BÖLÜM 29

2.9K 134 8
                                    

'Öyleyse,  yaşamayı isteyip öleceğimi bilirken umuttan bahsetmenin ne anlamı vardı."

Paul Kalanithi

"Serumunuz bittikten sonra biraz dinlenmelisiniz Emel hanım. İlaçlarınızın düzenini bozduğunuz için kalp ritimleriniz bozuluyor. Bu sizin için fazlasıyla tehlikeli. Bir daha ki sefere sadece baygınlık geçirmeyebilirsiniz."

Kolumdaki seruma bakarken doktoru dinlemeye devam ettim. Fakat söyledikleri bir kulağımdan giriyor diğerinden çıkıyordu. Ben duyduklarımın şokunu hala atlatamıyordum. Nasıl bir oyunun içine düşmüştüm anlayamıyordum. Belki de şu an benim canım da tehlikedeydi.

"Emel hanım?"

"E-Efendim?"

"Söylediklerimi duydunuz mu?"

"Ne demiştiniz?"

Doktor gözlüğünü düzelterek çantasını toparlarken gülümseyerek ayağa kalktı.

"İlaçlarınızı bu şekilde düzensiz kullanmaya devam ederseniz dozunu artırmak zorunda kalacağım."

"Yok hayır, ben sadece bu aralar çol yoğun olduğum için unutuyorum. Ama en kısa zamanda düzelteceğim."

"Umarım Emel hanım size güveniyorum."

Başımı sallayarak gidişini izledim. Gözlerimi açtığımdan beri o katili görmemiştim. Beni öylece bırakıp sadece doktoru çağırarak kaçmış olmalıydı.

Evli olduğunu bile bile sırf Eser'den intikam almak için beni kullanması çok zoruma gitmişti. Babamın hastanede yaşam savaşı vermesinin nedeni, benim burada bu duruma düşmem ve ailemin parçalara ayrılmasının tek nedeni Eser'di...

Buna onun hesabını soracaktım. Utanmadan hala nasıl yüzüme baktığını soracaktım. Kolumdaki serumu söküp yataktan bir hışımla kalktım. Masanın üstündeki anahtarı aldığım gibi evden çıkarak arabaya bindim. Hiç beklemeden gaza köklenerek şehrin yolunu tutarken bir yandan da ne yapacağımı düşünüyordum.

Beni kaçıran adam Eser'in adamlarından biriydi. Hepsi bir oyun bir dümendi. Şimdi daha iyi anlıyordum Eser ondan ve git gide tuhaflaşan hareketlerinden şüphelenmemem için beni kaçırtmıştı. Bu sayede ona olan bütün şüphem kalksın ve Ulaş'ın gözü korksun diye yapmıştı.

Fakat bilmediği bir şey vardı ki kendine ortak ettiği katil beni hiç sevmemişti. Bunun düşüncesi canımı yaksa da bir yandan da içimdeki intikam ateşini körüklüyordu. İlk önce babamın asıl katili Eser'i adalete teslim edecektim. Daha sonra beni kandırıp kendine aşık eden o adi pisliğin karısını bulacaktım.

Arabayı ani frenle sağa kaydırarak şerite girdim. Kornalar ve arkamdan bağıran insanları umursamadan sürmeye devam ettim. Bir yandan da koltukta telefonumu arıyordum. Bakışlarımı bir kaç saniyeliğine yoldan çekip yan koltuğa döndüğümde sinirle tısladım.

Telefonumu evde bırakmıştım. Sözde kimse bana ulaşamasın diye arkamda hiç bir iz bırakmamıştım. Ama babam dağ evindeki ev telefonunu bizim evdeki telefonla bağlamıştı. Bu sayede o adi pislik yerimi bulmuştu.

Arabayı evin bahçesine gelişi güzel çekerek bir hırsla indim. Çalışanlardan biri arabaya doğru koşarken kolunu tutup durdurdum.

"Bütün adamları bahçeye topla. Kim varsa herkesi."

"Peki efendim hemen."

O adamları toplarken bende eve girdim. İhanetin bedelini ödetecektim. Babamın verdiği yatakta yatmış, uzattığu suyu içmiş adam şimdi onu ölüme terk etmişti. Ağlamamak için dişlerimi sıkıyor yumruklarımı daha sert tutuyordum. Evde çalışan bayanların hepsine bütün hırsımla bağırdım.

PANZEHİRWhere stories live. Discover now