BÖLÜM 37

2.6K 143 37
                                    

'Öfkeyi somutlaştırma gücümüz olsaydı eğer, benliğimizi bir çırpıda yakıp kül edebilecek bir bomba olarak tarif ederdim.'

Salman Rushdie


"Bu kadar mı nefret ediyorsun benden?"

Cevap vermemek için bakışlarımı başka tarafa çevirdim. O anda kapı açılmış ve içeriye dayım girmişti. İkimizi bu şekilde görünce elini sıkıntıyla saçlarına götürdü.

"Toplantı erken bitmiş sanırım."

Ulaş karşımda öfkesini kontrol etmeye çalışarak gözlerini kapatıp yumruklarını sıkmaya başladığında dayım adımlarını bize doğru yaklaştırmaya başladı.

Tam o anda Ulaş bir hırsla dayımın dibine girerek sıktığı dişlerinin arasından öfke saçtı.

"Sen kimsin! Kimsin lan!"

Dayımın anında kaşları çatılmış ve bakışları bana çevrilmişti. Dilimi yutmuş gibi olduğum yerden onları izlemeye devam ederken dayım Ulaş'a çevirdi.

"Ben Atlas da sen kimsin? Asansörde de karşılaştık. Nedir bana karşı olan bu öfken?"

Ulaş cevabına karşılık sinirle gülerek dayımı itercesine bırakıp bana döndü.

"Bu mu? Bu mu yeni-"

"Sen ne dediğinin farkında mısın Ulaş? Sözünün nereye vardığının farkında mısın?"

"Ulaş... Bende diyorum bu adamı nereden tanıyorum sen şu kızların gözde erkeği olan Çakırcı holdinginin sahibisin."

Dayım Ulaş'tan önce söze girip damarına basarak konuşmuştu. Benim beklediğimin aksine sakin kalarak dayımın omzunu ittirmeye başladı.

"Senin katilin olmadığıma ellerimin altında can vermediğine dua et Atlas bey! Ulan!"

Bir hışımla bana dönüp masaya vurdu.

"Ben sana yalvarırken her şeyi düzelteceğiz derken sen bu adamı mı seçtin! Hemen unuttun mu! Sen varya! Artık gözümde yoksun Emel Karahan! Yok!"

Dayımın omzuna çarparak odadan çıkıp gitti. Asansöre binene kadar gözlerimle takip ettim. Dayımı sevgilim sanmıştı. Onu hemen unuttuğumu ve hiç sevmediğimi düşünmüştü. Ben eğer onu sevmeseydim dostuma acımadığım gibi ona da acımazdım.

Yüreğimin acısına rağmen sessiz kalıyordum. En çok da kendime bu yüzden kızıyordum. Kısacık sürede kalbime yerleşmesine nasıl da izin vermiştim...

Hıçkırıklarımı gizlemek için elimi ağzıma kapatıp dayıma baktım. Titrek nefesini bırakarak başımı göğsüne bastırıp sarıldı.

"Her şey üst üste geliyor farkındayım. Bende üstüne çok geldim özür dilerim prenses."

Başımı olumsuz anlamda sallayarak daha sıkı sarıldım.

"Ben şimdi ne yapacağım dayı? Müşterilerim iş birliğini bozdular. Tam toparladım derken elim ayağıma dolandı. Bana yol göstee lütfen..."

"Ne demek işi bozdular? Bana bak bir."

Yüzümü avuçlayıp gözlerine bakmamı istedi. Sürekli akan göz yaşlarıma hakim olamayarak gözlerine baktım.

"Sen şimdi bunun için mi ağlıyorsun?"

"O iş çok önemliydi. Alışveriş merkezi yapacağımız arsayı babam sarın almış elimde patlarsa mahfolurum."

PANZEHİRWhere stories live. Discover now