4 : first attraction

1.1K 118 34
                                    

*sadece bu bölüm için özel şarkı*

*sadece bu bölüm için özel şarkı*

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

ep.4 

first attraction

"Yani şöyle kafanda ikisini bir yan yana getir." dedi Jennie büyülenmiş gibi konuşarak, Sooyoung da ona uyarak bir an gözlerini kapattı. Bense bayık bakışlarla onlara bakıyordum.

Ben ve olmayan ilişkim hakkında konuşuyorlardı.

"Bende shipledim şuan!" diye bağırdı Sooyoung gözlerini açarken. Jen, biliyordum işte bakışıyla kısık gözlerle bana bakarken onlara inanamayarak soğuk latteden birkaç yudum aldım. 

"Ben shiplemedim ama." diye mırıldandım. Hala spor salonundaydık. Bugün akşam gelmiştik ve saat akşam 9 olmuştu, bugün için herkes istediği saatte geliyordu. Kimsenin programı yoktu ve bende sadece kafamı dağıtmak için gelmiştim, ne yaptığımı bile hatırlamıyordum. Jennie yoga dersinin sonunda Sooyoung ve bana katılmıştı. Salonda tek tük insan kalmıştı. 

"Jongin mi o?" diye mırıldandım koşu bandındaki uzun boylu nemli saçlı adama bakarken. İnsanları dikkatle incelediğimi son zamanlarda fark ediyordum. Jennie konuşmayı kesip hızla oraya döndüğünde sustuğuna mutlu olarak arkama yaslandım ve sweatshirtümün şapkasını başıma geçirdim. Salon soğumaya başlamıştı.

"Siktir, gerçekten o." diye mırıldandı büyümüş gözleriyle masaya dönerek. 

"Hala mı Jen?" dedi Sooyoung kahvesinin son yudumlarını bitirdiğinde. 

"En son gidip dudaklarına yapışacağım görecek uzak kalmayı." 

"Bekliyorum."

Ha'siktir.

Kocaman olmuş gözlerle yanımızdan geçen Jongin'in arkasından baktığımda erkek soyunma odasına doğru ilerliyordu.

"Jen," diye mırıldandım kolunu tutarken, ağzı hafifçe açılmış kapıya doğru bakıyordu. Sooyoung eliyle alnına şaplak atıp ayağa kalktı ve avuç içlerini masaya dayayıp Jennie'ye eğildi.

"Bak bu mal kuzenim hala seni seviyor, e sende onu seviyorsun. İlk kavganızda Jongin sana gelmişti, sıra sende. Kalk hadi!" 

Voav.

Sooyoung bazen o kadar mantıklı konuşuyordu ki ayağa kalkıp alkışlamak istiyordum onu.

Jennie kalkıp hızlı adımlarla koridora girerken Sooyoung da onun ardından salondan çıkmıştı. Ben? Bense uzun camların ardında ıslanan insanları izliyordum. 

Gitmem gerekiyordu. 

Yanımdaki sandalye çekildiğinde duvar kenarında oturduğuma küfrederek soluma döndüm, şampuanının kokusu ondan önce gelmişti. 

"Tek kalmışız?" dedi masadaki açılmamış su şişesini alıp tek seferde yarısını içtikten sonra. 

"Belli ki kalamamışız."

"Bizden bahsediyordum." dedikten sonra etrafta gözlerimi gezdirdiğimde ne demek istediğini anlamıştım, salonda sadece ikimiz kalmıştık.

"Eğer kalkarsan, burada tek kalmaya devam edebilirsin." diye mırıldandım ayaklanırken. 

"İstemiyorum."

"Neyi?"

"Tek kalmayı." diye mırıldandı karşıya bakarken.

"Arkadaşlarının yanına git o zaman." sırtımı duvara yaslamıştım, diğer türlü çok yakın duruyordum. Ayakta olduğumdan ona üstten bakıyordum.

"Maç yapar mısın benimle," başını arkaya doğru eğdiğinde bu sefer gözlerimin içine bakıyordu. "Ringde."

"Doğum gününde suratında izlerle gezmek istiyorsan neden olmasın." diye karşılık verdim aynı kararlılıkla. Dört yıldır düzenli spor yaptığımdan kendime güveniyordum, hocamla da birkaç kez ringde çalışmıştık ve kötü değildim.

