediklerini sanki önceden biliyormuş gibiydi ya da alışmış olmalıydı. İlerlerken bir anda durup kafasını yana çevirmişti. "Chan, dün gece nöbet tuttuğunu biliyorum dinlenmeye gidebilirsin. Şüpheliler için konuşmaya başladığımız zaman seni çağırtacağım emin olabilirsin."

Minho'nun konuşması ile arkasından ilerleyen ikili aynı anda duraklamıştı. Onu düşündüğünü belirten bakışları ile BangChan derin bir nefesle kafasını sallamış, sıkı çalışın uyarısından sonra arkasını dönmüştü.

Koyu tonlu koridorların arasında kaybolana dek onu izleyen Minho arkasını tekrar dönerek aralarında az mesafe kalan duvarlardan farklı siyah renkteki kapıyı açarak içeriye girdi.

Sorgu odası, tahmin ettiklerinin aksine daha aydınlıktı ve ortada kocaman bir masa bulunuyordu. "Sonunda Sunbae." Kısa boylu sarı saçlı çocuk kapıya bakan tarafta olduğu için anında görmüş ve ayağa kalkmıştı. Sesindeki bıkkınlığı herkes farkedebilirdi.

"Uçma yeteneğim yok HwanWong." Minho dikdörtgen masanın en başına doğru ilerlediği sıra Hyunjin ne yapacağını ilk başta bilememişti. "Hyunjin yanıma gelip oturabilirsin ayakta kalma."

HᴇʟʟSᴛᴀᴛɪᴏɴ § HʏᴜɴLɪx✔︎Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu