6. Bölüm ●KANATLARINI YAK●

1.1K 85 67
                                    

Bu bölümü Model-Mey dinleyerek yazıp ağlayan yazar...

Alesya'dan...

(Cuma)

Uzay... Salı günü Uzay ve ben okul çıkışı pek bir şey yapmamıştık. Hatta Çağan'ın sinir bozucu tavırlarından sonra keyfim kaçmıştı. Bu yüzden evime kadar birlikte yürümüştük. Yürüdüğümüz süreçte Çağan hakkında konuştuk ve biraz da kendinden bahsetti. Aslında Uzay'la bir on yıl daha karşılaşmayız kafasındaydım ve salı günü karşımda görünce gerçekten şaşırdım. İki üç gündür okula gidip geliyordum ve Çağan yüzüme bile bakmıyordu. Benden sıkılmış mıydı? Aramızı düzelteceğimizi umarken daha da kötü yapmıştım. Çağan'a ısınmayı her şeyden çok istiyordum ama kendimi geri çekiyordum. Barış ve Kumsal barışmış, kendilerine bir şans vermişlerdi. Asu ve Ateş çıkıyorlardı. Asena ve Barlas çözülme yolunda ilerliyorlardı. Peki ya biz? Çağan ve ben ne olacaktık? Ben yaşadıklarımı atlatamıyordum. Benden aldığı intikam çok ağırdı ve o günden sonra doktor kontrolünde ilaçlar kullanmaya başlamıştım. Bu ilaçları almadığım günler güzel geçmiyordu. Ruh halim bozuk bir şekilde etrafta dolanıyordum.

Çağan aramız düzelsin diye gerçekten çabalıyordu. Bunu görüyordum ama yaşananlar karşısında hemen yumuşayamıyordum. Onun yanımda olmasını tabii ki çok istiyordum fakat biraz daha zamanımız var mıydı artık emin değildim. Benim davranışlarımdan Çağan bıkmış gibiydi. Bütün hafta Piçizler'le yan yana gelmemize rağmen bir kere dönüp benimle konuşmamıştı bile. Bana dargın gibiydi. Nedenini tahmin etmek zor değildi. Uzay Çağan'ın patlama noktası olmuştu. O gün arkama bile bakmadan onunla gittiğim için bana kızgındı. Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Bugün de okulda hiç konuşmamıştık. Sadece göz göze gelmiştik ve Çağan direkt yüzünü çevirmişti. Ne olacaktı bizim bu halimiz? Aramızın düzelmesini istiyorsa gelip benimle konuşabilirdi ama yapmamıştı. Böyle düşününce benden sıkıldığını varsayıyordum. Ben de üstelememiştim. Belli ki benden bir hareket bekliyordu. Bu işin nereye varacağını gözlerimle görmek istiyordum.

Yana fırlattığım telefonumu elime alıp bir kez daha kontrol ettim. Çağan'dan hiç bir mesaj yoktu. Bu kadar mı umursamıyordu beni? Sinirle yanımda duran yastığı duvara fırlattım. Yatakta uzattığım ayaklarımı kendime çekip düşünmeye başladım. Uzay çok anlayışlı birisine benziyordu ama ben ona hiç bir zaman hoşlanacağım birisi gözüyle bakmamıştım. Düşüncem; o da bana öyle bakmıyordu. Zaten liselileri sevmediğini her seferinde hatırlatıyordu. Ondan bir şey beklemiyordum. Beklentilerim hep Çağan yönündeydi. Düşünmekten başım ağrımıştı. Saat akşam dokuz olmuştu. Kafamı dağıtmak için ne yapmalıydım bilmiyordum. Annem ve babam iş yemeğine gitmişlerdi. Görkem odasında bilgisayara bakıyordu. Sıkıntıyla yataktan ters bir şekilde kafamı sarkıttım. Duvara bakıp "Ne yapacaksın Alesya?" dedim kendime. Gerçekten ne yapacaktım? Çağan'la kendime bir şans vermeli miydim? Belki de gidip yarın Çağan'la konuşmalıydım. Bir şeyleri oturup konuşursak çözebilir gibiydik. Çağan anlayışlı birisiydi. Her ne kadar inatçı olsa da anlayışlıydı. Bunu aklımın bir köşesine yazmıştım. Bir adım da ben atmalıydım. Tek hatalı Çağan değildi ama hatası büyük olan Çağan'dı. Uzandığım yerden yere takla atarak kalktıktan sonra hava almak için odamın terasına çıktım. Hava sıcaktı ve yavaş yavaş esiyordu. Karşımda duran boğaz manzarasına bakarak derin bir nefes alıp verdim. Kızlarla sonunda doğru yolu bulmuştuk. Peki ya ben kanatlarımı yakmaya hazır mıydım? Çağan için kanatlarımı yakabilir miydim? Bazen kendimi uçan periler gibi hissediyordum. Hissettiklerim ne kadar ağırsa kanatlarım beni taşıyamıyorlardı, ne kadar hafifse o kadar uçuyordum. Çağan'la birlikte olmak demekse, kanatlarımı yakmak anlamına geliyordu.