"Yüzüme çalışmazsan anlaşabiliriz." doğum gününü bilmeme takılmamıştı. 

"Vuracağım yere ben karar veririm." dediğimde kaşlarını kaldırarak elleri cebinde ayağa kalktı, arkasını döndüğünde sırıttığını son anda görmüştüm.

"Aklından neler geçiyor?" diye mırıldandım dudak ucuyla.

"Ne düşüneceğime de ben karar veririm."

Onu cevapsız bırakarak eğilerek ringe girdim ve üzerimdeki sweatshirtü çıkarttım. Diğer türlü fazla sıcaklardım ve vuruşlarıma engel olabilirdi. Sporcu sutyeni ve taytla kalmıştım, bileğimdeki siyah lastikle saçlarımı sıkıca bağlarken ona döndüğümde onun da tişörtünü çıkarmış olduğunu görmüştüm. Duvardaki düğmelerden bulunduğumuz yerin ısısını biraz artırarak bantları parmaklarıma taktım. Eldiven kullanmayı ikimizde düşünmemiş olacaktık ki o da bantlardan takmıştı. Profesyonel değildik sonuçta eldivene ne gerek vardı? 

Dikilerek hamlemi beklediğinde, önce sen lafı yapmadan istediğine karşılık vererek atağa geçen ilk ben olduğumda yumruğumdan son anda eğilerek kurtulmuş sol kolumu sırtıma yaslayarak beni göğsüne çekmişti.

"Hızlı başladın." kulağıma fısıldadıktan sonra beni serbest bıraktığında vücudumu ona döndürdüm ve başımı yana eğdim. Üzerime gelerek sağ bacağını bacağıma savurduğunda baskıyı hissetmemle birkaç adım gerileyerek kıstığım gözlerimle üzerine doğru ilerleyip hafifçe zıpladığımda tekmemi omzuna denk getirebilmiştim. Ondan bir geri dönüş beklemeden tekrar üzerine gittiğimde yan bir şekilde elimle yüzüne vurmuş ve ayağına tekme atmıştım. Vuruşumu koluyla engellerken yumruğunu karnıma geçiren bu sefer o olmuştu. Derin bir  nefes verip kendini geri çektiğinde dudaklarını ıslattı.

"Kalıcı hasar vermek istemeyiz, değil mi?" diye mırıldanmıştı yan bir şekilde etrafımda yürürken. Parmaklarını dirseğimde hissettiğimde yine arkamda olduğunu anlamıştım, eğilerek bacağını tutarak onu çektiğimde onunla beraber bende düşmüştüm kolumu tuttuğu için. Sırtım göğsüne yaslı dururken hızla dönüp kolumu boynuna bastırdım, bu hareket sadece durması içindi, canını yakacak bir tarafı yoktu. Sağ kolum boynuna yaslı dururken sol elim bileğini yere yaslamıştı, diğer eli belimi tutuyordu sıkıca. Bacaklarım vücudunun iki yanındaydı, saçlarımın ne zaman çözüldüğünü bilmiyordum bile. Fark etmemiştim.

"Sert dövüşüyorsun, sevdim." diye mırıldandı nefeslerinin arasında. Alt dudağının altındaki minik ben gözüme çarptığında fark etmesine zaman vermeden bakışlarımı hızla yüzüne çıkarttım. Baş parmağının dokunuşunu sırtımda hissederken aynı pozisyonda durmaya devam ediyorduk. Dokunduğu yer yanıyordu sanki, neden böyle olmuştu? O tuttuğum elinin baş parmağını dudağımın altına bastırana kadar tutuşumu hafiflettiğimin farkına varmamıştım. Boşta kalan elimi yere yasladım.

"Burada küçük bir ben var." diye fısıldadı ben ağzımı açmazken. Kalp atışlarım hızlanmıştı.

Böyle mi oynamak istiyordu? 

O zaman istediği şekilde oynardık.

Boynundaki kolumu çektim ve az önce fark ettiğim alt dudağının altındaki bene götürdüm ben de baş parmağımı, onun yaptığı gibi. Yüzüne doğru edildiğimden nefesim boynuna çarpıyordu, gözlerini kısarak bakmaya başladığında parmaklarımın ucunu dudaklarına değiyordu.

"Burada da küçük bir ben var."

old woundsWhere stories live. Discover now