Bir Kadeh Günah / Hazar

65 9 384
                                    

Yazar notu / Bölüm yazıp atmayı unuttum. İki haftadır taslakta çürüyor, yarın atacağım diye diye bu zamana kadar geldik. Multimedia Maksimillian, siz daha farklı hayal edebilirsiniz tabii.

**

Kendimi bildim bileli gözüm kapalı bir şeylere girmekten çekinmezdim, düşünmezdim, canım isterse ortaya çıkar, tüm dikkatleri üzerime çekmeyi severdim. Bazen bu tehlikeli bir hale bürünürdü, korkularım ortaya çıkardı, günün sonunda bir yara izim olurdu, hem fiziksel hem de zihinsel olarak. Umursamamaya çalışsam da o acı, yara benden ayrılmazdı. Hatta bir keresinde, on üçümdeyken hiç girmemem gereken bir yere girmiştim. Canım birazcık bal istemiş, bir bahçeye girmiştim, adamın bahçesinde bal kovanları vardı ve ben dayanamamış, arı kovanına çomak sokmak terimini icraata geçirmiştim. Sonuç olarak birkaç arı tarafından sokulmuştun, yüzüm gözüm sokulmaktan şişmişti, üstelik bir parmak bal bile alamamıştım. Sülfür dakikalar boyunca bana gülmüş, bir yandan da onun bana ne yapacağını anlatmaya başlamıştı, canımı yakmadan önce onu yok etmemi fısıldamıştı bana. Etimi yakan ateşin ısısını elimde hissetmiştim, elime baktığımda ise yanan çakmağı görmüştüm, ne ara cebimden çıkarıp yaktığımı hatırlamıyordum ama her yaktığımda Sülfür ortaya çıkardı, beni yavaş yavaş yakar, sözleriyle zihnimi bulandırırdı. Sırtımı ağaçtan ayırıp eve doğru ilerlemeye başladığımda çakmak hala ateşlenmeye devam etmişti, gazını bitirip Sülfür'ü sonsuza kadar yok etmeye ant içmiştim o anda. Eve geldiğimde ise beni yanına alan adam o halde gördüğünde çok sinirlenmişti. Gözlerinde beliren öfkenin ateşiyle birlikte yüzüme tokat atmıştı, yanağım cayır cayır yanarken Sülfür dinen ateşle kısıkça fısıldamıştı. “Dünyaya hükmedebilirdik," demiş ve kaybolmuştu.

O an gözlerimin önünden geçerken Deha sayesinde bir kez daha arı kovanına çomak soktuğumu anlamıştım. Kumru'ya doğrultulan silah sinirimi bozuyor ancak hiçbir şey yapamıyordum. Tıpkı o andaki gibi, tokat yemiş ve arılardan dolayı kızaran vücuduma yoğurt sürmeye çalıştığım zamanki gibi. Donup kalmıştım.

“Patronumdan bir selam var Hazar," dedi, mavi gözleri ışıl ışıl parlıyordu. “Deha'ya haber edersen iyi edersin, o benden kardeşimi aldı, ben de ondan kardeşini alacağım. Hayır bu sefer Kumru ya da Değer değil, canından bir parçasını alacağım, Lider Kül'ü alacağım."

Silahı sıkı sıkıya saran parmakları titrerken Kumru'nun kasılan bedenine baktım. Kafasının içinde bir şeyler tartıyor, plan yapıyordu. Derin bir nefes aldığımda adamın şahin gözleri vücudumu buldu. “Orospu arkanı dön," diyen adamla birlikte dişlerimi gıcırdatırken Kumru ondan beklenmeyecek bir sakinlikle bedenini döndürdü, hiçbir şey yapamamanın verdiği sıkıntıyla onları izlerken Kumru elini adamın bileğine doladı, silah aşağıya doğru bakarken diğer koluyla bilek anahtarı hareketini yapıp silahın namlusunu ona doğru doğrulttu. Adamın bileği içe doğru büküldüğünde silahı elinden alıp kafasına geçirdi, bir yandan da kasıklarını tekmelemişti. Adam geriye doğru düşerken Kumru hiç tereddüt etmeden, elleri bile titremeden namlunun ucunu yerdeki adama doğrulttu.

“Abime ne yaptınız?"diye sorarken sesi buz gibi çıkmıştı. Ona doğru adımlamaya başladım. Tam yanında durduğumda adam gülmeye başladı. Kumru silahı biraz daha aşağıya doğru kaydırdı, şimdi namlu adamın cinsel organını hedef almıştı. Adamın gülüşü dudaklarında soldu, başını iki yana salladığında Kumru ona küstah bir gülümseme ile baktı. Ona bir kez daha hayran kalmıştım. Her zaman güçlü olan kadınlara hayran kalmışımdır.

“O zaman öt bakalım, belki çok kıymetli organının sen de kalmasına izin verebilirim."

Parmağı tetiğin üzerindeydi, adam ona itiraz ederse geri dönüşü olmayacak bir şey yapacaktı, bunu gözlerinden görebiliyordum. Soğukkanlı bir duruşu vardı. “Cehenneme git," diye tısladı adam, kararmış göz çukurlarındaki mavi gözleri aşağılarcasına süzüyordu Kumru'yu.

Yakut Pençe / Opal'ın Yansıması +18Where stories live. Discover now