15

43.3K 3.3K 2.2K
                                    

Oturduğumuz salonda sürekli etrafımızda dolanarak söylenen Bayan Jeon'un telaşlı hali hepimizi gererken tek kelime bile edemiyorduk. Üstelik eve geldiğimizde Bay Jeon'u gittiği iş gezisinden gelmiş ve salonda otururken bulmuştuk. Yüzümün halini gördüklerinde ilk başta ikisi de şaşırsa da sonrasında toparlanarak neler olduğunu sormuşlardı. Anlattığımızda ise önce veni tebrik etmişler ardından da yaşanan olayın ne kadar üzücü olduğundan bahsetmişlerdi.

Fakat ben üzgün değildim. Olamıyordum. Hatta üzgünden ziyade o kadar heyecanlıydım ki bazen aklımda dolanan düşüncelere kalbim hızlanıyor bunu fark ettiğimde ise derin nefesler alarak sakinleşmeye çalışıyordum. Karnım kasılıyordu, aklıma sürekli doluşan düşünceler yüzünden utanıyordum da. Kudurmuş gibi hissediyordum kendimi ve daha öncede söylediğim gibi normalde asla böyle biri değilsim ama Jungkook ile tanıştığımdan beri onu öpmek için yanıp tutuşan bir tarafım vardı bunu bastıramıyordum.

Onu her gördüğümde sanki ilk kez görüyormuşum gibi heyecanlanıyor, yüzünün her yerini inceliyordum. Bundan birkaç ay öncesine kadar kendimi düz sanarken onum gelişi ile her şey alt üst olmuştu ve bundan zerre rahatsız değildim. Sanki uzun zamandır onu bekliyormuşum da gelişiyle tüm hayatıma renk getirmiş gibiydi.

Bayan Jeon yüzüme bir şeyler sürerken o da ilgiyle bizi izliyor hatta bazen sorular soruyordu. Yanımdan bir dakika bile ayrılmamış gözlerini de üzerimden çekmemişti. Arada babasıyla ve ya Yoongi hyung ile birkaç keline konuşuyor sonra ilgisi tekrar bana dönüyordu. Onun için değerli olduğumu o kadar iyi hissettiriyordu ki bana aşk anlamında bu duyguyu ve ilgiyi birinden ilk kez hissettiğim için mutluluktan delirecek gibi oluyordum.

Şimdi ise hep beraber yemek yemiştik ardından Bay ve Bayan Jeon odaladına çekilerel bizi salonda yalnız bırakmışlardı. Yoongi hyung eve geldiğimizden beri garip davranıyordu ve bu hepimizin ilgisini çekmişti. Ancak benim aklımı kurcalayan başka bir şeyler vardı. Kaşlarım çatık bir şekilde hemen karşı koltuğumda oturan Jungkook'a döndüğümde göz göze gelmiştik. Bunun aklımı dağıtmaması için biraz çabalamış hemen ardından konuşmak için dudaklarımı aralamıştım.

"Siz bugün neden okula gelmiştiniz?"

Öylesine sorduğum soru ikisininde bakışlarını birbirine çevirmesine neden olurken sessizce birbirlerine baktılar bir süre. Jungkook konuşmak için ağzını açacağı sırada çalan zil ile tekrar kapatmak zorunda kalmıştı. Hepimiz kim olduğunu bilmediğimiz için birbirimize baktığımız sırada Jimin ayaklanarak "Geldiler sonunda." demişti.

"Kim gelecekti ki?" diyen soran Jungkook'a cevap vermeyere kapıyı açmaya gittiğinde oturduğum yerde dikelmiştim.

Dış kapının oradan gelen karışık sesler sonunda kesildiğinde salonun girişinde beliren Seokjin hyung ile kaşlarımı çatarak ayaklanmıştım.

"Hyung, burada ne işin var?" O ise sorumu umursamamış ve yüzümü gördüğünde yüzümü buruşturarak hızla yanıma gelmişti. Elmacık kemiğimin üzerinde ki yeşil ve sarımsı morluğu incelerken "Seni görene kadar bunun bir şaka olduğunu düşünmüştüm." demişti. Hemen ardından ise "Şerefsiz Park Bogum ya!" diye de eklemişti.

"Hyung bari yanımda kuzenime sövme ya!" diyerek çaprazımızdaki koltuğua oturan Hobi ile şaşkınlıkla ona bakmıştım. O da mı gelmişti?

"Hak ediyor ama o da." diyerek yanıma oturan Jin hyung ile hemen ardından salona Namjoon hyung ve Jimin girmişti. Kaşlarım daha da çatılırken neden hepimizin toplandığına bir anlam verememiştik.

"Tekrar geçmiş olsun Taehyung." diyerek Yoongi hyungun yanına oturan Namjoon hyunga gülümseyerek teşekkür etmiştim. Yoongi hyung kaşlarını çatarken yamında küçücük kaldığı bedene baktıktan hemen sonra sinirle bir nefes vermişti.

called me | taekookWhere stories live. Discover now