14

1.3K 180 113
                                    

Bugünkü antrenmanda geçen gün olduğundan daha iyiydi, ama hiç konuşmamışlardı Oikawa'yla. Gün içinde de konuşmamışlardı. Birkaç kez göz göze gelmişlerdi o kadar.

Okuduğu mangayı masaya bırakıp çantasını hazırlamak için ayağa kalktı. Çantasından işine yaramayacak kitapları çıkarırken dolabından aldığı kitapları da içine doldurmaya başlamıştı.

Normalde anahtar sesi gelirdi kitaplarını koyarken, ama şimdi yoktu. Öndeki küçük fermuarı açıp elini soktu ve anahtarı aradı ama bulamamıştı. Onu kaybederse koç kesin kızardı.

Odasını tamamen aradı, hiçbir yerde yoktu. Yolda düşürmüş olabilirdi ama arasa bile bulmasına pek imkan yoktu. Aklına başka bir şey de geliyordu aslında..

Hey

Salonun anahtarını sen mi aldın

On dakika geçmesine rağmen cevap gelmemişti. Kesin düşündüğü şeydi. Evde olsa şimdiye cevap vermişti çünkü.

Oikawa-san

Rahatsız ettiğim için üzgünüm

Tōru evde mi acaba?

Hayır değil

Sana geleceğini söylemişti

Gelmedi mi?

Hayır

Merak etmeyin, nerede olduğunu biliyorum

Tanrım!

Kafayı yedirtecek bu çocuk bana

Lütfen getir onu Iwaizumi

Yarım saate oradayız

Ceketini aldığı gibi çıktı odasından. Salona gidip annesine söylemesi gerekiyordu önce tabii.

"Anne, Oikawa'yı almaya çıkabilir miyim?"

"Nereden alacaksın?"

"Aptal yine salona gitmiş. Ben almazsam kim bilir kaç saat durur orada."

"Tamam. Dikkat et."

"Tamam."

Hızlıca ayakkabılarını da giyip ayrıldı evden. Hava tahmin ettiğinden daha serindi, biraz içi titremişti bu yüzden ama neredeyse koşar adımlarla yürüdüğü için birazdan ısınırdı.

Salona vardığında derin bir nefes aldı ve hafif açık olan kapıdan içeri girdi. Ter içinde kalmış çocuğu görünce yine tepesi atmıştı. Kendine yaptığı şeyin hiç mi farkında değildi?

"Hey! Bırak şu topu!" Çocuk Iwaizumi'ye yan bir bakış atıp yaptığı şeye devam etti.

Sabrının taştığını hissediyordu. Sert adımlarla çocuğun yanına yaklaştı ve topu elinden düşürerek dikkatini kendisine vermesini sağladı.

"Anahtarı çalmak ne demek?!" diye sinirle konuştu. Yaptıkları dayanılmaz bir hâl almaya başlıyordu gittikçe. Farklı birine dönüşüyordu..

"Çalmadım, ödünç aldım."

"Bana söylemediğine göre çaldın Oikawa."

"Ne fark eder? Sonra verecektim zaten." Umursamaz bir şekilde arkasını döndüğünde Iwa dayanamadığını hissetti ve çocuğu omzundan tutup kendine çevirerek yumruğunu yüzünün tam ortasına geçirdi.

"Siktir!" diye mırıldandı çocuk arkaya doğru sendelerken. Burnunu eliyle kapatmasına rağmen akan kan görünüyordu dışarıdan.

"Burnumu kıracaktın aptal!" diye öfkeyle konuşurken o da İwaizumi'ye yumruk atmaya çalışmıştı ama canı yandığından dolayı odaklanamamış, ıskalamıştı.

"Giderken eczaneye uğrarız bakarlar. Yürü şimdi." Her ne kadar sinirli olsa da düşünceli hâlini bir kenara atamıyordu.

"Bana emir vermeyi kes!"

"Sen de böyle yapmayı kes o zaman amına koyayım! Annene de yalan söylemişsin, kadın endişelendi ben yazınca."

"Anneme mi yazdın?!"

"Evde olup olmadığını öğrenmem lazımdı."

"Geber Iwaizumi."

"Kes sesini."

Çocuk elini burnundan çektikten sonra elindeki kana baktı ve kaşlarını çattı. Başını kaldırıp çocuğa baktığında aynı zamanda ona yaklaşmıştı da.

"Benimle uğraşmayı bırak artık!" Sıktığı yumruğunu çocuğun karnına geçirince Iwa bir an nefes alamadı, ama hemen kendini toplayıp çocuğa kafa atmıştı. Burnuna tekrar bir darbe almaması için vurduğu yere dikkat etmişti. Evet, saçma geliyor olabilir ama kavga ederken bile onu düşünüyordu.

"Orospu çocuğu! diye bağırırken diğer eliyle kaşına dokunmaya çalıştı ama patladığından dolayı çok acıyordu, hemen geri çekmek zorunda kaldı.

"Geberteceğim seni!" Acısına rağmen çocuğun üstüne atladı ve birlikte yere düştüler.

Çocuğun karnına oturmuş, yüzünü yumrukluyordu ama yumrukları o kadar güçlü sayılmazdı. Saatlerdir kullanılıyor olmaktan pestili çıkmıştı kollarının. Adrenalin bile yetmiyordu güçlenmelerine.

"Kes şunu!" derken çocuğu üstünden tek bir hamlede atmıştı. Ayrıca ayağa kalkmış, Oikawa'yı da tişörtünden çekerek kaldırmıştı.

"Şimdi, eczaneye gidiyoruz. Kaşına dikiş mi atarlar ne yaparlar bilmem. Ama sen, yol boyunca ağzını açmayacaksın. Yoksa hiç acımam, gerçekten döverim seni."

Öfkesine rağmen tek bir kelime bile etmedi çocuk. Dayak yiyeceğinden korktuğu için de değildi, sadece gerçekten yorgundu ve şaşırtıcı da olsa eve gidip yatmak istiyordu sadece.

to be the best || IwaoiWhere stories live. Discover now