5

65.2K 4.7K 3.5K
                                    

"Jin hyung." dedim tekrar umutsuz bir şekilde elimdeki senaryoya bakarken. "Bunu yapabileceğimi sanmıyorum. Bu çok duygusal bir rol ve bunun için yeterli olduğumu sanmıyorum."

Tiyatro kulübünün toplantı noktasında birkaç kişi olarak buluşmuş ve senaryoyu incelemeye başlamıştık. Jin hyung başrolü oynamam için sürekli ısrar ediyor ve bunu benden başkasının yapamayacağını söyleyip duruyordu. Ben ise bu konuda pek emin değildim. Sadece bir kere sahneye çıkmıştım ve onda da çok ön planda olmayan bir rolüm olsa da bir şekilde dikkat çekmeyi başarmıştım.

Bu konuda çok fazla yetenekli olduğumu düşünmüyordum ama yapmaktan zevk aldığım için devam ediyordum. Ayrıca izleyen kişilerinde beğeniyor olması benim için yeterliydi çünkü gelecekte bu alanda çalışmayı düşünmüyordum bile.

Şimdi ise oturduğum sandalyenin önünde diz çökmüş ve alttan alttan yüzüme bakarak beni ikna etmeye çalışan Jin hyunga bakıyordum. "Saçmalama Tae bu işin altından başarıyla kalkabileceğine eminim. Sadece kabul et ve senaryoya iyi bir şekilde çalışarak seçmeleri kazan! Sana güveniyorum."

Daha fazla bakmaya dayanamadığım gözlerine bakmayı ve gözlerimi kaçırarak etrafta gezdirmeye başladım. Kabul etmezsem pişman olur muyum diye düşünüyordum çünkü Jin hyung haklı olabilirdi. Belki de yapabilirdim bunu.

Kararsızlık içinde tuttuğum nefesimi dışarı bıraktım. "Pekala, yapacağım. Deneyeceğim en azından."

"Ah, sonunda!" diye bağırarak ayağa kalktığında mutlu bir şekilde el çırpıyordu. "Bir an kabul etmeyeceksin diye çok korktum." dediğinde bende gülmüştüm.

"Seni hayal kırıklığıma uğratmamaya çalışacağım hyung." dediğimde elini saçlarıma geçirerek geriye doğru taramıştı. Bu hayatta zaten hayal kırıklığına uğrattığım biri kişi vardı ve daha fazlasını da kaldıramazdım. Çünkü zaman geçtikçe bu bende büyük bir korku haline gelmiş ve bazı konularda kendimi çok zorlamama sebep olmuştu.

"Sen beni asla hayal kırıklığına uğratmazsın Taehyung." Bu cümle bana çok güvenilir hissetirmişti. Sonra birden kaşları çatıldı. Onunla beraber benimki de çatılırken "Bir şey mi oldu?" diye sordum. Çünkü aniden değişen yüz ifadesine bir anlam verememiştim.

Tedirgin bir şekilde güldüğünde elini de saçlarımdan çekmişti. Aslında keşke çekmeseydi çünkü birinin saçlarımla oynamasından deli gibi haz alıyordum. Şimdi ise bir boşluk hissetmiştim saçlarımın arasında. Hoşlanmıyordum bundan.

"Bu rol için hazırlanan biri daha var."

Omuz silkerken "Ee," demiştim. "Olabilir, ne var bunda?"

"O kişi hiç hoşlanmayacağın biri ama." dediğinde kaşlarım çatılmış ve dudaklarım hafif büzülürken kim olabileceğini düşünmeye başlamıştım. Yavaş yavaş zihnimde birleşen harfler sayesinde bakışlarım hyunguma dönerken "hayır" demiştim. O ise kafasını sallayarak "evet" demişti.

İçimde yeşeren gerginlik ile gözlerimi sıkıca yumarak kafamı oturduğum koltuğun sırtına yaslamıştım. "Hyung..." diye sızlanmaya başladığım sırada eli omuzlarıma tutunmuş ve beni kaldırmaya çalışmıştı.

"Hayır hayır hayır! Hiçbir sorun olmayacak, merak etme."

Gözlerimi açıp yüzüne baktığımda o ise telaşla yüzüme bakarak dudaklarını dişliyordu. "O çocukla yeniden uğraşmak istemiyorum. Egoistin teki ve yüzünü yumruklamak istiyorum."

"Hayır istemiyorsun, sen şiddet yanlısı biri değilsin."

Pes ederek omuzlarımı düşürdükten sonra elimle yüzümü ovuşturmuştum. Doğru öyle biri değildim ama o çocuğun bana özel bir garezi vardı ve bende ona katlanamıyordum.

called me | taekookWhere stories live. Discover now