Kanatlarımı yakmaktan çok korkuyordum. Çünkü Çağan çok dengesiz birisiydi. Yaşananlardan sonra Çağan'a olan güvenim sarsılsa da bunu halledebilirdik. Peki sorun neredeydi? Neyden korkuyordum? Çağan'a şans vermeye hazırsam korktuğum şey neydi? Bilmiyordum ve bunu Çağan'la konuşmadan çözemezdim. Acaba o ne düşünüyordu? Benim gibi kötü hissediyor olabilir miydi? Aklıma gelen şeyle telefonumu elime alıp Çağan'ı aradım. Çalıyor... Çalıyor... En sonunda telefon meşgule atılmıştı. Şaşkınlıkla elimdeki telefona bakıp kaşlarımı çattım. Benimle konuşmak istemiyordu anlaşılan. Zorlamayıp telefonu cebime koydum ve bana göz kırpan aya baktım. Gökyüzünde geceyi aydınlatan bir gece lambası gibiydi. Çok hoş gözüküyordu. Aya bakarken gözlerimin sulandığını hissettim. Bunca şeyden sonra mutlu olmamız gerekmiyor muydu? Neden bir türlü mutlu olamıyorduk? Fazla beklentilerim mi vardı yoksa? İster istemez beklentide oluyordum çünkü uzun zaman sonra artık güzel bir şeyler yaşayalım istiyordum. Çağan için, kendim için, kızlar için, Piçizler için de en iyisi olsun istiyordum. Hayat her zaman yüzümüze gülmüyordu belki ama yine de bir şeyler bekliyorduk. Bu kadar düşünmek beni yorduğu için kafamı dağıtmaya karar verdim. Üstümdeki pijamalarımı ellemeden direkt üstüme bir hırka geçirdim ve Görkem'in odasına daldım. Bilgisayara bakan Görkem kafasını kaldırmadan "Ne istiyorsun?" dedi. "Bir şey istemiyorum gereksiz kardeşim. Evin önünde yürüyüş yapacağım da haber verme gereği duydum." dedim. Görkem kafasını kaldırmadan "Nereye gidiyorsan git. " dediğinde kaşlarımı çattım ve kızdırmak için kapının yanına duran bilgisayarın fişini çekip kaçmaya başladım. Görkem' in "Sakın bir daha eve dönme!" diye bağırdığını duyduğumda zevkle güldüm. Onu kızdırmak hoşuma gidiyordu. Kapıdan çıktığımda yanıma telefonumu almadığımı fark ettim. Elimi alnıma vurup gergince bir nefes verdim. Daha sonra kafa dinlemek için iyi bir çözüm yolu olduğuna kanaat getirip ellerimi ceplerime sokarak yürümeye başladım.

PSİKOZLAR 2Unde poveștirile trăiesc. Descoperă acum