31

1.2K 158 150
                                    

Saatlerdir odasında gergince Oikawa'dan gelecek bir mesajı bekliyordu. Tepkisi ne olursa olsun, en azından bir şey demeliydi.

Biriyle konuşması gerektiğini hissettiği için odadan attı kendini ve annesinin yanına gitti. Kadın televizyona bakıyordu, Iwaizumi yanına oturunca ona döndü.

"Ne oldu canım?"

"Anne, ben bir şey yaptım." Kadın televizyonun sesini biraz kısıp oğluna çevirdi vücudunu. Dinlediğini iyice belli etmek istemişti.

"Oikawa'ya bir mektup yazdım dün. Ve bugün çantasına attım."

"Düşündüğüm şey mi?"

"Evet. Ama şu an çok pişmanım. Her şeyi mahvetmiş gibi hissediyorum." Gözlerinin dolmasına engel olamamıştı. Yaptığının saçma olduğunu ve bunun ilişkilerini tamamen bitireceğini düşünüyordu.

"Hajime-"

"Henüz okuyup okumadığını bilmiyorum. En azından bir mesaj atar diye bekliyorum ama hiçbir şey olmadı şu ana kadar."

"Belki görmemiştir daha."

"Bilerek yarına ödevimizin olduğu kitabın önüne koydum. Erkenden yapmıştır, görmemesine imkan yok."

"Emin olamazsın bundan. Şu an böyle aşırı düşünmeni engelleyemeyeceğimi biliyorum ama biraz denemeni istiyorum yine de. Hem okuduktan sonra bir anda seninle iletişimi kesecek hâli yok ya."

"Evet ama-" Lafını bölen şey kapının çalınması olmuştu. Bu saatte birisinin gelmesi pek olan bir şey değildi.

Iwaizumi'nin babası odadan çıkıp "kim geldi?" diye sormuştu ama henüz kapıyı açmamışlardı. Çocuk 'bilmiyorum' anlamında dudak büzdükten sonra annesinin açmış olduğu kapıya döndü.

"O-Oikawa?" Yüzündeki şaşkınlığı gizleyememişti bile. Çocuk önce kadını selamladı, sonra arkadaşına dönüp "konuşmak için geldim." diye mırıldandı.

Odaya ilerlerlerken içinden kim bilir kaç kere hassiktir demişti Iwaizumi. Bu saatte geldiğine göre okumuştu mektubu, peki ne diyecekti bunların üstüne?

Karşılıklı oturduklarında Oikawa boğazını temizledi ama konuşmaya başlamamıştı. Iwaizumi'nin kalbi fazla hızlı atıyordu, çok gergindi. Bir an önce konuşmasını istiyordu çocuğun.

"Yazdığın şeyleri okudum." Başını kaldırıp gözlerini Oikawa'nın gözlerine çevirdi. 'Bunu zaten biliyorum, devam etsene.' diyordu içinden.

"Açıkçası, ne diyebileceğimi bilemiyorum. Bu kadar zamandır bana karşı bir şeyler hissediyor olman..." Konuşmak gittikçe zorlaşıyordu sanki. O yüzden derin bir nefes almıştı laf arasında. "Keşke en başında söyleseydin."

"Ne değişecekti ki?" diye mırıldandı Iwaizumi. Haklıydı, bir şeyin değişeceği yoktu.

"Haklısın. Yine de bu kadar zaman içinde tutman da doğru değildi."

"Arkadaşlığımızı etkilemesini istemedim. Hâlâ istemiyorum ama artık tutamıyordum içimde."

"Iwaizumi ne saçmalıyorsun sen? Arkadaşlığımızı etkileyeceğini de nereden çıkardın?"

"Zaten bu yokken bile bozulacaktı az kalsın, bir de bu olsaydı.."

"O farklı. Bunu öğrenmiş olsam hiçbir şey değişmezdi."

"Artık biliyorsun. Bundan sonra ne olacak? Arkadaş kalmaya devam mı edeceğiz gerçekten? Artık seni sevdiğimi bilmene rağmen bana aynı şekilde yaklaşabilecek misin?" Çocuk derin bir nefes alıp ellerini birleştirdi ve hafifçe öne eğildi.

"Sen benim en yakın arkadaşımsın Iwaizumi. Tabii ki de sana aynı şekilde yaklaşabilirim. Bunu öğrenmem bir şeyi değiştirmiyor."

"İyi." diye mırıldandı çocuk. Az önce konuşmak istiyor olmasına rağmen şimdi gitmesini istiyordu. Ondan herhangi bir beklentisi olmamasına rağmen üzülmesine engel olamamıştı.

"Teşekkür ederim." dediğinde Oikawa 'niye' dercesine baktı ona. "Başkası olsa böyle tepki vermezdi..sen yine mükemmeldin."

"Ah, bak böyle dedin aklıma geldi. Sen kendinin mükemmel olmadığını mı sanıyorsun? Öyle bir yazmışsın ki, gören de seni beceriksiz, çirkin bir şey sanacak." dedi hafifçe gülerek. Ortamı da yumuşatmayı amaçlamıştı biraz.

"Oikawa, yapma lütfen." Şu an böyle şeyler duymak istemiyordu.

"Ne?"

"Şu an değil..Gerçekten şu an senden iyi bir şeyler duymak bana iyi gelmeyecek. Biliyorum saçma ama-"

"Üzgünüm, düşünemedim." Sesli bir nefes verdi. "Şey...kalmamı ister misin yoksa.."

Kalmasını istiyordu, ona sarılıp uyumak istediği için. Ama bunun içi boş bir istek olduğunu bildiği için kalmamasının daha iyi olacağını düşündü. Yalnız kalıp biraz duygularını dökerdi en azından.

"Kovmak gibi olmasın ama.."

"Saçmalama. Sen nasıl rahat hissedeceksen. O zaman, yarın sabah görüşürüz. Yani istersen..."

"Evet Oikawa. Seni görmeyi hâlâ istiyorum." diyerek bir sorun olmadığını belli etmeye çalıştı Iwaizumi. Çocuk anlayışla başını sallayıp kapıya ilerledi. Düşündüğünden çok daha kısa sürmüştü konuşma.

"Oikawa, gidiyor musun?"

"Evet. Bu saatte rahatsız ettiğim için tekrardan özür dilerim."

"Ne demek, olur mu öyle şey? İstediğin zaman gel."

"Teşekkür ederim." Kapıyı açıp son kez döndü kadına. "İyi akşamlar."

"Dikkat et giderken, annene de selam söyle."

"Söylerim." deyip evden attı kendini. Garip hissediyordu. Iwaizumi'nin üzülüp üzülmediğini düşünüyordu şu an. Üzülmemiş olma ihtimali yoktu, bu kendini suçlu hissettirmişti. Ama elinden bir şey gelmezdi ki.

"Üzgünüm Iwa-chan." diye mırıldandı hâlsizce. Iwaizumi'nin böyle duyguları olduğunu hiç fark edememişti, şimdiye kadar onu ne kadar üzmüştü kim bilir..

Zamanı geriye saramayağının farkındaydı, ama bundan sonra nasıl davranması gerektiğini de bilmiyordu. Ona karşı bir şey hissetmiyordu, arkadaşça davranmaya devam edecekti ama Iwaizumi'nin açısından bakınca her şeyin çok zor olacağının farkındaydı.

Güzel olması gereken şeyleri bok gibi yazmak 🤝 bne

to be the best || IwaoiWhere stories live. Discover now