1| Örttüm Gecenin Üstünü Sen Uyurken

3.4K 221 502
                                    

İçinde kaybolmak istediği yatağında titreyerek cenin pozisyonuna geldi. Kafasına kadar örttüğü yorganı parmaklarının boğumlarından kan çekilene kadar sıkı sıkı tutarken ağzından acı dolu bir hıçkırık kaçmıştı. O an sanki kimsenin duymaması gereken bir ses çıkarmış gibi ağzını eliyle kapatıp gözlerinden ellerine düşen damlaları diğer eliyle sertçe sildi.

Ağlamaya hakkı yoktu. Hiçbir zaman da olmamıştı.

Bacaklarını vücuduna doğru çekip başını dizlerine yasladığında yatakta küçücük kaldı. Sabahleyin ekranda gördüğü yüz ve onun altında geçen kırmızı şeritteki yazıları okuduktan sonra kendisini yatağına kapatıp ömür boyu yorganının altında kalarak canı çıkana kadar ağlamak istiyordu. Çaresizdi. Geri dönmek istiyordu fakat döndüğünde onu bekleyen... biri var mıydı, emin değildi artık.

Xiao Zhan bu sabah haberleri açtığında 3 yıl önce Çin'de bıraktığı, terk ettiği nişanlısını ve onun varlığından yeni haberdar olduğu oğlunu görmüştü. Nişanlısının bir oğlu vardı artık. Belki de bir eşi...

Ne bekliyordu ki? Onu terk eden kendisiydi. Bir anda, tek yöne biletle onu ardında bırakan kendisiyken nasıl sonsuza kadar onun kendisini bekleyeceğini düşünürdü? Dünyadaki en büyük bencilliği onu terk ederek ona tattırmışken nasıl olurdu da ondan sonsuza kadar bekâr kalmasını isterdi? Zaten zorla nişanlanmamışlar mıydı?

Wang Yibo... üniversiteden beri tek taraflı duygular beslediği biricik nişanlısı... aileleri dost olduğu için onunla zorla nişanlanan adam. Kulağının ardındaki benine hayran olduğu, kendi ellerini kavrayan büyük ellerine hasret kaldığı o adam...

Artık nişanlısı değildi.

3 yıl önce ailelerinin verdiği nişan kararı, Zhan için dünyanın en güzel haberiydi. Ancak Yibo'ya fikri sorulmamıştı hiçbir zaman. Yibo da nişan için hiçbir şey dememişti. Ancak... En kötüsü Zhan'a olan bakışları değişmişti. Daha soğuk bakıyordu. Sevmiyordu çünkü.

Nişanlanacağı adam kendisini sevmezken nasıl 'sev beni!' diyebilirdi?

Hele ki nişan öncesinde bile üniversitenin ilk yıllarına dayanan bu aşkı solunda taşıyan Zhan için bu tepkisizlik nasıl ifade edilirdi? Biliyordu. Yibo hiçbir zaman duygularını gösteren bir erkek olmamıştı. Kendisi hep gevezeyken o sadece Zhan'ı dinleyen kişi olurdu. Okula giderken yanında yürüyen kişi, ayağı taşa takıldığında taşı yolun kenarına iteleyen kişi; Fazlası değil. Zhan, Yibo'yu her zaman 'fazlası' gibi görürken Yibo onu 'fazlalık' gibi görmüştü.

Söylemesine gerek yoktu. Bakışlar her şeyi söylerdi. Fakat sormalıydı. Yibo'nun karşısına çıkıp 3 yıldır her an, her saniye sormadığı için pişman olduğu o soruları sormalıydı! "Beni bir arkadaştan fazla gördün mü? beni sevemez misin? Bu nişanı istiyor musun? Sevdiğin... sevdiğin biri var mı?"

Soramadığı her an kahrolurken, alacağı cevaplardan da bir o kadar korkuyordu. Bu yüzden soramamıştı. Ya yüreğindeki sızılarının hiç değişmeyen sahibi, "Seninle nişanlanmak istemiyorum. Çünkü seni sevmiyorum." deseydi, Zhan ne yapardı?

Kaçardı.

Tıpkı o soruları sormamak için 3 yıl önce kaçtığı gibi yine kaçardı. Ama böyle olmamalıydı. Böyle bitmeyeceğini düşünmüştü. Belki... belki Yibo kendisini bulurdu bir gün. Zhan'ı bulur, onu sevdiğini söylerdi belki.

Yine bencilce düşünüyordu. Yine Yibo'dan bekliyordu. Onun gelmesini, onun itiraf etmesini, onun bu kapanmaz yaraları sarmasını istiyordu. Peki, kendisi ne yapmıştı kaçmak dışında?

Bir sabah sol elinin parmağını süsleyen nişan yüzüğüyle Çin'i terk ettiğinde Yibo nasıl hissetmişti? Tek bir laf etmeden evini terk ettiğinde eski arkadaşı, artık nişanlısı olan adam ne hissetmişti?

Bu Yüzden, | Yizhan Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin