15 : roseanne's past

897 104 36
                                    

ep

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

ep.15

❝ roseanne's past

Geçmişi deşme derler.

Çünkü ne kadar deşersen, ne kadar üzerine gidip kalbini unufak etmeye alıştıysan geçmişinin; geçmiş o kadar da geçmemiştir.

Nefesimizi tutmuş gelecek son atağı bekliyorduk. Jaehyun'un takımı son basketi attığında maçı onlar kazanmıştı. Çığlık atarak oturduğum yerden zıpladım ona doğru koşmaya başladım . Kazanmışlardı. Aylardır sıkı çalışmanın karşılığını bugün almışlardı.

Ona yaklaştığımda kollarımı boynuna dolayacağım an kendini geri çekti, beni gördüğü an yüzünden gülümsemesi silinmiş ve kaşları çatılmıştı. Neler oluyordu? Kollarımı indirip birkaç adım geriledim istemsizce. Yüzündeki neşeli ifade bir anda kaybolmuştu.

"O fotoğraflardan sonra seninle çıkmaya devam edeceğimi düşünmüyordun heralde?"

Salondaki sesler hafifçe azalırken bazılarının bakışlarının bizim üzerimizde olduğunu hissediyordum.

"Hangi fotoğraflar?"

"Sana sormak lazım Roseanne! Böyle biri olduğunu düşünmemiştim."

"Neyden bahsediyorsun?" Sesim titremişti. Kızları görme umuduyla etrafıma baktığımda Jennie ve Sooyoung'u bana doğru koşarken gördüm. Arkada Lalisa, Jisoo ve Soojin öylece dikiliyordu. Soojin neredeyse gülümseyecekti. Neredeyse.

"Aramızdaki her şey bitti, beni aldattığını tüm okul biliyor. Tabii, nasıl bir insan olduğunu da."

Elindeki basketbol topuyla hiçbir şey olmamış gibi gülerek koşmaya devam ettiğinde çatık kaşlarım ve dolan gözlerimle arkasında kalakalmıştım.

Dudaklarımı ısırarak hızlı bir şekilde koşar adımlarla salondan ayrılıp üst kata çıktım ve kızlar tuvaletine girip boş kabinlerden birine kilitledim kendimi.

Ben mi aldatmıştım onu? Başka bir erkekle? Nereden uydurmuştı bunları?

Klozet kapağını kapatıp üstüme oturduğumda kapı açıldı ve kapandı , yan kabine biri girmişti. Ne kadar süre geçti bilmiyordum ama tam çıkacakken birkaç saniye önce giren kızların konuşmasını duyunca olduğum yere çakılı kalmıştım.

"Sırf o istiyor diye, en yakın arkadaşına mı kazık atmış? Şaka yapıyorsun!"

"Kızım o olay öyle değil, konuya ordan bakarsan altısı da çok yakın hep grup halinde geziyorlar. Bak şimdi, Soojin'in Jaehyun'dan hoşlandığını biliyorsun değil mi?" sonra kısa bir an durduğunda yanındaki her kimse ondan onay beklemiş olmalıydı, devam etti. "Hatırlıyor musun okullar arası piyano çalma yarışması için duyurular yapıldı 2 ay önce, sonuçlar 1 hafta önce açıklanmış. Soojin seçilmiş ve Jisoo elenmiş. Soojin, Jisoo'ya Jaehyun' u Roseanne'den ayırırsan yarışmadan çekilirim ve hocaya seni seçmesini söylerim, demiş. Kız bildiğin Jaehyun manyağı olmuş, hasta."

"Sonra Jisoo da kabul etmiş, o da ayrı ruh hastası resmen. Roseanne'e itiraf atmışlar. Shop yaptıkları fotoğrafları Jaehyun'a atmışlar sevgilin seni aldatıyor diye, Jaehyun malı da asla sorgulamadan inanmış. Gerçi Jisoo, Jaehyun'un kuzeni direkt inanması normal olabilir, sorgulamadan Roseanne'e siktiri çakması da kıza güvenmediğini gösterir."

Her şeyi ne kadar da kolay anlatabiliyorlardı ama. Dudaklarımı ısırıp dinlemeye devam ettim elimi tuvalet kabinine yaslarken.

"Peki Lalisa? O ne yapmış?"

"Fotoğrafları ayarlayan oymuş."

"Bunlar nasıl en yakın arkadaş kızım? Böyle şey mi yapılır?"

Farklı bir ses konuşmuştu bu sefer, 3 kişilerdi.

"Düşünsene kızın yaşadığı travmayı. Aynı anda en yakın 3 arkadaşından kazık yedi."

"Bir de okulun dans takımında altısı da var, her hafta birbirlerinin suratlarına bakacaklar. "

"Ponpon kızların lideri Roseanne değil mi? Kızları attırsa neden olduğunu herkes anlar."

"Bunu düşünmesi gereken biz değiliz Yura, onlar."

Sonra ses kesildi. Yan kabinin kapısının sesini duyduğumda nefesimi tutup bekledim.

"Şimdi siktiri çakma sırada bende," diye bağırdı Jennie, yan kabine giren oydu. Ne kadar sinirli olduğunu ses tonundan anlamıştım. "Çıkın gidin şuradan, okul tuvaletinde dedikodu mu yapılır gerizekalılar!"

Kapının sesini duyduğumda sessizce nefesimi verip bekledim. Jennie burada olduğumu bilmiyordu. Önce su sesi geldi, küfür ettiğini mırıtlılardan anlıyordum. Su sesi kesildi.

"Sende oradan çık Rosie, orada olduğunu biliyorum."

"Sonra dava açtım üçüne; iftira, gizlilik ihlali, oynanmış fotoğraflar....Sona fotoğrafları da gördüm, kanıtım da vardı elimde." devam edemediğimde gözlerimi Jungkook'un bana bakan yüzüne çıkarttım.

"Bu kadar korkunç şeyler yapabileceğini bilmiyordum," diye mırıldandı kısık sesiyle. Belki o da benim gibi konuşmak istemiyordu. Bilmiyordum ama anlatmıştım işte. Biraz daha rahatlamış hissediyordum kendimi.

Koltuğun sırtına attığı sol kolunun baş parmağının hafif baskısını çenemde hissettim, gözleri bir saniye olsun üzerimden ayrılmıyordu. Ne zaman bu kadar yaklaştığını anlamamıştım ama bir şey bekliyordu benden. Bir tepki, bir söz, bir cümle. Ona baktım.

Yumuşak dudakları üst dudağımı arasına aldığında hafif sarhoş olduğumdan başta ne olduğunu algılayamadım. Rahatça koltuğa yaslanmış beni kucağına çekmişti. O yanımdayken hep kendini belli eden o sızı karnımı istila etmeye başlarken ne olduğunu sonunda kavradığımda bir elimi omzuna çıkarttım. Sırtım yumuşak koltuğa yaslandığında dudaklarını çekiştirerek dudaklarımdan ayırıp dengesiz gözlerle bana baktı, üstüme eğiliyordu. Bir kolu yüzümün yanından koltuğa yaslanmıştı destek alırcasına. Ona karşılık vermemiştim. Dudaklarımın kızardığını hissedebiliyordum gözleri hala dudaklarımda gezinirken. Ona karşılık vermediğim için miydi gözlerinden gördüğüm bu hayal kırıklığı? Sağ elini tişörtümün açık bıraktığı belimde hissettiğimde ürperdim ve gözlerimi yüzüne bakabilmek için biraz daha kaldırdım. Sanki tüm dikkatimi ona vermemi istiyordu. Parmaklarındaki yüzüklerin soğuk hissi beni kendime getirmeye başlarken parmakuçlarıyla belime küçük dokunuşlar bırakmaya devam etti, yüzünü kapatan saçının önünden çektim. Bakışları kısa bir an oraya kaymıştı. Tek bir hareketimi, tepkimi, sözümü kaçırmak istemiyordu sanki.

Yüzünü tekrar bana doğru eğdiğinde parmaklarımla dudağının altındaki bene dokundum. Şuan beni öpmeye devam ederse sonunu düşünemiyordum, ikimiz de iyi bir ruh halinde değildik son birkaç saattir. Nemli dudaklarını görmezden gelerek ben'e bakmaya devam ettim birkaç saniye boyunca. Ardından gözlerimi gözlerine çıkarttım. Gözlerimi kapatırken ağırca yutkundum. Bu olmamalıydı.

"Git Jungkook."

Şuan için yapabileceğim en iyi şey buydu.

old woundsWhere stories live. Discover now